Deniz suları tekdüze ve hareketsiz değildir. Rüzgâr ve gelgitin yarattığı yüzeysel akıntılarla ya da suyun yapısındaki farklılıklardan ileri gelen daha derinlerdeki dip akıntılarıyla durmaksızın çalkalanır. Bazıları, Atlas okyanusunun içinden akıp giden deniz ırmağı Gulf Stream gibi süreklidir.
Deniz akıntılarının izledikleri yolu bulmak çok güçtür. Gemiciler bu akıntıları renklerinden tanırlar. Bu farklı renk, akıntı sularının sıcaklığını ve bileşimini komşu sularınkinden daha elverişli bularak buraya yerleşen özel bir planktondan ileri gelir. Bazı akıntılar Ekvator bölgesindeki alizeler gibi sürekli rüzgârların bir sonucudur: bunlar sıcak ve tuzlu akıntılardır. Bazıları ise tuzluluk derecesi ve sıcaklığı, yani yoğunluğu birbirinden farklı iki su kütlesinin birbirine karışmasıyla ortaya çıkar. Sulardan biri bir akarsudan ya da çözülen buzullardan geliyorsa akıntılar soğuk ve az tuzlu olur.
Akıntıların en bilineni olan (Sülf Stream, güneşin ısıttığı Meksika körfezinden doğar. Atlas okyanusunu geçerek, çevredeki sulara göre on derece kadar daha yüksek olan sıcaklığıyla Kuzey Avrupa kıyılarını ısıtır. Büyük okyanusta ise, Japonya kıyıları güneyden gelen Kuro Şivo sıcak su akıntısıyle ısınırken, kuzey kıyılar Kuzey kutbundan gelen Oya Şivo soğuk su akıntısı yüzünden soğuktur.
Kıyıya yakın yerlerde gelgitlerin doğurduğu akıntılar günde dört kez birbirine karışır. Sular kabardığında tekneler, denize batmış cisimler veya yüzen kimseler dalgalarla karaya sürüklenir, iki ada arasındaki bazı dar boğazlarda akıntıların hızı artarak saatte yirmi kilometreye ulaşabilir.
Ege, Marmara ve Karadeniz arasındaki tuzluluk farkı yüzünden İstanbul ve Çanakkale boğazlarında akıntılar meydana gelmiştir. Karadeniz’in daha az tuzlu suları üstten Marmara’ya akar. Marmara’nın suları ise alttan Karadeniz’e boşalır. Çanakkale boğazında da alt ve üst olmak üzere iki akıntı vardır.