Dönencelerde, her yılın sıcak dönemlerinde siklonlar meydana gelir. Rüzgâr, yarıçapı 100 ile 450 kilometre olan ve saatte otuz kilometre kadar genişleyen dairesel bir alanda 300 km/saat”ten daha yüksek bir hızla herşeyi birbirine katar. Ölenlerin sayısı binlerce kişiyi, hatta 1970″te Bengal”de olduğu gibi yüzbinlerce kişiyi bulabilir.
Atmosferde alçak basınç çevresinde hızla dönen rüzgarların oluşturduğu kuvvetli fırtınalar siklon olarak adlandırılır. Siklonlar güney yarımkürede saat yönünde, kuzey yarımkürede saat yönünün tersinde döner. Siklonlar, dönencelerden kopup gelen bir sıcak hava kütlesinin kutuplardan gelen bir soğuk hava kütlesiyle karşılaşmasından doğar. Hava kütleleri deniz düzeyinde ısınır. ısınınca hafifler ve dev bir aspiratörle emiliyormuşcasına yükselir. Eğer yükseklerde, daha yoğun olan soğuk havayla çarpışırsa, Kuzey yarıkürede daima saatin dönme yönüne ters yönde, gittikçe daha büyük bir hızla dönmeye başlar. Yükselen havanın 10 ilâ 20 kilometre genişliğindeki merkezinde barometre basıncı çok düşük, ha
va sakin, gökyüzü açıktır: buna siklonun «gözü» denir.
Çevresinde ise bir rüzgâr ve su tufanı patlak verir: evler yıkılıp devrilir, ağaçlar kökünden kopar, dev dalgalar gelip kıyılarda patlar, ırmaklar taşar, hayvanlar ve insanlar sellere kapılıp boğulur. Bu doğal felakete Asya’da tayfun ya da tornado. Amerika’da hurricane adı verilir. Ilıman bölgelerde meydana gelen alçak basınçlar (kasırga ve bora) daha az tehlikelidir, bir kasırga ancak birkaç kilometre karelik bir alana zarar verir. Meteoroloji uydularıyla siklonların oluşumunu önceden kestirmek ve alarm vermek olanağı bulunmuştur.
Fakat, bilginlerin bütün çabalarına rağmen henüz siklonları engellemenin yolu bulunamadı. Yalnız hiç değilse birkaç yıldır bulutlara gümüş iyodür billurları serperek rüzgârın kuvveti bir dereceye kadar azaltılabiliyor.