İnsanlar, yaşamak için çalışırlar, bunun karşılığı olarak para kazanırlar, kazandıkları parayla da ihtiyaçları olan şeyleri satın alırlar. İster kâğıttan, ister nikel, gümüş, altın ya da başka madenlerden olsun, bunların hepsi paradır.
Para, devletçe bastırılan ve ülke içinde ödeme aracı olarak kullanılan, üzerinde saymaca değeri yazılı, kâğıt ya da metal nesne demektir. Diğer bir ifade ile Para, mal ve hizmetlerin değiş-tokuşu için kullanılan araçlardan en yaygın olanıdır.
İnsan yaşamak için bazı şeyleri edinmek zorundadır. Bunların bazılarını kendi kendine sağlayabilirse de, hepsini birden yapması için her alanda hem çok usta, hem çok akıllı, hem de çok kuvvetli olması gerekir! Böyle bir şeye de imkân olmadığı için insanlar, çalışarak yapabilecekleri bir işi üretmeyi, sonra bunu ihtiyacı olan kimselere satarak para kazanmayı tercih ederler. Bu parayla da başkalarının ürettiği, fakat kendilerinin ihtiyacı olan şeyleri satın alırlar. Kâğıt ve maden paraların dışında, insanlar, satın almak için çeklerden de yararlanabilirler.
İlk parayı İÖ 7. yüzyılda Lidyalılar buldular. Böylece para kullanımı başladı. Aynı yüzyılda Yunanistan’da gümüş para basılmaya başlandı. İÖ 269′ da Roma’da gümüş ve bakır paralar basıldı. Roma İmparatorluğu’nun son dönemlerinde altın ve gümüş arasındaki değişim oranı kesinliğe kavuşturuldu, zamanla altın paralar büyük ödemelerde, dış ticarette; bakır ve bronz paralar ufaklık olarak küçük ödemelerde, gümüş paralarsa iç piyasada kullanılmaya başlandı. Bir süre sonra altın üretiminin artmasıyla birlikte gümüşün istikrarsızlaşması altın paraların iç piyasada dolaşımına girmesine neden oldu. Bu durum sonucunda birçok ülkede gümüşe dayalı para sisteminden ve çifte metal sistemine ya da altın para sistemine geçildi.
Kâğıt paranın Avrupa’da kullanılmaya başlanması ortaçağın sonlarına rastlar. İlk kâğıt paralar, değerli madenleri korumakta olan sarrafların bu madenlerin sahiplerine verdikleri güven ve makbuzlarıdır. Bu makbuzları elinde bulunduran, makbuzun üzerinde belirtilen tutarda altın ve gümüş külçesi almaktaydı. Zamanla bu makbuzlar para gibi geçerlik kazandı. Sarraflar, kendilerine bırakılan değerli madenlerin, özellikle de altının hepsinin birden çekilmediğini fark edince altın stoklarının bir bölümünü kasa karşılığı olarak ellerinde tutmaya, kalanını ise faizle borç olarak vermeye başladılar. Altın para sistemine duyulan güvenin azalması ve uluslararası ticarette aracı kuruluşlara duyulan gereksinim banka sistemlerinin yaygınlaşmasına yol açtı. 19. yüzyılda özellikle de savaş dönemlerinde de halkın elindeki banknotları altına çevirme isteminin artması Merkez Bankaları’nın bu istemi karşılayamaz duruma gelmesine neden oldu ve geçici bir süre için banknotların altına çevrilebilirliği kaldırıldı. Bundan sonra özellikle ekonominin canlılığını koruduğu dönemlerde altın para sistemine dönüşler olduysa da 1929 Büyük Dünya Bunalımı’nın yaşanmasından sonra altın para sistemi bir daha geri dönülmemek üzere bırakılarak kâğıt para sistemine geçildi.
Osmanlı Devleti’nde ilk para Orhan Gazi döneminde 1.5 gram ağırlığında gümüşten basıldı (1314). İlk altın para basımıysa Fatih dönemine rastlar. Para sözcüğü ilk kez IV. Murat döneminde kullanıldı, yine bu dönemde mangır yerine kuruş denilen paralar ortaya çıktı. III. Ahmet döneminde ise mangırın yerini kuruş, akçenin yerini lira aldı. Osmanlılarda ilk kâğıt para Tanzimat döneminde kullanılmaya başlandı. 1840’da kaime-i naktiyeyi mutebere adıyla ilk kağıt para basıldı.
Cumhuriyet dönemine ilk madeni para 1924’te 10 ve 5 kuruşluk ile 100 para olarak çıkarıldı. Bir kuruş değerindeki ortası delikli madeni para 1947’de, 2.5 lira değerindeki ilk madeni para 1960′ da, 5 lira değerindeki ilk madeni para 1974’te basıldı. Bunu 10, 25, 50, 100, 500, 1000 liralık madeni paralar izledi. Günümüzde (1998) bu paraların tümü tedavülden kalkmıştır Günümüzde tedavülde olan kâğıt paralar şunlardır: 50.000, 100.000, 250.000, 500.000, 1.000.000, 5.000.000. Türkiye’de kağıt para basımı Merkez Bankası’nın madeni para basımıyla Maliye ve Gümrük Bakanlığı’nın yetkisindedir.