Kahve ağacı anavatanının Habeşistan olduğu sanılmaktadır. Kahve bugün Amerika ve Afrika’daki özel fidanlıklarda yetiştirilir. Meyvasının çekirdekleri yeşil ya da sarı renktedir, ama kavrulunca kahverengi dediğimiz rengi alır.
Kahve ağacı, beyaz ve hoş kokulu çiçekleri bulunan ve kirazı andırmakta olan kırmızı meyvesi içerisinde iki çekirdeği bulunan bir ağaçtır.
Kahve ağacı; bol yağış alan, ortalama sıcaklığın 18-24° C arasında bulunduğu ve don olayının görülmediği, ekvatorun 25 Kuzey’i – 30 Güney’i arasındaki kuşakta yetişir. Soğukta ağaç ölür, ayrıca ani ısı değişiklikleri de ağaca zarar verir. Nemli ortamı sevdiğinden, kahve ağacının düzenli yağışın olduğu tropik bölgelerde yetiştirilmesi gerekir.
Yasemine benzeyen son derece narin ve keskin kokulu beyaz çiçeği yeşil meyve verir. Fidanın meyve üretmeye başlaması için 3-5 yıl gerekir. Meyvesi yılda birkaç kez olgunlaşır.
Eğer zaman zaman budanmazsa kahve ağacının yüksekliği yerden 15 metreyi bulur ve meyvalarını toplamak zorlaşır. Meyvalar yeşil renkte bir kiraz biçimindedir, olgunlaştıkça kızarmaya başlar. Etli kısmının içinde iki çekirdek vardır. Bunlardan herbirinin karşılıklı yüzleri düzdür, üzerinde de uzunlamasına bir çizik bulunur. İşte kahve dediğimiz taneler aslında bu çekirdeklerdir. Kahve çekirdekleri önce kavrulur, sonra da değirmende öğütülerek toz hâline getirilir. Kahve meraklıları, değişik cins kahveleri, değişik ölçüde karıştırarak kendilerince en çok sevdikleri kahve karışımını elde ederler.
Kahvenin Tarihçesi
Kahve, Arabistan ve Etyopya’da çok eski zamanlardan beri bilinmekteydi. XIV. yy’da Aden’de ve Moka’da kahve içiliyordu; Araplar kahvenin bir içecek olarak kullanılmasını Doğu’da (Mısır, îran, Ortadoğu ülkeleri), daha sonra Batı’da yaygınlaştırdılar. Ortadoğu ülkeleriyle etkin biçimde ticari ilişkilerde bulunan Venedikliler kahveyi Avrupa’ya soktular; ilk kahve tohumları 1615’te Venedik’e, 1644’te Marsilya’ya, 1657’de de Paris’e ulaştı. XVÜI. yy’m ilk yıllarından başlayarak da kahve içimi bütün Avrupa’da yaygınlaştı.
Türkiye’ye kahve Afrika’dan Yemen yoluyla Kanunî Sultan Süleyman döneminde getirildi ve o tarihten başlayarak da halkın içtiği bir madde haline geldi.