Fıkıh, bilmek, anlamak, bir şeyin bütününe vakıf olmak. Istılahta, bir kimsenin leh ve aleyhindeki hükümleri bilmesi demektir. Başka bir tarife göre fıkıh; kişinin ibadetlere, cezalara ve muamelelere ait şer’î hükümleri mufassal delilleriyle bilmesidir. Ayrıca, söz ve fiillerin amaçlarını kavrayacak şekilde keskin ve derin anlayış diye de tarif edilmiştir
Fıkıh ilmi denildiğinde genel manasıyla “İslâm Hukuku” anlaşılır. Bu kur’an, sünnet, icma ve kıyası kaynak olarak kabul eden, muazzam ve muhteşem bir hukuktur ki bütün bir insanlığın hayrına, iyiliğine, dünya ve ahiret saadetine sebeptir.
Fıkıh, ilk devirlerde her türlü dini ilimler manasında kullanılırken, daha sonraları hususi bir ilim dalı olarak ortaya çıkmıştır. Fıkıh ilmiyle uğraşan kişiye fakih denilir.
İlk fakihler dört büyük halife (Hz Ebubekir, Hz Ömer, Hz Osman, Hz Ali) ile İbn-i Abbas, İbn-i Mesud, Zeyd İbn-i Sabid ve Abdullah İbn-i Ömer gibi seçkin bazı sahabelerdir.
Bu ilmi şimdiki anlamıyla tertip eden ise İmam-ı Azam hazretleridir. Fıkıhla ilgili ilk eseri İmam-ı Azamin talebelerinden İmam-ı Ebu Yusuf yazmıştır.
Fıkıh ilminin konuları çok geniş bir sahayı kaplar. Çünkü İslâm Hukuku ibadetleri, alış-veriş, mülkiyet ve miras konularını, evlenme, boşanma gibi aileyi ilgilendiren hususları, devletlerarası ilişkileri, suçlar ve bunlarla ilgili mevzuları, ahlâk ve muaşeretle ilgili meseleleri içine alır. Bunların hepsi hakkında açık ve geniş hükümler verilir.
Büyük imamlar İslâm fıkhı’nı sistemleştirmiş, konu ile ilgili kıymetli eserler yazmışlardır. Bunlar içinden imam-ı Şafi-nin Er-Risâle isimli kitabı İmam-Malik’in Muvatta adlı eseri, İmam-ı Muhammed’in devletler Hukuku konusunda yazılan Siyer’i, İmam-ı Ebu Yusuf’un “Kitabu’l-Haraç” adlı eserleri en önemli olanlarıdır.
Fıkıh İlmi, İslâmi ilimlerin başı olarak kabul edilir. Sevgili Peygamberimiz bir hadisi şeriflerinde “Allah bir kimseye hayır murat ettimi onu dinde fâkih kılar” buyurmuşlardır.