Afganistan nerede ve Afganistan başkenti neresidir? Afganistan bayrağı, başkenti, ekonomisi, para birimi, coğrafi konumu, komşuları, Afganistan tarihi yerleri gibi ülke hakkında tüm ayrıntıları bu sayfada derledik. İşte Afganistan hakkında bilgi.
Afganistan, resmî adıyla Afganistan İslam Cumhuriyeti olup Orta Asya’da bir ülke’dir. Afganistan 6 ülke ile sınır komşusu yapmaktadır. Güney ve doğudan Pakistan, batıdan İran, kuzeyden Özbekistan, Türkmenistan ve Tacikistan, doğuda Çin Halk Cumhuriyeti ile komşudur. Kuzey doğuda Amuderya Irmağı, Tacikistan ile doğal bir sınır çizer. Kuzeydoğuda Hindukuş Dağları’nda, Langar Kenti yakınında, Çin ile çok kısa bir sınırı vardır. Ülke, ticaret ve ulaşım yolları üzerinde önemli bir kavşak noktası oluşturur. Kuzey Asya, Güney Asya’ ya, Ortadoğu ve Avrupa, Uzakdoğu ve Hindistan’a, Afganistan’da kesişen yollarla bağlanır.
Afganistan başkenti Kabil’dir. Afganistan para birimi Afgani’dir. Afganistan halkın’ın %99’u Müslüman’dır. Bunların %80’i Sünni, %19’u Şii Müslümandır. %1’i ise diğer dinlere mensuptur. Afganistan’ın önemli şehirleri ise Kabil, Kandehar, Herat, Mezar-ı Şerif, Celalabad ve Kunduz’dur. Afganistan’ın resmi dili Peştuca ve Afgan Farsçası’dır.
Dünya ülkeleri arasında savaş ortamının en çok olduğu ülkelerden bir tanesi olan Afganistan, Orta Asya’da bulunur; ama etnik ve kültürel bağlarından dolayı bazı kaynaklar tarafından Orta Doğu’da kabul edilir.
Afganistan, farklı ülkerden gelen ulusları da barındırır. Ayrıca nüfusa oranları %5’i geçmeyen birçok etnik kökenli halk da (örneğin Beluciler, Türkmenler, Nuristaniler, Araplar vs.) bu ülkede yaşamaktadır.
Ticaretin merkez noktalarından birinde olan Afganistan, bu stratejik konumu nedeniyle tarih boyunca Türkler, İranlılar, Yunanlar, Araplar, Moğollar, Britanyalılar ve Sovyetler gibi çeşitli ulusların istilasına uğramıştır.
Afganistan Bayrağı
Afganistan bayrağı dünya üzerinde var olan ülkeler içerisinde bayrağını en çok değiştiren ülke konumundadır. Bu sık değişikliğin nedeni olarak istikrarsızlık ve siyasi çekişmeler ilk başta ifade edilmektedir. Yıllar içerisinde düzenli bir siyasi yapının kurulamadığı ülkede son olarak 2004 yılında yapılan değişiklik ile ülke bugün de kullanımda olan bayrağını göndere çekmiştir. Bu ulusal bayrağı 2002 – 2004 yılı arasında Afganistan’ı yöneten geçici hükûmet tarafından tasarlanmıştır. 1930 – 1973 yılları arasında monarşi ile yönetilen dönemde kullanılan bayrağa oldukça benzeyen bayrağın eski tasarımdan farklı olarak ortada bulunan amblemin üst kısmında şehadet yazısı bulunmaktadır. Bugün kullanımda olan bayrak 4 Ocak 2004 tarihinde kullanıma girmiştir.
Afganistan tarihi yerleri (Afganistan’da gezilecek yerler)
Kabil Müzesi
Babür bahçesi
Kabil Hayvanat Bahçesi
Iydgâh Camii
Qargha Reservoir
Jama Masjid of Herat
Museum of Islamic Art, Ghazni
Afganistan İklimi
Yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve az yağışlı geçer. Ülke genelinde kara iklimi egemendir. Yazlarında sıcaklık 45°C’ye yükselirken, kışlar ulaşımı engelleyecek kadar sert ve soğuk geçer. Başta Herat ve Seisman yörelerinde olmak üzere, şiddetli kum fırtınaları, sert ve kuru rüzgârlar görülür. ülkenin doğusu, Hindistan’dan gelen muson rüzgârlarının etkisiyle hafif yağış alır; öteki kesimlerde yağış ancak kışın görülür. Kâbil’de 372 mm olan yıllık yağış ortalaması, kurak bölgelerde 200 mm’ye kadar düşer.
Afganistan Bitki Örtüsü
Ülke topakları yüksek dağlarda Alp tundralarından, öteki bölgelerde ise bozkır ve çöllerden oluşur. Yağışların daha bol olduğu kesimde kozalaklı ve yapraklarını döken ağaçlardan oluşan ormanlar bulunur.Yaygm bitki örtüsü, yüksek kesimlerde tundralar, öteki bölgelerdeyse çöl ve bozkır bitkileridir. Yalnızca yağışlı doğu bölgesinde, başta çam olmak üzere, ormanlık alanlar vardır.
Ülkedeki hayvan toplulukları yarı tropikal iklim kuşağına özgüdür. Yüksek dağlarda ilginç bir biçimde kıvrılmış boynuzlarıyla dikkati çeken yaban keçisi ve koyunlar bulunur. Yaylalarda ve ovalık yörelerde koyun ve at yetiştiriciliği önemlidir.
Afganistan Yüzey Şekilleri
Ülke, ortası ve kuzeydoğusu dağlık bir yayladır. Kuzey Pakistan’dan başlayan ve Kuzeydoğu Afganistan’ın içlerine kadar uzanan Hindukuş Dağlan dünyanın ikinci yüksek dağ sistemidir (en yüksek noktası Afganistan-Pakistan sınırında 7.695 m yüksekliğindeki Tiriç Mir Dağı’dır). Ülke içlerinde bulunan öteki önemli dağlar, Sefid Kuh (4.380 m), Kuh-i Baba (5.143 m) ve Sikaram’dır (4.755 m). Hindukuş Dağlan, kuzeyde yüksekliği 6.000 m’ye ulaşan Pamir Yaylası’nda son bulur. Kuzeybatıda Badgis, Amu Derya Irmağı boyunca uzanan Afganistan-Türkistan Yaylası, Herat ve Henirud Irmağı ovaları ve Kâbil Irmağı vadisi, ülkenin önemli düzlükleridir. İndus Irmağı’nın bir kolu olan Kâbil Irmağı dışmda, Afganistan’ daki tüm ırmaklar, göl ya da bataklıklarda son bulur. Önemli ırmaklar, Kâbil, Herirud, Harat, Farahrud ve Hilmed’dir. Göller genellikle bataklıklarla iç içedir. Güneybatıda Hamun-i Saberi, en geniş bataklık bölgedir.
Afganistan Ekonomisi
Tarım. Afganistan’da ekilebilir toprakların toplamı 14 milyon hektardır (toplam yüzölçümün ancak % 6’sı) ve 5.3 milyon hektarda sulamalı tarım yapılabilmektedir. Buğday, arpa, mısır ve pirinç yetiştirilen başlıca ürünlerdir. Buğday temel üründür. Tahılların yanı sıra, pamuk, yağlı tohumlar ve şekerpancarı üretimi yapılmaktadır. Meyvecilik de önemlidir (özellikle, şeftali ve üzüm). Afganistan’da toprakların büyük bir bölümü ekime ve sulamaya elverişli değildir.
Afganistan’da Hayvancılık
Havyancılıkta koyun yetiştiriciliği önemli yer tutar. 5 milyonu, dericilikte ünlü karakul türü olmak üzere 20 milyondan çok koyun yetiştirilir. Bu koyunların etinden de yararlanılmakla birlikte derileri başlıca dışsatım ürünlerinden biridir. Her yıl 10 bin ton yün ve 2 milyon karakul derici satılır, yün ve deri dış satımının bir bölümü Pakistan üzerinden Amerika’ya gider. Bunların yanı sıra, keçi, sığır, at, deve, katır, kümes hayvanları yetiştirilir.
Afganistan Doğal Kaynakları
Ülke doğal gaz rezervleri açısından çok zengindir. 1980’de, yılda 2.4 milyar metreküp kapasiteli bir doğal gaz tesisi kuruldu. Bunun yanı sıra yeni bulunan petrol kaynaklarının işletilmesi durumunda ülke gereksiniminin karşılanacağı sanılmaktadır. Demir filizi, bakır, petrol, kömür, asbest, krom, sülfür, lapislazuli, altın, gümüş, berilyum öteki yeraltı kaynaklarıdır.
Afganistan Tarihi
Arkeolojik kazılarda paleolitik, mezolitik, neolitik, bronz ve demir çağlarına ait tipik eserlere rastlanan Afganistan topraklarında, kentsel yaşamın MÖ 3000 ile MÖ 2000 yılları arasında başlamış olabileceği değerlendirilmektedir. Afganistan’da Ahameniş hakimiyeti II. Kiros tarafından MÖ 6. yüzyılda kurulmuş ve I. Darius tarafından güçlendirilmiştir. Bu siyasi varlık Büyük İskender’in Afganistan fetihlerine kadar hüküm sürmüştür.
Büyük İskender’in Keyaniyan Devleti’ni yıkması ile Makedonyalılar Afganistan topraklarında hüküm sürmeye başlamıştır. Afganistan’daki son Yunan Kral Hermaeus, MS 45 yılına doğru Kuşanların egemenliğini kabul etmiştir. Bu döneme kadar yaklaşık iki yüz yıl, küçük Yunan prenslikleri, Yüeçilerin baskısı ile kuzeyden güneye sürülerek Afganistan’ın büyük bir kısmını işgal eden İskitler ve işgalci diğer kavimlerle beraber yaşamışlardır. İskitler Afganistan’dan Hindistan’a Baltistan, İran’a Herat üzerinden yürümekle birlikte bugün Sistan olarak anılan o zamanki “Drangiana” bölgesini ele geçirmişlerdir. İskitler ayrıca Büyük İskender’in haleflerinden bir Yunan prensin elindeki Baktriya’yı işgal etmişlerdir. Ancak Yüeçilerin baskısı devam edince buradan da çıkmak zorunda kalmışlardır.
Sistan (Sakastana) bölgesindeki İskitler üzerinde önemli etkiler bırakan Part İmparatorluğu, Baktriana Devleti’nin kurulduğu dönemlerde Kuzey İran’da siyasi bir varlık olarak ortaya çıkmıştır. Yüeçiler MÖ 140 yılında Kuşanların liderliğinde Baktria bölgesi ele geçirerek egemenlikleri altına almaları sonucu bölgenin etnik ve kültürel yapısı bu yeni katılımla daha da zenginleşmiştir. Yüeçiler’in beş kolundan biri olan Kuşanlar, diğer Yüeçi prenslikleri üzerinde hakimiyet kurduktan sonra Afganistan’da bulunan rakip devletleri MÖ 50 ile MS 50 yılları arasında etkisiz hale getirmeyi başarmışlardır. Kuşanlar, Part İmparatorluğu’na boyun eğdirmiş ve Kabil’i de ele geçirmişlerdir. Kuşan hakimiyet alanı I. Kaphidies zamanında Afganistan’ı da içine alacak şekilde Parthia ülkesinden Ganj Nehri’ne kadar, kuzeyde ise Soğd ülkesine kadar genişlemiştir. Bugünkü Bagram şehri ise iki bin yıl önce Kuşanlara başkentlik yapmıştır.
Kuşanlardan sonra Akhunlar 460 yılı civarında, Hazar Denizi’nden başlayan ve doğuya doğru Kuzey Afganistan’ı da içine alan bir devlet kurmuşlardır. Bölgenin Akhun hakimiyetine girmesine kadar devam eden dönem, Afganistan’da İran ve Hindistan nüfuz mücadelesi dönemi olmuştur. Bu dönemde Partların etkisi tamamıyla ortadan kalkmış ve onların yerini Sasaniler almıştır. Kuşanların Afganistan’daki hakimiyeti 5. yüzyıl sonuna doğru Sasanilerle mücadele eden Akhunların bölgeyi istila etmelerine kadar sürmüştür. Akhunların güçlenmesi ile etkisizleşen Kuşan beyleri ise “Şahi” unvanı ile Müslümanların Afganistan topraklarında görülmeye başladıkları 880 yılına kadar Kabil’de hüküm sürmeye devam etmişlerdir.
Arap ordularının önce 636 yılında El Kadisiye’de, ardından 642 yılında Nihavend Savaşı’nda Sasanileri yenmeleri ile İslamiyetin yayılması doğuya doğru ivme kazanmıştır. Basra Valisi Abdullah Bin Amir 650 yılında bir ordusunu Horasan’a, diğer bir ordusunu da Sasani Kralı III. Yezdigirt’in peşinden Sistan’a doğru göndermiştir. Sasani Kralı’nın ele geçirilip öldürüldüğü bu sefer sonunda Arap orduları ilk defa Batı ve Kuzey Afganistan’ı, Baktria ve Herat’ı işgal etmişlerse de bölgede tamamen hakimiyet kuramamışlardır. Ancak Muaviye döneminde, 698 ve 700 yılında İslam orduları Kabil’ i almak için saldırılarda bulunmuştur. 861 yılında Sistan’daki askeri güce komuta etmeye başlayan Yakub bin Leys komutasındaki Saffariler, 867 yılında Kirman, Şiraz ve Herat’ı ele geçirdi. 871 yılında ise Belh, Toharistan ve Kabil bölgesinin yönetimi halife tarafından Yakub bin Leys’e verilmiştir. İran Platosu, Orta Asya ve Hindistan Alt Kıtası arasında bu üç istikamete bağlantı sağlayan stratejik özelliği ile Kabil Vadisi, yükselen İslamiyet dalgasına karşı uzun yıllar direniş merkezi olmuştur. Bu dönemde Orta Asya kökenli kavimlerin Afganistan’daki hakimiyetlerinin öne çıktığı görülmektedir.
Afganistan toprakları bu zaman diliminde Türk soylu kavimler ile İrani kavimler arasında bir mücadele ve hakimiyet sahası olmuştur. Saffarilerin 900 yılında Samanîlere mağlup olmasıyla Afganistan’ın bir bölümü Samani egemenliğine geçti. Gazneliler Hanedanı’nın asıl kurucusu Sebük Tigin, Samanilerin otoritesini tanımakla birlikte kendi adına para bastırmış, Zamin-Davar, Gor ve Zabilistan, bölgesinde güçlü bir otorite tesis etmiştir. Afganistan’da böylelikle egemenlik kuran Sebük Tigin, Gazne’yi işgal eden ve Kabil bölgesinde hakimiyet kurmaya çalışan Pencab Racası Jaipal’a karşı başlattığı mücadele sonunda 988 yılında Kabil ve civarını kendi hakimiyet alanına alarak Gazne Devleti topraklarına katmıştır. Taciklerin bir kolu olan Gurlular ile Behramşah’ın uzun süren mücadelesi Gaznelilerin aleyhine sonuçlanmış ve Gazne, Gurlu beyi Alaaddin tarafından ele geçirilmiştir. Gurlular 1187 yılında Gazne Devleti’ ni tamamen ortadan kaldırmıştır. Ancak Gurluların Afganistan Platosu’nda kurmuş oldukları hakimiyet de uzun sürmemiştir. Gurlu ordusu 1204 yılında Harzemşahlar ve Karahitaylar’ ın müşterek ordusuna karşı yapmış olduğu savaşta yenilmesinden sonra Gazne bir süre Gurlu ordusunda görevli Türk komutanların denetimine geçmiştir. Gazne, 1215 yılında Harzemşahlar tarafından ele geçirilmiş ve Gurlular dönemi Afganistan’da tamamen kapanmıştır. Harzemşahların egemenliğide uzun sürmemiş, Cengiz Han önderliğindeki Moğollar tarafından Gazne, Kabil ve 1222 yılında Herat ele geçirildi. Ögeday’in ölümü ve Moğol İmparatorluğunun bölünmesi üzerine Afganistan, İlhanlıların yönetimine girmiştir.
Bölgedeki Moğol egemenliği, 14. yüzyıl sonlarında Timur ordularınca sona erdirilmiştir. Timur’un kurduğu devlet, ölümünden sonra dağılmışsa da torunlarından Muhammed Babür’ün bölgede kurduğu Türk devleti uzun süre yaşamıştır. Babür’ün Afganistan’ı merkez yaparak kurduğu devlet, sadece buraya değil Hindistan’a da Türkler’in tekrar yerleşmesini sağlamıştır.
Babür Devleti, Afganistan’ı hakimiyet altında tutmakla birlikte Hindistan ve Afganistan arası dengeyi sağlayamamış ve ağırlığı Hindistan’a kaydırmıştır. Bu durum; kuzeyden Özbekler ve kuzeybatıdan da Safevilerin Afganistan’a inmesine sebep olmuştur. Böylece 17. yüzyılın ortalarına doğru Abdali ve Galzay adını almış olan Halaçlar, dağlık bölgelerden Kandehar ve Zemindaver’in daha verimli bölgesi olan Tarnak Argandap vadilerine göçmüşlerdir.
18. yüzyılda Babür Devleti’nin zayıflaması üzerine, Afgan kabileleri de bağımsız hareket etmeye başlamıştır. Bu durumda Gılzay gibi bazı kabilelerin Babür, Abdaliler gibi bazılarının da İran tarafında yer almaları, ülkedeki karışıklığı artırmıştır. Bu esnada Nadir Kulu komutasındaki Türkmen ordusu Afganistan ve İran’ı yönetim altına almış; Hindistan Babür Türk Devletini de vergiye bağlamıştır. Nadir Şah’ın ölümünden sonra yönetime geçen Ahmet Şah, Hindistan’daki Babür Devleti’ni hakimiyeti altına almıştır (1756-1757).
Bu yıllarda İran’ın sergilediği yayılmacı politikanın tehlikesini gören Ahmet Şah, bu konuda Osmanlı Devleti ile ortak hareket etmeyi istedi ise de, girişimlerinden bir netice alamamıştır. Ahmet Şah’tan sonra Afganistan yönetiminde bulunan Timur Şah ve Zaman Şah dönemlerinde ülke, önceki ihtişamlı ve güçlü durumunu koruyamamış, iç karışıklıklar baş göstermiştir.
Bu karışılıklar 19. yüzyılın ilk çeyreğine kadar sürdükten sonra, Dost Muhammed’in yönetime geçmesi ile ülkedeki birlik tekrar sağlanmıştır. Ancak bu dönemde ise Kuzey Hindistan, Afgan birliğini zayıflatma çabası içine girmiştir. Bu yıllarda İngilizler’in yavaş yavaş Hindistan’ı hakimiyetleri altına aldıkları gözlenmektedir. İlk Afgan-İngiliz ilişkisi, Kuzey Hindistan’da Peşaver probleminin çözümünde İngiliz hakemliği ile olmuştur. Arkasından 1839-1842 yılları arasında süren Birinci İngiliz-Afgan Savaşı patlak vermiştir.
Dost Muhammed, ülkesi İngilizler’ce işgal edilmesine rağmen 1863’te Kabil’e dönerek tekrar Afgan birliğini sağlamıştı. Dost Muhammed’in 9 Haziran 1863 tarihinde vefat etmesi ile Afganistan, tekrar iktidar mücadele kaosuna sürüklenmiştir. Oğlu Şir Ali’nin 1868’de iktidarı ele geçirmesiyle bu mücadele durulmuştur. Ruslar’ın Türkistan’ı işgali, Afganlar ile İngilizleri doğal müttefik yapmıştır. Ruslar, Türkistan’ı işgal etmelerine rağmen Afganistan önderliğinde Orta Asya Devletleri’ni de içine alan bir birlik oluşmasından hep çekinmişlerdir.
1879’da vefat eden Şir Ali’nin yerine Yakup Han geçtiyse de, kısa bir süre sonra Afganistan’ın hakimiyetini Abdurrahman Han ele geçirmiştir. 1901’de vefat eden Abdurrahman Han zamanında İkinci İngiliz-Afgan savaşı yaşanmıştır (1878-1880). Bu savaş sonunda ülke, büyük çapta harap olmuş ve millî birlik zayıflamıştır. Afganistan’ın içinde bulunduğu bu olumsuz şartları fırsat bilen Ruslar, 1881’de Türkmenistan’ı işgal etmiş ve böylece de Afganistan ile komşu olmuşlardır. 1901’de başa geçen Habibullah Han, 1919’da ölünce yerine Emanullah Han geçti. Emanullah Han, Hindistan’daki İngiliz valiye bir mektup göndererek Afganistan’ın bağımsız bir devlet olduğunu ve İngiltere ile iyi ilişkiler kurmak istediğini iletmiştir.
İngiltere ise Afganistan bağımsızlığını kabul edip-etmemekte tereddüt etmiştir. Bu durum ilişkilerin gerginleşmesine ve Üçüncü İngiliz-Afgan Savaşı’nın başlamasına sebep olmuştur (1919). Bu savaşta başarı elde edemeyen İngilizler, 8 Ağustos 1919’da yapılan anlaşma ile Afganistan’ın bağımsızlığını tanımıştır.