Haset nedir ve Hasetten nasıl kurulunur? Haset ile ilgili ayetler ve Haset ile ilgili hadisler bu sayfada derledik. İşte Haset hakkında bilgi.
Haset, bir kimsenin hayırlı bir işi veya evi, malı, mülkü, ilmi olsa, o kimseden bunların gitmesini, onda olmayıp, kendinde olmasını istemektir.
Diğer bir deyişle; Çekememezlik anlamına gelen haset, gizlenen ve açığa vurulmak istenmeyen aynı zamanda bizi dünya ve âhirette perişan edebilecek duygulardır. Kişinin, başkalarının sâhip bulunduğu maddî ve manevî imkânlarının kaybolmasını veya o imkânların kendisine geçmesini istemesi demektir. Onda olduğu gibi kendisinde de olmasını istemek haset olmaz. Buna gıpta etmek, imrenmek denir. Günah değildir.
Başkasının, kendinden üstün olan her şeyini kıskanana, yani ondaki üstünlüğün, yalnız kendinde olmasını isteyene, kıskanç denir. Bu hâl, en kötü huylardan biridir. Kıskanç insan, ömrü boyunca rahatsız insandır. Böyle insan, kendinden aşağı olan insanı görmez de, kendinden yüksek ve varlıklı insanın her şeyini görür ve onu kıskanır. Kıskanç insan, Allahü teâlânın kendisine verdiği şeylere razı olmayan insan demektir. Allahü teâlânın verdiğine razı olmayan insandan, Allahü teâlâ da razı olmaz. Allahü teâlânın bir insandan razı olmaması ise, felaketlerin en büyüğüdür. Artık o insan, dünyada da, ahirette de zarardadır.
Yüce Allah (c.c.) Felâk süresinde: “De ki: “Yarattığı şeylerin kötülüğünden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin kötülüğünden, düğümlere üfleyenlerin kötülüğünden, haset ettiği zaman hasetçinin kötülüğünden, sabah aydınlığının Rabbine sığınırım.“ buyurmaktadır.
Kur”ân-ı Kerim haset ettiği zaman hasetçinin şerli olduğu, şerrinden Allah”a sığınılması gerektiğini belirmiştir. Sâhip olmadığımız, bir anlamda bize verilmeyenler için veya başka-sına bize verilenlerden daha çok verilmesinden dolayı haset etmek çok tehlikeli bir davranıştır olup, taktiri ilâhiye karşı çıkmaktır. Aynı zamanda gizli şirktir.
Yüce Allah (c.c.) Kur”ân”ı Kerim de: “Allah”ın, kiminizi kiminize üstün kılmaya vesîle yaptığı şeyleri (haset ederek) arzu edip durmayın. Erkeklere kazandıklarından bir pay vardır.Kadınlara da kazandıklarından bir pay vardır. Allah”tan, onun lütfunu isteyin. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir.“
Nisâ sûresi, 54. âyette: “Yoksa onlar, Allah”ın lütfundan verdiği şeyler için, insanlara haset mi ediyorlar?”
Bakara sûresi, 109. âyette: “Kitap ehlinden çoğu, kendilerine gerçek (hak) apaçık belli olduktan sonra, nefislerini (kuşatan) kıskançlıktan (hasetlerinden) dolayı, imanınızdan sonra sizi küfre döndürmek arzusunu duydular. Fakat, Allah”ın emri gelinceye kadar onları bırakın ve ilişmeyin. Hiç şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir.”
Âl-i İmran sûresi, 120. âyette: “Size bir iyilik dokunsa, bu onları tasalandırır, size bir kötülük dokunsa, ondan ötürü sevinirler.”
Bakara sûresi, 109. âyette: “Kitap sahiplerinin çoğu, gerçek kendilerine belli olduktan sonra sırf içlerindeki hasetten ötürü sizi imanınızdan sonra küfre döndürmek isterler.”
Şûrâ sûresi, 14. âyette: “Onlar kendilerine ilim geldikten sonra sadece azalarındaki çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Eğer belli bir süreye kadar (azâbın ertelenmesi hakkında) Rabbinden bir söz geçmiş olmasaydı, aralarında hüküm verilir (işlerileri bitirilir) di.”
Hasedin haram olmasının sebebi Allah”ın kullar arasında yaptığı taksim ve takdire razı olmamayı, teslimiyet gösterme-meyi ifâde etmesi ve İslam”a göre kâfirlerin özelliklerinden birisi olarak sayılmasıdır. Ehl-i kitap için Kur”an, kendilerine kitap ve ilim geldikten sonra insanların birbirlerine düşmeleri-nin sebebini haset olarak belirtmiştir.
Peygamberimiz (s.a.v) hadislerinde: “Haset etmekten sakının. Zira, ateşin odunu (veya otları) yiyip bitirdiği gibi haset de iyilikleri yer bitirir. ”
“Bir kulun kalbinde imanla haset bir arada olmaz.”
Hasedin dereceleri:
İmâm-ı Gazâli (r.a.) hasedi başlıca dört dereceye ayırarak inceler:
1- Haset ettiğin kimsenin elindeki ni”metin yok olmasını istemektir. Bu nimet ister kendi eline geçsin, ister geçmesin, yeter ki haset ettiği kişide bulunmasın. Hasedin en kötü olanı budur.
2- Haset ettiği insanın elindeki ni”metin, kendi eline geçmesini istemektir. Bunun isteği o ni”metin kendi eline geçmesi, amacı o nimete kendisinin sahip olmasıdır.
3- Başka birisindeki ni”metin aynısının veya benzerinin kendisinde de olmasını istemesidir. Eğer kendi eline geçmeyecekse, onun elinde de olmamasını arzu etmesidir.,
4- Başka birisinde bulunan ni”metin benzerinin kendi elinde de olmasını istemesi, fakat haset ettiği kişideki ni”metin yok olmamasını istemesidir. İşte hasedin bu son derecesi eğer sırf dünyalık ni”metler ise affedilmiştir. Eğer din hususunda ise tavsiye edilmiştir. Çünkü bu, hayırda yarışma buyruğunun kapsamına girmektedir.
Hasedin ortaya çıkmasının sebepleri:
1. Düşmanlık: Kin ve düşmanlık sebebiyle ortaya çıkan haset çok kere çekişme ve kavgalara yol açar. Hayat boyunca devam eder. Hileli yollarla ni”metin izalesine gidilir. Haset edilenin gizli işlerinin açığa çıkarılması için çaba harcanır ve mubah olmayan her türlü yol kullanılır.
2. Büyük görünme isteği: Kişinin, mevki, ilim veya servet sahibi olan birisinin kendisine karşı kibirlenmesi halinde ona haset etmesidir. Yani üstünlük taslayanın karşısında diğer kişinin zoruna gitmesinden dolayı haset etmesidir.
3. Karşısındakini küçük görüp kibirlenmesinden meydana gelen haset. Yani bu tür haset, karşısındakinin kendine hizmet etmesi ve emrinde olmasını istemesinden kaynaklanır.
Zuhruf sûresi, 31. âyette: “Kur”ân iki şehrin birinden bir büyük adama indirilmeli değil miydi?” İfade edildiği üzere müşrikler, Peygamberimizi küçük görerek haset etmişlerdir.
4. Şaşkınlık ve hayranlık: Kur”ân”ı Kerim geçmiş ümmetlerden bahsederken, kendileri gibi bir insanın risâlet, vahiy ve Allah”a yakınlık gibi bir mevkiye ulaşmasına şaştıklarını ve bunun sonucu olarak haset ettiklerini nakleder: “Siz de bizim gibi birer insansınız” “Bizim gibi iki insana mı inanacağız?” “Kendiniz gibi insana itaat ederseniz hüsrana uğrayacağınızdan hiç şüphe yoktur” (Yâsin, 15. Mü”minun sûresi, 34.-47. âyetler)
5. Amacına ulaşamama korkusu: Belli bir amaca ulaşmak isteyen kişilerin rakibinin üstünlük sağlayıp, kendisinin hedefe ulaşamama korkusundan doğan hasettir. Rakip gördüğü kişinin amacına ulaşmasına yardımcı olan her ni”met, kendisi için bir haset kaynağıdır.
6. Makam ve mevki sevgisi, önderlik isteği: Bir konuda tek adam olmayı arzulayanın, bu konuda kendisine rakip olabilecek veya göz diktiği yere ulaşmış kimselere haset etmesidir. Sürekli övülmek ve üstün gelmek isteğinde olan kimse, başka bir kimsenin kendisine ortak gösterilmesine ve yerini almasına haset eder.
7. Kötü huyluluk ve verilen nimetlere karşı cimrilik: Kişinin mal, önderlik sevgisi ve derdi olmamakla birlikte, ona Allah”ın nimetler verdiği, iyi huylarla donattığı bir kimseden söz edilince bundan rahatsız olur ve haset eder. Diğer taraftan başkasının içinde bulunduğu zorluk ve çektiği sıkıntılardan söz edildiğinde de sevinç duyar. Böylesi kimseler başkalarının kötü durumda olmalarını sever ve Allah”ın lütuflarına karşılık cimrilik gösterirler.
Hasetten nasıl kurtulunur:
Haset en büyük kalp hastalıklarındandır. Bu tür hastalıklar ise, ancak ilim ve amel ile tedavi edilebilir. Hasedin din ve dünya için getirdiği zararları bilmek, bu hususta ilim sahibi olmak gerekir. Üstelik haset, kendisine haset edilen kimseye zarar getirmez. Bu nedenle kişinin kendine düşman olması anlamına gelen hasetten kurtulmak için, hasedin zararlarını bilmek gerekir.
Haset eden, Allah”ın yaptığı taksim ve takdire rıza göstermemiş, onun iradesine karşı gelmiş demektir. Allah”ın bizce gizli olan hükümleri ile mülkünde gerçekleştirdiği adâleti kabullenmemek, O”na karşı çıkmak anlamına gelir. Bu ise, tevhidin özüne ters düşülmesinden, dolayı imanı zedeler.
Hasetten vazgeçmek için onun bu zararını bilmek bile yeterlidir. Haset etmekle mü”mini aldatmak, ona nasihat etmeyi terk etmek, İslâm”ın birbirinizi seviniz emirlerine karşı gelmek fiili işlenmiş ve mü”minler zarara uğratılmış olur. Böylece bu durumdan en çok sevinecek olan şeytan ve kâfirlerle birleşmiş olmak gibi hiç de küçümsenmeyecek suç ve günahların işlemiş olacağı unutulmamalıdır.
Bütün bu özellikleriyle kalbin saflığını ve temizliğini yok eden bir davranış olan haset, ateşin odunu yakıp yok etmesi gi-bi insanın iyi huy ve amellerini giderir, yok eder. (Ebû Dâvud)
Haset edenin içinde yanan çekememezlik ateşi onu yakar, yavaş yavaş eritir. Çünkü birisine haset edildikçe Allah haset edilenin ni”metini artırır. Onun ni”metinin artması da hasetçinin hasedini, dolayısıyla rahatsızlık ve sıkıntısını artırır. Haset edilenin perişanlığı istenirken, hasetçi perişan olur. Ayrıca da, bu hâlin âhirette neden olacağı ceza da unutulmamalıdır.
Peygamber (s.a.v) buyurdu ki: « Üç şey var ki hiç kimse ondan (yaka) kurtaramadı. Zan, uğursuz sayma ve haset.»
Haset edildiği zaman, haddi aşıp zulmetmemek gerekir.
Hasan Basri (r.a.)”den haset sorulmuş; demiş ki: « O, şiddetli bir keder ve üzüntüdür. (organlarınla) onu meydana çıkarma-dıkça (fiiliyata dökülmedikçe) sana zarar vermez.»Peygamber (s.a.v) hadis-i şerifte: « Cenâb-ı Hak ümmetim için, konuşmadığı ve amel etmediği takdirde, nefsinde vâki olan şeyi günah saymayıp vazgeçmiştir.» buyurmuştur.
Hasetçinin sadece kalbinde vâki olan hasetle insan günahkâr olmaz. Ama kalpte geçen hasetle, haset edilen kimsenin ni”metinin yok olmasını istemez de, kendi için onun bir mislini isteyecek olursa, bu haset değil de gıpta ve güzel şeyi arzu etmektir. Haram sayılmaz, bilakis dini hususlarda olumludur. Dünyevi hususlarda kötü sayılan bir hırstır.
Haset edilenin elindeki ni”met, sahibi için dine bağlılığa vesîle olmazda, bilakis onun fesat çıkarmasına ve günah işlemesine sebep oluyorsa ve haset edende böyle bir nimetin verilmemesini veya o kişiye ulaşmamasını istiyorsa, bu Allah rızâsını gözeten mü”minin gayretinden ileri gelmektedir ve onun için faydalıdır.
Resûlallah (s.a.v) buyurdu ki: « Şüphesiz ki Cenâb-ı Allah (mü”min kuluna karşı) gayret gösterir (onu nefsin ve şeytanın tesirinden kurtarmak için bir takım şeylerden meneder). Mü”min de (diğer mü”minlere karşı) gayretli davranır, (onlara iyilikle emreder, kötülükten de onları men eder). Muhakkak ki Allah”ın gayreti, mü”minlerin Allah”ın haram kıldığı şeylere yanaşmasına karşıdır.»
« Hasetten kaçının! Çünkü haset iyilikleri, ateş odunu yer gibi yer.»
Diğer bir hadiste, « Sizden önceki ümmetlerin âdetleri (mânevi hastalıkları) size sirayet etmiştir. Haset ile düşmanlık. Bu ikisi de tıraş edicidir. Ama ben başı tıraş eder demiyorum. Belki dini tıraş eder.»
Hasetin yaptığı tahribatlar:
1- Taat ve ibâdeti ifsât eder.
2- Günah ve isyana sebep olur.
3- Şefaattan mahrum eder.
4- Cehenneme girmeye sebep olabilir.
5- Başkasının zararına sebep olur.
6- Haset edene zahmet, gam, keder, üzüntü ve meşakkat (râhi sıkıntı) verir.
7- Kalp körelmesine sebep olur.
8- Murâda erişmeye ve baş olmaya mânidir.
Haset eden aslında, Allah”ın kazâsına, takdirine râzı olmayıp, takdiri ni”meti beğenmeyen ve O”nun adaletine başkaldıran durumuna düşmektedir.
Haset sebepsiz yere oluşmaz. Bilakis, insan da bulunan birçok mânevi hastalık kişiyi hasede götürür. Bunları şu başlık-lar altında zikredebiliriz.
Düşmanlık ve kin gütme: Hasetin en temel sebebi budur. İnsanoğlu tamahkârdır. Mala düşkündür. Nefsin istekleri hep bu yöndedir. Eğer nefis terbiye edilmeye çalışılmazsa, mânevi hayatımızı kemâle eriştirmek için en güzel ahlâki ilkeler yaşan-tıya aktarılmazsa dünyâda yaşanan hüsranlık ahrette de devam edecektir. Bizde olmayanlar için kin gütmek düşmanlık besle-mek insanı büyük günahlara sevk edebilmektedir. Adam öldürme, hırsızlık ve gasp gibi insana yakışmayacak büyük günahlara Müslüman düşebilmektedir.
Üstünlük duygusu: Allah katında üstünlük takvâ iledir. Âyette şöyle buyrulmaktadır. « Allah katında en değerli olanınız, O”na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdâr olandır.»
Mal-mülk gibi mâli konumlar, güzellik gibi fiziki özellikler hep geçicidir. Aramızda asla üstünlük sebebi olmamalıdır. Bu sebeple birbirimize karşı üstünlük oluşturmak için mal, ilim elde etmeye çalışmamak lâzımdır. Unutmayalım ki böyle bir mal ve böyle bir ilim ne dünyamıza nede ahreti-mize fayda sağlayacaktır.
Kibir ve böbürlenme: Her türlü sıkıntıların habercisi kibirdir. Dünyada kazanılmış olan güzelliklerin birden mahvolmasına sebep olur. Yüce Rabbimiz âyetti kerimede şöyle buyurmakta-dır. « Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü sen yeri asla yaramazsın, boyca da dağlara asla erişemezsin.»
Kibirlenenler hep hüsrâna uğramışlardır. İblis Hz. Âdem”e haset etmiş, kendisinin ondan üstün olduğunu inancına kanmış ve kibirlenerek ziyana uğrayanlardan olmuş. İblis örneğinde olduğu gibi kibirlenenler hep haset beslemişler buda kendi aleyhlerine olmuştur.
Makam ve mevki tutkusu: Makam ve mevki tutkusu da hasedi tetikleyen isteklerdendir. Ulaşılmak istenen dünyalık makam için her şey meşrû gelebilir. Ama bu asla tasvip edile-bilecek bir tutum değildir. Bizler elbette çalışır çabalar ve en güzel yerlerde olmayı isteriz. Ama bunun için asla harama, günaha, fesada, yanlışa ve hak yemeye yanaşmayız. Çabamızı gösterir gerisini Rabbimize havale ederiz.
Nefsin kötülük ve çirkinliği: Nefsin nasıl bir yapıda olduğunu Kuran-ı Kerimde Yusuf (a.s.) diliyle bizlere şöyle aktarılmaktadır. « Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hâriç, nefis aşırı derecede kötü-lüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.» Nefis terbiyesi hepimiz için şarttır. Eğer nefsimizin her istediğini yerine getirirsek sonumuz hüsranlıktır.
Nefis her şeyin kendisinde olmasını ister ve bunun için insana devamlı fenalık telkin eder. Bu fenalığın biride hasettir. Hasetle nefsin istekleri arasında bağlantı vardır. “Onda var senin niye olması” gibi nice laflarla nefis haset ile bizi yanlış yollara sürükleyebilir. Bu sebeple içimizden geçen her şeyi yerine getirmemeli doğru ve güzel olanları ayırt edip yerine getirirken yanlış ve günah olanlardan uzaklaşmalıyız.
Haset kişiyi olmayacak sevdaların peşine sürükler ve kişiler arasındaki dostluğu, muhabbeti ve kardeşliği zedeler. Haset insanı içinden çıkılmayacak hastalıklara sevk eder. Bu sebeple bizlere yakışmayacak kötü hasetten kendimizi korumalıyız. Mümin kardeşimizin mutlu ve huzurlu olmasını istemeli ve bunun içinde gayret göstermeliyiz.
Peygamberimizin (s.a.v) hadis-i şeriflerinde: « Birbirinize kin tutmayınız haset etmeyiniz sırt dönmeyiniz ve ilginizi kesmeyiniz. Ey Allah”ın kulları kardeş olunuz. Bir Müslüman”ın din kardeşini üç günden fazla terk etmesi helâl değildir.» buyurmaktadır.