Teknolojinin hızla ilerlemesi ve iletişimin internet ve televizyon gibi kitle iletişim araçları üzerinden gerçekleşmesi, insanlar arasındaki diyalogu ivedilikle zayıflatmaktadır. Sözde insanların hayatlarının kolaylaştırılması amacını güden teknoloji, aslında insanları büyük bir uçuruma sürüklemekte, kişiler arasındaki bağların koparılmasına zemin hazırlamaktadır. Tehlikede olan bu bağlardan birisi de karı-koca arasındaki bağdır.
Günümüzde mutsuz yürüyen ve çoğunlukla boşanmayla sonuçlanan evliliklere şahit olmaktayız. Boşanmak için en çok öne sürülen neden ise; “geçimsizlik”.
Peki, eşler birbirleriyle niçin geçinemiyorlar?
Bir ev düşünün; içinde susmayan televizyonlar, kural tanımayan diziler, iffetsizliğin sergilendiği filmler… Kur”an okunmayan diller, gevşekliğe uğramış namazlar, içi boş ibadetler… Bunlar ve daha fazlası ahlaki yozlaşmaya neden olmaktadırlar. Ve o evde ahlaki yozlaşmanın eşler üzerindeki etkileri: bitmez tükenmez şikâyetler, tartışmalar, huzursuzluklar, başkaldırmalar, küskünlükler, bunalımlar, uykusuz geçen geceler… Ve nihayetinde boşanmalar.
Boşanmaların önüne geçmenin en etkili yollarından birisi, eşler arası diyalogun sağlamlaştırılmasıdır. Nitekim evliliğin akıbeti eşlerin birbirleriyle olan diyaloglarına bağlıdır. Çünkü diyalog eşler arasındaki en kuvvetli bağdır. O halde eşler kesinlikle diyalog içinde olmalı ve diyaloglarının kesintiye uğramasına veya ortadan kalkmasına müsaade etmemelidirler.
Evlilikte iyi bir diyalogun getirisi nelerdir?
Evlilikte eşler arası diyalog büyük bir önem arz etmektedir. Eşlerin birbirleriyle sürekli diyalog halinde olması, aralarındaki bağı taze tutar ve beraberliklerine anlam kazandırır. İyi bir diyalog, eşlerin birbirlerine karşı güvenini arttırır, korku ve endişeyi bertaraf eder. Çünkü sağlam diyalogun en belirgin özelliği karşılıklı içtenlik, dürüstlük ve anlayıştır. Diyalogu sağlam olan eşler büyük sıkıntıların bile rahatlıkla üstesinden gelebilirken, diyalogu hatalı veya zayıf olan eşler pireyi deve yapabilir. Nitekim hatalı bir diyalog eşlerin birbirlerine yabancılaşmalarına, birbirlerini yanlış anlamalarına, birbirlerinden usanmalarına ve uzaklaşmalarına sebep olur.
Başarılı bir diyalog neleri gerektirir?
Başarılı bir diyalog gerçekleştirebilmek için öncelikle muhatapların birbirlerine değer vermeleri gerekir. Bu karşılıklı sevgiyi, saygıyı, huzuru ve hoşgörüyü pekiştireceği gibi, muhataplarının da özgüvenini arttıracaktır. Dolayısıyla evlilikte iyi bir diyalog ilişkileri kuvvetlendirir ve her iki tarafın da memnun olmasını sağlar.
Eşler, güzel bir diyalog sürdürebilmeleri için kalplerini de tüm kötü duygulardan arındırmaları gerekir. Bunun için su-i zan, önyargı, peşin hüküm, çokbilmişlik, üstünlüğü elde etme arzusu, fikrini zorla benimsetme, karşı tarafın fikirlerini önemsememe, usulsüz eleştiriler, sabırsızlık, söz kesme, inatlaşma, kıyaslama, kıskançlık gibi diyalogu olumsuz etkileyecek davranışlardan şiddetle kaçınmalıdırlar. Birbirlerine karşı hüsn-ü zan ile yaklaşmalı ve uzlaşmacı, hoşgörülü, her fikre açık, edep kurallarına uygun bir tavır takınmalıdırlar.
Eşler arasındaki diyalogun gayesi ne olmalıdır?
Genel itibariyle diyalog paylaşımı ve bilgi alış-verişini amaçlar. Eşler paylaşım ve bilgi alış-verişinde bulunurken Allah”ın rızasını ve sınırlarını gözetmeli, faydalı paylaşımlarda bulunmalıdırlar. Bunun için eşlerin boş sözlerden, merak ve fazla soru sormaktan, gıybet, söz taşıma gibi kötü davranışlardan, başkalarının mahremiyetlerinden/sırlarından bahsetmekten, yalandan, haddi aşmış şakalardan vb. şeylerden şiddetle uzak durmaları gerekir. Ayrıca eşler birbirlerinin elbisesidirler. Dolayısıyla eşler birbirlerini cehennem azabından kurtarabilecek ve Allah”ın rızasına nail olmaya vesile olabilecek davranışlarda bulunmalı, birbirlerine merhamet ve şefkatle yaklaşıp, dünya ve ahiret saadetini elde etmede, sadakat ve ahlaki güzelliklerini korumada birbirlerine yardımcı olma gayesini taşımalıdırlar.
Başarılı bir diyalogu elde etmenin yolları nelerdir?
His ve duygularını dile getirmek:
Eşler, aralarındaki diyalogu sağlamlaştırmak veya düzeltebilmek için birbirlerine duygularını en güzel bir şekilde ifade etmeleri gerekir. Örneğin sinede saklı olan korku ve endişeleri dile getirmekte pek büyük faydalar vardır. Böyle bir davranış korku ve endişe taşıyan çifti rahatlatacak, muhatap çifte ise; karşısındakinin kendisine güven duyduğunu hissettirecektir. Eşler bu yüzden hislerini ve duygularını paylaşmaktan asla geri durmamalıdırlar. Nitekim eşler birbirlerinin velileri ve dostlarıdırlar. Allah onların kalplerini birbirine ısındırmış ve üzerlerine sekinet indirmiştir.
Sevdiğini söylemek:
Eşlerin birbirlerini sevdiğini söylemesi ve bunu adet haline getirmeleri kendileri için hayırlı olacaktır. Sevgilerini ifade ederken, birinin: “Allah için seni çok seviyorum”, diğerinin ise: “Uğrunda sevdiğin Allah da seni sevsin!” veya birinin: “Kördüğüm ne âlemde”, diğerinin ise: “İlk günkü gibi” demesi, kalpleri birbirine ısındıracak, maneviyatı yükseltecek, merhamet ve şefkat duygularını kabartacaktır. Ayrıca eşler bir sünneti ihya etmiş olmanın da mutluluğunu yaşayacaklardır.
Bir gün Hz. Aişe (R. Anha) ile Efendimiz (SAV) arasında şöyle bir diyalog gerçekleşir:
“Ey Allah”ın Resulü, beni seviyor musun?” “Evet, ya Aişe, tabi seviyorum!” Hz. Aişe tekrar sorar: “Beni nasıl seviyorsun?” Bunun üzerine Peygamberimiz (SAV) şöyle cevap verir: “Kördüğüm gibi.” Bunun üzerine Hz. Aişe sık sık sorardı: “Ey Allah”ın Resulü, kördüğüm ne âlemde?” Peygamberimiz (SAV) de her defasında: “İlk günkü gibi…” cevabını verirdi. (İbn Hanbel, Müsned, 6: 210)
Güzel söz ve yumuşak bir üslup kullanmak:
Diyalogu sağlamlaştırmanın bir diğer yolu da yumuşak bir üslup ve güzel sözdür. Eşler birbirleriyle konuşurken daima güzel bir üslup kullanmalı, kırıcı, kışkırtıcı, imalı vb. sözlerden şiddetle kaçınmalıdırlar. Allah-u Teâlâ Kuran-ı Kerim”de güzel bir sözü, kökü sağlam, dalları göğe yükselen bir ağaca benzetmiştir. Kötü bir söz ise; gövdesi yerden koparılmış, ayakta durma imkânı olmayan kötü bir ağacın durumuna benzetilmiştir. Dolayısıyla eşlerin birbirlerine sarf edeceği kelimeler daima güzel olmalıdır. Güzel bir söz öfkenin ve kızgınlığın önüne geçeceği gibi, güzel sözlü olanlara da sevap kazandıracak, Allah”ın hoşnutluğunu kazanmalarına yol açacaktır.
Konuşurken gözlerinin içine bakmak ve başka şeylerle uğraşmamak:
Eşlerin konuşurken birbirlerinin gözlerinin içine bakması, hesaba alınmanın ve değer görmenin göstergesidir. O nedenle gözlerin daima konuşan tarafın gözleriyle temas etmesi gerekir. Aynı zamanda birinin konuşması, diğerinin ise bu esnada başka şeylerle uğraşmasının veya başka bir yerde bulunmanın da ne kadar yanlış bir davranış olduğunun altını çizmek istiyorum. Çünkü konuşan eş, muhatabının tüm ilgisini üzerinde hissetmek ister. Muhatabının kendisi konuşurken başka bir işle meşgul olduğunu gören eş, yeteri kadar kale alınmadığını ve diyalogun bir anlamı kalmadığını düşünecektir. Bu da ister istemez eşler arası bağların zayıflamasına yol açacaktır.
Ses tonuna dikkat etmek:
Eşler ses tonlarının net, anlaşılır, sakin ve nazik olmasına özen göstermelidirler. Tarafların seslerini yükseltmesi öfkeyi doğurabilir. Öfke ise kırgınlıklara, tamiri zor hasarlara sebep olabilir. Bağırıp çağırmak suretiyle yüksek sesle konuşulmamalıdır. Kibar ve nazik bir üslubun benimsenmesi her zaman için en doğrusudur. Kur”an-ı Kerim”de Hz. Lokman (AS)”ın evladına öğütleri zikredilmektedir. Bu öğütlerin birinde Hz. Lokman (AS) şöyle buyuruyor:
“(Yavrum!) Yürüyüşünde tabii ol ve sesini alçalt. Unutma ki seslerin en çirkini merkeplerin sesidir” (Lokman / 19)
Sabırla dinlemek ve “ama” sözcüğüne dikkat etmek:
Eşlerin birbirlerini sonuna kadar sabırla dinlemesinde fayda vardır. Sürekli sözünün kesildiğini gören eşte bıkkınlık ve öfke hisleri uyanabilir. Dolayısıyla saygı gereği sabırla dinlemek ve sözlerini özellikle “ama”larla kesmemek yerinde bir davranış olacaktır. “Ama” sözcüğü sağlıklı bir diyalogu engelleyen bir faktördür. Çünkü “ama” sözcüğü bahaneyi, kendini haklı çıkarmayı, karşı tarafın fikrini yok saymayı ve benzerini ifade eden bir sözcüktür. Bu da eşler arasında soğuk rüzgârların esmesine neden olacak, karşılıklı saygıyı zedeleyecektir.
Söyleneni özetlemek, anlamadığı yerde sormak:
Eşlerin anlamadıkları yerde sormaları ve söyleneni zaman zaman özetlemeleri aktif bir şekilde konuşmayı dinlediklerinin bir göstergesi olacaktır. “Anladığım kadarıyla bunu demek istiyorsun…”, “burayı doğru mu anladım?” gibi cümleler, diyalogu ayakta tutacak ve zenginleştirecek, yanlış anlaşılmaların önüne geçecek ve eşlerin birbirlerini daha iyi anlamalarına vesile olacaktır.
Fikir uyuşmazlığında Kur”an ve Sünnete başvurma:
Muhakkak ki eşler arasında küçük-büyük anlaşmazlıklar ve fikir çatışmaları olacaktır. Önemli olan bu anlaşmazlıklarla baş etmenin yoludur. Eğer çiftler kendi savundukları fikirlerini zorla karşı tarafa benimsetmeye çalışır, sesini yükseltir ve öfkelenirlerse, yanlış yolu seçmiş olurlar. Genel olarak her insan kendi fikrinin kabul edilmesini arzu eder. Fikrinin reddi ise, insanı içten içe kızdırır ve nefsi devreye girer. Fakat bilinçli bir Müslüman nefsinin telkin ettiği bencil duygulara kulak asmaz ve her işte olduğu gibi Kur”an ve Sünneti kendisine ölçü kabul eder. Eşlerin de bu hususta Kur”an ve Sünneti kendilerine rehber edinmeleri gerekir. Nitekim Allah-u Teâlâ Ahzab Suresi”nin 36. ayetinde şöyle buyurmuştur:
“Allah ve Resulü, bir işe hükmettiği zaman, mü”min bir erkek ve mü”min bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur.”
Eşlerin, bir anlaşmazlık durumunda bu ayeti kendilerine şiar edinmeleri sorunu çözecektir. Anlaşamadıkları konuyu Kur”an ve sünnet süzgecinden geçirmek, hangi fikrin Kur”an ve sünnete daha yakın olduğunu tespit etmek ve o fikri kabul etmek daha erdemli ve faziletli bir yaklaşım olacaktır. Böylece benimsenen görüş onun-bunun değil, Kur”an ve sünnete daha uygun olan görüş olacaktır.
Elbette başarılı bir diyalog elde etmenin yolları bunlarla sınırlı değildir. Fakat genel kaide olarak geçerli olan, her işte olduğu gibi Allah”ın rızası ve hoşnutluğunu gözetmektir. Eşler birbirlerini Allah”ın birer emaneti olarak görmeli ve emanete layıkıyla sahip çıkmalıdırlar. Birbirlerine dünya ve ahiret saadetini elde etmede yardımcı olmalı, hakkı ve sabrı tavsiye etmelidirler. Kısacık olan bu dünya ömürlerinde şerri hayra tercih etmemeleri ve karşılıklı haklarına riayet etmelidirler.
Allah nefislerimizi ve aile efradımızı, yakıtı insan ve taş olan cehennem ateşinden korusun, bizi ahlaki yozlaşmaya karşı uyanık olan ve Allah-u Teâlâ”nın koparılmasını yasak kıldığı bağları sımsıkı tutan kullarından eylesin. Âmin!
Pedagog Meliha Timur / Nisanur Dergisi