Kıyas, sözlükte “takdir, ölçmek ve eşitlemek” anlamına gelir. Istılahta ise kıyas, asıldaki şer’î bir hükmü aralarındaki ortak bir içtihadı illetten dolayı fer’e de göstermek demektir. Diğer bir ifade ile Kıyas, arapça bir kelime olup, lügatta “Ölçmek” anlamına gelir. Şeriatta “iki şeyden birinin hükmünün mislini (gibisini) aralarındaki illet benzerliğinden dolayı izhar ve isbat etmektir.” Kıyas, bir hükmü dinde zaten var olan bir başka hükme benzeterek karar vermektir. Böyle bir karar ancak büyük alimler tarafından verilebilir.
Kıyasın temel şartları kaçtır?
Kıyasın başlıca şartları yedidir:
1. Asıldaki (makîsun aleyh) hüküm, yalnız kendisine mahsus olmamalıdır. Mesela, ashâb-ı kirâmdan Huzeyme’nin, tek başına şehadetinin kabulü kendisine has bir meziyettir. Ancak bu kişiye kıyas edilerek başka bir şahsın da tek başına şehadeti kabul edilemez.
2. Asıl, kıyasa muhalif bir şekilde sabit olmamalıdır. Mesela ibadetlerin ve cezaların hükümlerinin kıyasın hilafına olduğu sabittir. Biz bunların hikmetlerini aklımızla tam bir şekilde anlayamayız. Dolayısıyla bunlara kıyas yaparak başka ibadetlerin ve cezaların varlığına hükmedemeyiz.
3. Asıldaki hüküm, şer’î bir hüküm olup aklî bir hükümden ibaret olmamalıdır. Akla dayalı şeylerde ve boş işlerde şer’î kıyas geçerli değildir.
4. Asıldaki hüküm, sabit olup bir nesih ile iptal edilmiş olmamalıdır. Çünkü neshedilmiş bir hüküm başkasına uygulanamaz.
5. Aslın hükmü Kitap, Sünnet, icmâ veya gizli kıyas denilen istihsan ile sabit olup açık kıyasa dayanmamalıdır. Buna göre açık kıyas ile fer’îde sabit olan bir hüküm, o fer’e kıyas eden başka bir şeyde de ortaya konulamaz. Çünkü bu iki şey aynı illette ortak ise ikinci şey de hükmü nas ile sabit olan asla (makîsun aleyhe) dayanmış olur. Böyle bir ortaklık durumu yoksa artık kıyasın illeti ortada olmadığı için kıyasa da gerek olmaz.
6. Makîsun aleyhteki hüküm, fer’e nakledildiği takdirde önceden olduğu gibi varlığını korumalı, değişime uğramamalıdır.
Mesela gayri müslim boşanma konusunda ehildir. Buna kıyas ederek zıhâr hakkında da ehildir, denilemez. Çünkü zıhârın hükmü, müslim hakkındaki kefârettir ki bu mümkünse köle azat etmekle, buna güç yetmezse altmış fakiri doyurmakla, buna da güç yetmezse iki ay peş peşe oruç tutmakla yerine getirilir. Gayri müslim hakkında ise bu oruç uygulanamaz. Buna binaen gayri müslimlerin zıhârlarının sıhhatine cevaz gösterilemez.
7. Fer” (makîs) sayılacak şey hakkında, nas olarak sabit bir hüküm olmamalıdır. Çünkü onun hükmü o nas ile sabit olmuştur. Artık kıyasa gerek kalmaz. Böyle nassın kaynağında ictihad ve kıyas yoluyla bir hüküm ortaya konamaz.