Hadis, Peygamber Efendimizin (sav) söz ve fiilleridir. Diğer bir ifade ile Hadis, Hz Muhammed’in değişik olaylar ve problemler karşısında inananları aydınlatmak, Kuran’ın bazı ayetlerini daha açık bir dille ifade etmek için söylediği sözler bütünüdür.
Hadisin terim anlamı, Hz. Peygamber’in sözü, fiili, ashâbının yaptığını görüp de reddetmediği davranışlar (takrir) ve onun yaratılışı veya huyu ile ilgili her türlü bilgi demektir. Hadis, Hz. Peygamber’i dinleyen sahâbîden başlayarak onu rivâyet edenlerin adlarının yazılı olduğu sened ile Hz. Peygamber’in söz, fiil veya takrîrinin yazıldığı metin’den meydana gelir. Yani hadis deyince, sened ve metinden oluşan bir yazılı yapı anlaşılır.
Hadisler ilk devirlerden beri yazılarak, ayrı bir ilim olarak korunmuştur. Hadis ilmiyle uğraşanlara Muhaddis denilir.
Peygamberimize ait olmadığı halde ona maledilen ve kitaplara geçen bazı sözlere uydurma yani (mevzu hadis) denilir. Bunlar hiç bir zaman geçerli olmaz. Mevzu hadislerle amel etmek caiz değildir. Bunları uyduranlar en büyük yalancılardır.
İslâm alimleri hadis konusunda çok titiz davranmış ve çok kıymetli kitaplar yazmışlardır.
Sahih hadis kitapları nelerdir
Tedvîn edildiği asırlardan günümüze kadar, ümmetin müctehid ve âlimleri tarafından kabûl edilen sahih hadîs kitaplarının en önemlileri şu altı kitaptır.
1 – Buhârî
2 – Müslim
3 – Tirmizî
4 – Nesâî
5 – İbn-u Mâceh
6 – Ebu Dâvûd
Bunların dışında, îmâm Mâlik, İmâm Şâfiî ve İmâm Ahmed bin Hanbel (ra) gibi âlimler tarafından te’lîf edilen ve sahîh hadîs içeren bir çok müsned (isnâdlı hadîs içeren) kitab da vardır.
SÜNNET NEDİR?
Sünnet lügatta yol, âdet davranış gibi manalara gelir. İslâm’da ise Sevgili Peygamberimizin (sav) farz olmayarak yaptığı şeylerdir. Diğer bir ifade ile Sünnet; Peygamber Efendımiz’in (aleyhissalatu vesselam) farz ve vaciplerden hariç olarak yaptığı ve yapılmasını istediği fiil ve davranışlardır. Bunlar “Sünet-i müekkede” ve “Sünneti gayri müekkede” olarak ikiye ayrılır.
Sünnet-i müekkede Peygamberimizin devamlı yaptıkları çok az terk ettikleri sünnettir. Meselâ sabah namazının sünneti, öğle namazının dört rekatlık ilk sünneti ile iki rekatlık son sünneti, ezan okumak, kamet getirmek, cemaate devam etmek sünnet-i müekkededir.
Sünnet-i gayri müekkede ise Peygamberimizin ibadet maksadıyla ara sıra yaptıkları şeylerdir. İkindi namazının sünneti, yatsı namazının ilk sünneti gibi. Bunlara devam etmenin sevabı da pek büyüktür.
Aslında Peygamberimizin (sav) her hareketi O’nun sünneti sayılır. Yolu, âdeti davranışı bir sünnettir. Onların hepsini örnek almak samimi bir müslüman olmak için şarttır.
PEYGAMBER EFENDİMİZİN SÜNNETİ İLE İLGİLİ AYETLER
Güzel dinimizin iki temel kaynağı vardır. Bunlar yüce kitabımız Kur’ân-ı Kerîm ve Peygamber Efendimiz’in Sünneti’dir.
Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurulmaktadır:
“Peygamber size ne verirse onu alın, neyi yasaklarsa ondan da kaçının!” [Haşr sûresi (59), 7].
“De ki: Allah’ı seviyorsanız, bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın” [Âl-i İmrân sûresi (3), 31].
“Allah’a ve kıyamet gününe kavuşacağını uman sizler için Allah’ın Resûlü’nde güzel bir örnek vardır” [Ahzâb sûresi (33), 21].
“Allah’a ve Resûlü’ne inanıyorsanız, anlaşmazlığa düştüğünüz konuları Allah’a ve Resûlü’ne arz ediniz!” [Nisâ sûresi (4), 59].
“Hayır Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem tayin edip verdiğin hükmü, içlerinde hiç bir sıkıntı duymadan kabul edip teslim olmadıkları sürece tam mü’min olamazlar” [Nisâ sûresi (4), 65].
“Gerçekten sen, doğru yola, Allah’ın yoluna çağırıyorsun” [Şûra sûresi (42), 52].
“Peygamber’in emrine muhâlefet edenler, fitneye ya da can yakıcı bir azaba uğramaktan çekinsinler” [Nûr sûresi (24), 63].
“Kim Peygamber’e itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur” (Nisâ sûresi (4), 80].
Hz. Peygamber şöyle buyurmaktadır:
“…Kim benim sünnetimden (yaşama tarzımdan) yüz çevirirse benden değildir” (Buhârî, Nikâh 1; Müslim, Nikâh 5).
“Dinin elden çıkışı sünnetin terkiyle başlar. Halat nasıl lif lif kopup parçalanırsa, din de sünnetin birer birer terkiyle ortadan kalkar” (Dârimî, Mukaddime 16).
Bütün bu âyet ve hadisler, müslümanların ancak sünnete sarılmak ve ondan ayrılmamaya çalışmak suretiyle İslâmî kimliklerini koruyabileceklerini ifade etmektedir. Zira açık bir gerçektir ki, sünnetin terkedilmesiyle doğacak boşluk, sünnetin tam zıddı demek olan bid’atla doldurulacaktır.
Sünnet, en kısa ve genel anlatımıyla “İslâm kültürü” demektir. Bid’at ise, İslâm kültürüne ters düşen, onda yeri olmayan ve fakat ondanmış gibi görülmeye ve gösterilmeye çalışılan yabancı unsur demektir. Muhtelif kıta ve iklimlerde yaşayan müslümanlar arasında çağlar boyu görülegelen ortak değerler ve uygulama benzerlikleri, sünnetin belirleyiciliği, birleştiriciliği, bütünleştiriciliği yani evrenselliği sayesinde olmuştur. Açıkca söyleyecek olursak, ümmet sünnetle vardır, onunla yaşar. Yozlaşma sünnetten ayrılmakla başlar.