Burhanı temanu, yer ile göğün yaratılışında iki yaratıcının varlığı farzedilse ve düşünülmüş olsa bile bunların fesada uğramasının kaçınılmaz olacağını, varlık sahasına gelemeyeceğini gösteren bir metottur.
“Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka ilâhlar olsaydı, yer ve gök, (bunların nizamı) kesinlikle bozulup gitmişti” (Enbiyâ 21/22) âyet-i celilesi, bu burhanı ifade etmektedir.
Şöyle ki; Farzedelim ki iki yaratıcıdan biri bir şeyin olmasını, diğeri de olmamasını irade etse, bakılır: Eğer ikisinin de iradesi yerine gelecek olsa “içtima-i zıddeyn” (iki zıt şeyin bir araya gelmesi) olması gerekir ki bu aslında mümkün değildir. İkisinin de iradesi yerine gelmese ikisi de aciz olup ulûhiyyet (ilâhlık) ve halikıyyet (yaratıcılık) vasıflarının olmadığı ortaya çıkar. Yalnızca birinin iradesi yerine gelse de diğerinin acizliği ve yaratıcılık vasfından mahrum olduğu ortaya çıkar. Buna göre birden fazla ilâh olması, aklen ve şer’an imkânsızdır. İşte bu şekildeki delil getirme burhan-ı temânu kabul edilmektedir.
Kelam ilminde Burhan nedir?
Burhan, sözlükte “delil, şahit ve hüccet” anlamlarına gelir. Çoğulu, “berâhin“dir. Terim olarak ise kesin olarak bilinen şeylere bitişik olan delil için kullanılır. Yani Burhan, bir davayı kesin olarak ortaya koyan, çözen delildir, akıl yürütmedir.