Cuma, cem olmak, toplanmak anlamlarına gelir. Cuma namazı, İslam dininde cuma günü öğle vakti cemaatle kılınması farz olan iki rekatlık bir namazdır. Cuma günü, Müslümanlar için çok önemli bir gündür. Bu günde Müslümanlar camide toplanıp birlikte Cuma namazını kılarlar. Cuma günü Müslümanlar için bayram değerindedir. Bu sebeple Cuma gününe seyyidü’l-eyyam, yani günlerin efendisi, itibarlısı denir.
Cuma namazının farz oluşu
Cuma namazı; Cuma günü öğlen namazı vakti içinde bir hutbeden sonra cemaatle ve cehren kılınan iki rekat farz-ı ayn namazdır. Farziyetine kesin delil bulunduğundan dolayı Onu inkâr eden dinden çıkar. Cuma namazının farz oluşu Kitab, Sünnet ve icmâ-i ümmet ile sabittir. Cuma’nın farz oluşunu söyleyen ayet şöyle: “Ey iman edenler, Cum’a günü namaz için çağrıldığınız zaman, Allah’ı anmağa koşun; alış-verişi bırakın. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.” (Cuma 62/9-11)
Cuma’nın farziyyetinin sünnetten delili de şu hadistir:
“Ey insanlar, ölmeden önce Allah’a tövbe ediniz. (Başka işlerle) meşgul olmadan önce de sâlih ameller işlemeye çalışınız. Allah’ı çokça zikretmek ve gizli ve açık olarak çokça sadaka vermek suretiyle sizin ile Rabbiniz arasındaki bağı güçlendiriniz. (Böyle yaparsanız) hem rızıklarsınız hem de (Allah tarafından) hatırınız hoş tutulur. Şunu biliniz ki; Allah Teala şu bulunduğum makamda, şu günümde, şu ayımda ve şu yılımda sizlere Cuma’yı farz kılmış bulunuyor. Ve bu kıyâmete kadar böylece devam edecek… “Kim benim hayatımda, ya da benden sonra adaletli veya zâlim bir imamı bulunduğu halde, onu hafife alarak yahut da inkâr ederek terkederse; Allah, onun iki yakasını bir araya getirmesin… Hiç bir işini mübarek kılmasın (hayırlı-bereketli eylemesin). Haberiniz olsun; böyle bir kimsenin ne namazı vardır ne zekâtı, ne haccı ne orucu ve ne de iyiliği… Tâ ki tevbe edinceye kadar.’ Artık kim tevbe ederse, Allah, onun tevbesini kabul etsin. Şunu da biliniz ki; hiç bir kadın bir erkeğe imam olmasın. (Okuması düzgün olmayan bir bedevî) Arap, bir muhacirin önüne geçip imam olmasın. Fâcir bir kimse de, kılıcından ya da copundan korktuğu bir zorbanın kendisini zorlaması hali dışında da mü’min bir kimseye imam olmasın.”
Cuma günü iş yapma yasağı, sadece namaz kılma vaktine mahsustur. O vakitten sonra çalışmak serbesttir. Zaten ayette de namazdan sonra yer yüzüne rızık aramak için dağılın, (Cuma 62/10) buyurulmaktadır.
Hz. Peygamber (s.a.v.)’in kıldırdığı ilk Cuma namazı, Ranuna’ denilen yerde Sâlim îbn Avf mescidindedir. Hz. Peygamber (s.a.v.) Medine’ye hicret buyurduğunda ilk olarak Küba’da Amr îbn Avfoğullarına misafir oldu. Orada pazartesi, salı, çarşamba ve perşembe günleri kalıp, Kuba Mescidi’nin temelini attı; sonra Cum’a günü Medine’ye gitmek için yola çıktı. Benu Sâlim yurduna gelince Cuma namazı vakti girmişti. Orada hutbe okuyup ilk defa Cum’a namazını kıldırdı.
Hz. Peygamberin Benu Sâlim yurdunda ki kıldırdığı ilk Cuma namazında cemaatin kırk veya yüz kişi olduğu söylenir.
Bu mescide sonradan “Mescid-i Cuma” adı verilmiştir. Böylece kitap, sünnet ve icma-ı ümmet ile sabit olan Cuma namazı gücü yeten ve şartları kendinde bulunan her mükellef müslümana farz-ı ayındır. İki rekat olan Cuma namazını herhangi bir sebepten kılamamış olanlar, öğle namazını dört rek’at olarak kılarlar. Bütün namazlarda şart olan İslâm, akıl, büluğ, tahâret şartlarından başka Cuma namazının farziyet ve edâsının şartları vardır.
“Birtakım insanlar ya Cuma namazını terk etmeyi bırakırlar, yahutta Allah onların kalplerini mühürler artık gafillerden olurlar.”
“Her kim önemsemediği için üç Cum’a yı terk ederse, Allah onun kalbini mühürler.”