Günde beş defa minarelerden duyar dinleriz. Allah, büyük bildiklerinizin her birinden ve hepsinden daha büyüktür.
Bu ilân insanın kendi kendisiyle tanışmasına, hâlini idrak etmesine, durduğu yeri kavramasına her gün yapılan bir davettir. Çevresine dikkat kesilmesine, her şeyi yerli yerine oturtmasına bir davettir. Bu davet, insanın canlı cansız herkese ve her şeye karşı doğru konum almasını, şerefli bir duruşa sahip olmasını, bütün zelilliklerden kurtulmasını ve kibre kapılmamasını sağlar.
Allah’ın âlemlerin sahibi ve Rabbi olduğuna iman etmek, insana, hangi mevkide bulunursa bulunsun yine insan olduğunu hatırlatır. Allah’ın yarattıklarından sadece biri olduğunu farkettirir. Kendisindeki bütün nimet ve özelliklerin yüce Allah tarafından verildiğini fısıldar. Başkalarında olmayan, kendisinde olan nimetlerin de yine Allah tarafından verildiğini, verenin geri alabileceğini söyler. Bütün bunları fark eden insan, olgunlaşan başaklar gibi tevazu ile başını eğer. Her durumda alçakgönüllülük içinde davranır. Saygı ve tâzimle dopdolu bir şekilde Rabbine boyun eğer. İçtenlikle yalvarıp yakararak isteklerini Ona arz eder. Allah’ın yarattıklarına da vakar ve yumuşaklıkla davranır. Büyüklenmeden, sade ve dürüst bir hayat yolu tutturur.
Alçakgönüllü bir insan saygılı, vakur, samimi, nerede nasıl davranacağını bilen, nefsine hâkim bir kişidir.
Mütevazi olmayan bir insandan gösterişçilik, böbürlenme, çalım satma, tepeden bakma ve hainlik beklenebilir.
Alçakgönüllü insanlardan oluşan bir toplumda herkes haddini bilir, kimse kimsenin sınırına tecavüz etmez, kimsenin hakkı hukuku çiğnenmez, huzur dolu bir hayat sürülür. İnsanlar birbirlerine kendilerine davramlmasını istedikleri gibi saygı ve sevgi dolu iyi davranışlarda bulunurlar. Korku ve üzüntüden uzak, mutlu ve mesut bir yaşantı hâkim olur göklerde ve yerde.