Büyü; Din ile ilgisi olmayan dualar ve hareketlerle ruh üzerine tesir yapmak. Buna Arapça’da “sihir” adı da verilir. Diğer bir ifade ile Büyü, doğa üstü olduğu ileri sürülen bazı yöntemlere başvurarak faydalar elde etme ya da birilerine zarar verme çabasıdır. Bir insanı istenilen şeyi yapmağa sevk eden gizli kuvvet, tabiata aykırı haller vücuda getiren etkiler. Bunları yapanlara “büyücü” denilir.
Büyü, kutsal değerlerle ilişkili olmadığı gibi bu değerleri ve kutsal metinleri istismar eder. Allah, peygamber, din tanımaz.
Dinimiz büyüyü büyük günahlar arasında sayar. Zira büyü yapan ya da yaptıran kişi, Allah’ın irade ve kudretinin üstünde işler başaracağını iddia etmektedir. Büyü ile uğraşmak, büyü yapmak ve yaptırmak dinimizce açık ve kesin bir şekilde yasaklanmıştır. Helâk edici bir günah olarak kabul edilmiştir. Hatta İslâm âlimleri büyünün dinden çıkma ile denk bir günah olarak görebileceğini belirtmişlerdir.
Kendisine büyü yapıldığını düşünen kimselerin, bunun etkisinden kurtulmak için büyü ile uğraşan kimselerden yardım istemeleri de sakıncalıdır. Bu durumda olan bir kişinin yapması gereken şey Allah’a sığınmak, ibadet ve dua etmek, yoksullara sadaka vermektir. Allah izin vermedikçe büyünün kimseye bir zararı dokunamaz. Dolayısıyla yardım dilenecek yegâne varlık Rabbimizdir.
Büyücülük, İslâm’dan önce Araplar’da, Rumlar’da, Hintliler’de, Mısırlılar’da yaygın idi. Özellikle Hz. Musa zamanında büyücülük itibarlı bir meslek idi. Hz. Süleyman zamanında da yaygındı. Büyünün kendine göre özellikleri ve çeşitleri vardır. İşte bunlardan bir kaçı;
Kara büyü: Asıl sihir bu olup bazı kimseler, perilerin ve özellikle şeytanların müdahalesiyle, tabiatüstü bir takım fiiller yapabilecekleri iddiasındadırlar.
Mecaz yoluyla büyü: Anlaşılamaz, akıldan hariç şey demektir.
Beyaz yahut (tabii) büyü: Zahiren acaip, fakat aslında tabii sebeplerle meydana gelmiş bir takım fiiller yapmak sanatıdır. Hokkabaz kuleleri gibi.