Kıble’nin Değişmesi (Hicret’in İkinci Yılı), Kıblenin değişmesi nasıl oldu? İşte Kıblenin değişmesi ayeti ve Kıblenin değişmesi hakkında tüm ayrıntılar.
Bu yılla birlikte islâm tarihinde iki büyük olay meydana gelmiştir. Biri; bu gün İslâm’ın, kendisine bir buçuk milyar insanın kalblerinin yöneldiği özel bir kıblenin belirlenmesi, diğeri ise; islâm düşmanlarının bundan böyle islâm’ı engellemek ve ona karşı koymak için kılıçlarına sarılmaları, müslümanlann da islâm’ı savunmak için kendilerini korumaya hazırlanmalarıdır.
Kıblenin Değişmesi
Her topluluk, her millet ve her dinin kendine özgü, bir işareti, onu diğerlerinden ayıran özel bir sembolü olur. Bu olmadan o millet, ayrı bir varlık olarak devam edemez, islâm, namaz kılarken yönelinen kıbleyi -Kabe- kendine bir sembol ve alâmet kabul etmiştir ki, bu ana ve asıl amacı dışında kıble, daha birçok hikmet ve sırları ihtiva etmektedir. İslâm’ın kendine özgü açık ve belirgin vasfı herkesin eşitliği, cumhuriyet ve işbirliğidir. Yani bütün müslümanlann eşit ve tek hedefe yönelmiş görülmeleridir, islâm dininin temel direği namazdır. Her gün beş vakit namaz kılmak farzdır. Namazın yapısı ve ruhu, toplulukla ve birçok insanla birlikte kılınmasıdır. Hedef, binlerce, yüzbinlerce insanın kendi varlıklarını bir tarafa atıp tek varlık haline gelerek kılınmasıdır. Bu yüzden cemaatle namazda bir tek imam olur. Ona uyanların bütün hareketleri onun işaretine bağlıdır. Hepsinin ibadet yönü de tek olmalıydı. İşte bu esastan hareketle namazda yönelinecek bir kıble belirlendi. Bu işaretin ve sembolün alanı o kadar geniş tutuldu ki, o kıbleye yönelmek, küfür çemberinden çıkıp, İslâm dairesine girmek demekti. Artık kıblenin hangi yön olacağının araştırılması kalmıştı. Yahudilerle hıristiyanlar Kudüs’ü kıble kabul ediyorlardı. Çünkü dinî merkezleri Kudüs’tü. Ama putlan parçalayan Hz. ibrahim’in yolunu tutan müslümanlar için, onun yolunun, temsilcileri için bu kıble sadece, o en büyük muvahhidin bir hatırası olan ve gerçek tevhidin en büyük alamet ve sembolü durumundaki Kabe olabilirdi.
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem Mekke’de bulunduğu günlerde aynı anda iki zorunlulukla karşı karşıya bulunuyordu.
Birincisi: İbrahim dininin yeniden kurulması ve ihyası bakımından Kabe’ye yönelme gereğiydi. Ama bu, büyük bir problemdi. Çünkü Kıble’nin asıl amacı olan başkalarından ayrışmak ve özgün olmak, müşriklerin ve kâfirlerin de Kabe’yi kendileri için kıble görmelerinden dolayı gerçekleştirilemiyordu. O yüzden Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, İbrahim makamının önünde namaz kılıyordu. Buranın yönü ise Kudüs’e doğruydu. Böylece iki kıble de Peygamberimiz’in önüne geliyordu.
İkincisi: Medine’de iki zümre insan yaşıyordu. Kıblesi Kabe olan müşriklerle Kudüs’e doğru ibadetlerini yapan kitab ehli. Müşrik Arapların şirkine karşılık ya-hudilikle hıristiyanlığın her ikisi de tercih ettikleri için, Hz. Peygamber 16 ay boyunca Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya doğru namaz kıldı. Ama Medine’de İslâm daha çok yayılınca asıl kıble olan Kabe’yi bırakarak Kudüs’e yönelmeye gerek kalmadı. Bunun için şu âyet indi ve kıble bir anda değişti.
“Artık yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. -Ey müslümanlar! Siz de nerede olursanız olun, namazda yüzlerinizi o tarafa çevirin.” (Bakara, 2/144)
Kıble’nin değiştirilmesi yahudileri çok öfkelendirdi. Müşrikler karşısında kendilerinin dini üstünlükleri bulunduğunu iddia ediyorlardı. İslâm’dan önce müşrikler de bu dini üstünlüğü itiraf ediyordu. O derecedeki -Ebu Dâvûd’da rivayet edildiği gibi- çocukları yaşamayanlar, eğer çocuğu yaşarsa onu yahudi yapmayı adıyordu. İslâm onların bu dini üstünlüklerine set vurmuştu.
Ayrıca o zamana kadar İslâm’ın kıblesi Mescid-i Aksa olduğu için, İslâm bile kendilerinin kıblesine yöneliyor diye övünüyorlardı. İslâm kıblesini değiştirince öfke ve nefretleri birden ayyuka çıktı. Hakaretler etmeye ve çirkin sözler söylemeye başladılar. “Muhammed sallallahu aleyhi vesellem her meselede bize karşı çıkmak istediğinden sırf muhalefet olsun diye kıbleyi de değiştirdi” dediler. Yahudilerin propagandaları zayıf imanlı ve mütereddit bazı müslümanlar üzerinde etkisini gösterdi. Çünkü bunlara göre kıble kolay kolay değiştirilemez olduğundan inançlarında bir sarsıntı doğurabilirdi. Nitekim öyle oldu. O yüzden de kıblenin neden ve niçin değiştirildiğini, bunun yararlarını ve gerekliliğini gösteren şu âyet nazil oldu:
“insanlardan bazı beyinsizler: ‘Yönelmekte oldukları kıblelerinden onları çeviren nedir?’ diyecekler. De ki: Doğu da, batı da Allah’ındır. O dilediğini doğru yola iletir. Senin -arzulayıp da şu ana kadar- yönelmediğin kıbleyi -Kabe’yi- biz ancak Peygamber’e uyanı, Ökçeleri üzerinde geri dönenden ayırdetmemiz için kıble yaptık. Bu, Allah’ın hidayet verdiği kimselerden başkasına elbette ağır gelir.” (Bakara, 2/142-143).
“İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik o kimsenin yaptığıdır ki; Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. -Allah’ın rızasını gözeterek- yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir.” (Bakara, 2/177)
Bu âyetlerde Allah Teâlâ önce, doğrudan kıblenin kendisinin asıl hedef olmadığını bildirmekte, Allah’a ibadet için doğunun batının eşit olduğunu, Allah’ın her yerde, her yönde ve her tarafta olduğunu bildirmektedir. Sonra kıblenin belirlenmesinin gerekli olduğunu bildirmekte, onun islâm’a has bir sembol ve şiar olduğunu, gerçek müslümanlarla göstermelik müslümanları ayırdığını anlatmaktadır. Bir çok yahudi, münafıklık ederek kendilerini müslüman gösteriyorlardı. Müslümanlarla birlikte namaza da katılıyorlardı. Bunlar islâm’ın koynundaki yılanlardı. Ama kıble, Mescid-i Aksa yerine Kabe’ye çevrilince gizli münfıklıkları tamamen açığa çıktı. Hiç bir yahudi, hiç bir şekilde, kendi milliyetinin, dininin, varlığının temeli olan şeyden yani Mescid-i Aksa’dan- ilişki ve bağının kopmasına razı olamazdı. Sonra Allah Teâlâ şu inceliğe daha da açıklık getirerek; herhangi bir özel kıbleye doğru yönelmenin bir hareket olarak sevabın temelini oluşturmadığını, aksine sevabın, gerçek iman ile güzel amelin tâ kendisi olduğunu bildirmişti.