Araplar arasında islâm’dan önce çeşitli dinler vardı. Bazılarının inanç ve düşüncesi ise tamamen inkâra dayanmaktaydı. Bunlar, “Kâinatta varolan sadece zaman ve tabiat kanunudur, Allah diye birşey yoktur” derlerdi.
işte bu kişiler hakkında Kur’ân-ı Kerîm şöyle buyurmaktadır:
“Dediler ki: Hayat ancak bu dünyada yaşadığımızdır. Ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak zaman helak eder.” (Câsiye, 45/24)
Bazıları Allah’a inanıyor, ama kıyamet gününe ve ceza ile mükâfata inanmıyorlardı. Buna karşılık Kur’ân’da Kıyametin varlığı ve gerçekliği üzerinde şu şekilde delil gösterilmektedir:
“De ki: Onları ilk defa yaratmış olan diriltecektir.” (Yasin) 36/79)
Bazıları Allah’a, ceza ve mükâfata da inanıyor, ama peygamberliği kabul etmiyordu. Bunları da Kur’ân-ı Kerim şöyle anlatıyor:
“Onlar -bir de- şöyle dediler: Bu ne biçim peygamber? -Bizler gibi- yemek yiyor, çarşılarda dolaşıyor.” (Furkân, 25/7)
“Allah peygamber olarak bir beşeri mi gönderdi?” (îsrâ, 17/94)
Onlar, eğer bir peygamber gelecekse beşerî gereksinmelerden arınmış bir melek olmalıdır şeklinde düşünmekteydiler. Fakat halk genelde putperestti. Putları Allah kabul etmiyorlar, aksine Allah’a ulaşmak için birer aracı görüyorlardı.[16] Kur’ân, bunların halini de şöyle ifade ediyor:
“-O putlara- sadece bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz, derler.” (Zümer, 39/3)
Yemen’de yaşayan Himyer kabilesi, Güneş’e tapardı. Kinâne kabilesi ise Ay’a tapardı. Benî Temîm kabilesi Debr’an denen yıldıza tapardı. Aynı şekilde Kays kabilesi Şi’râ denen yıldıza, Esed kabilesi Utarid yıldızına, Lahm ve Cezzam kabileleri ise Müşteri yıldızına taparlardı.
Meşhur putlar ve onlara tapan kabileler aşağıda sıralanmıştır:
Putun Adı Yeri Bu Puta Tapan Kabile
Lât Tâif Sakîf
Uzzâ Mekke Kureyş ve Kinâne
Menât Medine Evs, Hazrec ve Gassân
Vedd Devmetu’l-Cendel Kelb
Süvâ’ – Huzeyl
Yeğûs – Mezhic ve bazı Yemen kabileleri
Ye’ûk _ Hemedan
En büyük put Kabe’nin tepesine dikilmiş olan Hübel putuydu. Kureyş kabilesi savaşlarda ondan yardım ve zafer dilerdi. Araplar arasında putperestliğin kurucusu Amr b. Luhayy adlı biriydi. Asıl adı Rebîa b. Harise idi. Arabistan’ın meşhur Huzâa kabilesi bu adamın soyundan gelmektedir. Amr’dan önce Cürhüm, Kabe’nin mütevellisiydi ve sorumluluğunu elinde tutuyordu. Amr savaşarak Cür-hüm’ü Mekke’den çıkardı ve kendisi Kabe mütevellisi oldu. Bir keresinde Suriye’de bir şehre uğradı. Orada insanların putlara taptıklarını görünce: “Bunlara neden tapıyorsunuz?” diye sordu. Onlar da cevap olarak: “Bunlar bizim ihtiyaçlarımızı karşılar, savaşlarda bize zafer verir, kıtlık ve kuraklıkta bize yağmur yağdırırlar” dediler. Amr, onlardan birkaç tane put satın aldı ve getirip Kabe’nin yanma dikti. Kabe Arapların merkezi olduğundan bütün kabilelerde putperestlik yayıldı.
Arabistan’da dikilen en eski ve ilk put Menât’tı. Bu put deniz kenarında Kadîd denen yerin yakınılarına dikilmişti. Evs ve Hazrec kabileleri -Medine halkı-, bu puta adak adar, kurban keserlerdi. Kabe’yi ziyaretten dönerlerken buraya uğrar, ihramlarını burada çıkarırlardı. Huzeyl ve Huzâa kabileleri de bu puta taparlardı.
Yâkût el-Hamevî, Mu’cemu’l-Buldân isimli eserinin “Mekke Tarihi” bölümünde şunları yazmıştır:
“Arabistan’da putperestliğin her tarafa yayılmasının sebebi şudur: Bütün çevreden hac yapmak üzere gelen Arap kabileleri geri dönerlerken Kabe’nin taşlarını yanlarına alıp götürürlerdi. Sonra onları Kabe’deki putlar şeklinde yontar, o putların şeklini verir, arkasından da onlara ibadet ederlerdi. İşte bu yüzden, Arabistan’da putperestlik süratle yayılmıştı.”