Hz. Peygamberin Eşlerinin Ve Aİle Fertlerinin SAde Hayatları
Bir insanın kendisi yokluk ve kıtlıklara katlanabilir, kendini birçok şeyden mahrum bırakabilir, en ağır sıkıntılara katlanabilir, nefsini ve arzularını bir çok yiyecek, içecek ve giyeceklerden menedebilir. Dünya süslerinden ve zevklerinden kendini tamamen uzak tutabilir. Ama kendi yakınlarını, aile fertlerini, akrabalarını ve kendisi için çok değerli olan çocuklarını bu şeklide sâde bir yaşayışa ve bütün zevklerden, lüksten uzak bir hayat sürmeye zorlayamaz. İşte bu yüzdendir ki, dünyada ruhbanlar gibi yaşamak isteyenler kendilerini daima çoluk çocuk ve aile münakaşalarından uzak tutmuşlardır. Dinler tarihinde sadece Hz. Peygam-ber’in hayatı bu genellemenin dışında kalmış bir örnektir. Allah Resûlü’nün dokuz eşi vardı. Bunlardan bazıları servet içinde, bolluk ve rahat içinde yetişmişlerdi. Çoğu sosyal yapısı yüksek ailelere mensup olduğundan normal eğilimleri, daha iyi yiyeceklere ve çok daha lüks giyeceklere yönelik olabilirdi. Çeşitli yaşlarda küçük çocuklar vardı. Albenili her tür giyecek, yiyecek ve içecek bunları kendilerine çekebilirdi. Yukardaki olaylardan da anlaşıldığı gibi, Hz. Peygamber sallalla-hu aleyhi vesellem, çocuklarını, eşlerini ve yakınlarını çok severdi. Ruhbanlığın da kökünü kazımıştı. Diğer taraftan bir çok bölgenin fethi Medine’ye para ve servetin yığılmasına neden olmuştu. Bütün bunlara rağmen Hz. Peygamber sallalla-hu aleyhi vesellem, kendisi gibi onları da dünya süs ve zevklerine alıştırmadı. Aksine her fırsatta kendi aile ve yakınlarını bu lüksten ve dünya şatafatından uzak tuttu. O yüzden bütün aile hayatı, kendi hayatındaki o güzel örneğin en üstün görüntüsü oldu.
Hz. Fâtıma (ra), Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in en sevdiği çocuğuydu. Ama Fâtıma (ra) Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in o derin sevgisinden yararlanmaya kalkmazdı. Halbuki babası bütün milletlerin kalbine ve ruhuna hükmeden bir insandı. Hz. Fâtıma ise, ununu kendi eliyle Öğütür, el değirmenini her zaman kendi elleriyle çevirirdi. Bu yüzden elleri kabanr, su toplayıp yaralanırdı. Evinin suyunu kendisi taşıdığından omuzlarında su testilerinin izleri kalırdı. Evini kendi elleriyle süpürdüğü için toz toprak içinde kain-, kendi yemeğini kendisi pişirir, yüzü gözü duman içinde kalırdı. Elbiseleri kararırdı.[662] Bütün bunlara rağmen Hz. Fâtıma, babasına ellerini göstererek bir kadın hizmetçi istediği zaman Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem; “Bu, fakirlerin ve yetimlerin hakkıdır” diyerek kesinlikle reddetmiştir.
Bir keresinde Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem kızı Fâtıma’nın evine geldi. Yoksulluktan dolayı giydiği elbisenin küçük olduğunu, üstünü örtse ayaklarının açıkta kaldığını, ayaklarını örtse üstünün açıkta kaldığına gördü.
İnsanların, sevdiklerine kıymetli ve değerli eşyalar vererek sevgilerini gösterme adetine Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem uymamakla kalmayıp, aksine başkaları tarafından böyle değerli şeylerin verilmesine de razı olmazdı. Nitekim Hz. Ali (ra), Hz. Fâtıma’ya bir altm kolye vermişti. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem bunu görünce; “Dikkat et Fâtıma! İnsanlara, “Allah Resûlü’nün kızı ateşten bir kolye takmış” dedirtmek mi istiyorsun?” buyurdu. Nitekim Hz. Fâtıma onu hemen satarak parasıyla bir köle satm aldı.
Bir gün Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, bir gazveden döndü. Fâtıma (ra) hoş bir karşılama olsun diye evin pencerelerine perde astı ve Hz. Hasan’la Hüseyin’e gümüş bileklik taktı. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem her zaman yaptığı gibi Hz. Fâtıma’nın evine gelince bu dünyevî süsleri görüp geri döndü. Hz. Fâtıma, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in hoşlanmadığını anlayınca, perdeleri indirdi ve çocukların kollarındaki bileklikleri çıkartarak sattı. Sonra torunları ağlayarak Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in huzuruna gelince Allah Resulü sallallahu aleyhi vesellem;” Bu benim, Ehl-i Beytim’dir. Onların, dünyanın süsüne ve zevkine bulaşmasını istemiyorum. Bunların karşılığında Fâtıma’nın çocukları için basit bir madeni kolye ile fil dişinden iki bilezik satın alıp getirin” buyurdu.
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, mübarek eşlerine duyduğu derin sevgiyi hiçbir zaman dünya zevklerine bağlı olan insanların yaptığı tarzda göstermezdi. Nitekim mübarek eşleri bol yiyecek ve güzel giyecekler isteyince Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem onlara “îlâ” yaptı.
Eşleri arasında Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem; daha çok Hz. Aişe’yi severdi. Ama bu sevgi hiçbir zaman ona rengârenk elbiseler ve altından yapılmış takılar alma şeklinde kendini göstermedi. Bütün eşlerinin giyimi neyse, Hz. Aişe’nin giyimi de aynı şekildeydi. Nitekim Hz. Aişe şöyle buyurmuştur: “Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in eşlerinin yanında sadece birer kat elbise bulunurdu.”
Eğer bu sadeliğe aykırı olarak üstlerinde dünya süsünü gösteren kıymetli şeyler görürse, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem onları bundan menederdi. Bir gün Hz. Aişe altın bilezik takmıştı. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem ona “Eğer basit bir bileziği zâferanla boyayıp taksaydın, daha iyi olurdu” buyurdu.
Bütün ev halkının ve Peygamber sülâlesinin lüks elbiseler giymesi ve altından yapılmış takılar kullanması yasaktı. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, onlara her zaman: “Eğer bunların cennette verilmesini istiyorsanız, bu dünyada onları kullanmaktan uzak durun” buyururdu.
Hz. Peygamber’in Evinin İdaresi
Her ne kadar Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in mübarek eşlerini sayısı aynı anda dokuza ulaşmış ve bu yüzden de birtakım aile huzursuzlukları olmuşsa da Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in bunlarla hiçbir ilgisi olmamıştır. Ev halkı tarafından; eve ne geliyorsa hemen dağıtıyor diye, hatta eğer dağıttıktan sonra evde az birşey kalmışsa o da sadaka olarak dağıtılmadığı sürece eve girmiyor diye şikayet ediliyordu. Ev halkının yiyecek içeceği ve misafirlerin nerede yatıp kalkacağı Bilâl-i Habeşî tarafından düzenleniyordu. Bu görev ona verilmişti. Ebu Davûd’da Abdullah Hevzeni”den şöyle bir rivayette bulunulmuştur: “Bilâl-i Habeşfye, “Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in ev düzeni nasıldı? diye sorduğumda bana: “Hz. Peygamber’in bütün ev işleri benim sorumluluğumdaydı. Baştan beri Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in vefatına kadar bu görev benim elimde kaldı. Yoksul bir müslüman, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesel-lem’e gelince Allah Resulü bana emreder, ben de gider bir yerden borç bulurdum ve onunla bu kişinin yiyeceğini, giyeceğini ayarlardım” dedi.”
Hz. Peygamber’in Ev Halkının Geçimi
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in mübarek eşleri için Benû Nadîr kabilesinin hurmalığının mahsullerinden bir pay belirlenmişti. Bu hurma geliri satılır ve karşılığı sene boyunca yapılacak masraflara yeterdi.[668] Hayber fethedilince Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in mübarek eşlerine buradan bir pay verildi. Bunlar da kişi basma seksen vesak hurma ve yirmi vesak arpadan ibaretti.
Hz. Ömer’in halifeliği döneminde Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in bazı eşleri —ki bunların arasında Hz. Aişe de bulunmaktadır— bu mahsul gelirleri karşılığında arazi almışlardı.
Sîret-i Nebevfnin ikinci cildi de böylece tamamlanmış oldu. Salât ve selâm Onun üzerine olsun!