Peygamber Efendimizin Can Düşmanlarını Bağışlaması
Can düşmanlarmı ve kalleşçe saldıranları affetme ve bağışlama örnekleri, peygamberlerin nurlu hayatlarını ve benzersiz güzel ahlâklarını anlatan sayfalardan başka nerede görülebilir? Hz. Peygamber hicret edeceği gece Kureyş kafirleri yaptıkları toplantıda, “Sabahleyin Muhammed sallallahu aleyhi vesellem’in başını uçurarak bu işi bitirelim” diye karar vermişlerdi. O yüzden düşmanlardan bir grup gece boyunca Hz. Peygamber’in evini kuşatma altında tuttu. O sırada Hz. Peygamberin bu düşmanlardan intikam alma gücü yoktu. Ama öyle bir zaman geldi ki bunların hepsi yenilerek müslümanların eline düştü. Hemen hepsi, Islâmın kılıcı altında boyunlarının vurulmasını bekliyordu. Hayatları sadece Hz. Peygamber’in merhamet ve bağışlamasına bağlıydı. Herkes çok iyi bilir ki bu insanlardan hiçbiri Hz. Peygamber’in şahsına yaptıkları o geçmiş zulümlerden dolayı öldürülmemiştir.
Hz. Peygamber hicret ettiği gün Kureyş onun başına büyük bir mükâfaat koymuş, Cnu diri veya ölü getirene büyük mükâfaat vaadetmişti. Bu mükâfaat o gün benzeri az görülen yüz deve tutarında bir mükâfaattı.
Sürâka b. Cü’şûm bu düşünceyle rüzgar gibi uçan atma binerek yola çıkan ve elinde mızrağıyla Hz. Peygamber’e yaklaşan ilk kişiydi. Uçarcasına giden atıyla Hz. Peygamber’e çok yaklaşmış ve birkaç kere hamle ederek öldürmek istemiş, birkaç kez bunu denemiş ama hiçbirinde hedefine ulaşamamıştı. Karşısında korkusuzca duran ve kendisine merhametle bakan yüce Peygamber’in tarif edilmez vakar, huzur ve güven dolu çehresine baktıktan sonra mucizevî bir etkiyle içindeki duygular değişmiş, kötü düşüncesinden dolayı tevbe etmiş, Hz. Peygamber’den kendisine emân verildiğini bildiren bir yazı yazılıp verilmesini istemişti. Nitekim bu belge yazılıp kendisine verildi. Bu olaydan sekiz yıl sonra Mekke’nin fethi sırasında, müslümanlığı kabul ederek İslâm ümmeti arasına girdi. Geçmişte işlediği suçtan dolayı kendisine tek bir kelime dahi söylenmedi.
Umeyr b. Vehb, Hz. Peygamber’in azılı düşmanıydı. Kureyş kabilesi Bedir savaşında öldürülen adamlarının ve liderlerinin intikamını alma ateşiyle yanıp tutuşurken Safvân b. Ümeyye, ona büyük bir mükâfaat vaadetti. Umeyr kılıcını zehire bulayarak Medine’ye geldi. Oraya ulaşıp şehre girmesiyle birlikte halinden kuşkulanan insanlar kendisim tanıdılar. Ömer (ra) onun üzerine atılıp parçalamak istediyse de Hz. Peygamber engel oldu. Umeyr b. Vehb’i yanına oturtarak kendisiyle konuştu ve gizli niyetini yüzüne vurdu. Umeyr b. Vehb, Hz. Peygamber tarafından niyetinin bilinmesine şaşarak derin bir sessizliğe büründü. Hz. Peygamber de kendisini öldürme niyetiyle gelmiş bu adama hiçbir şey yapmadı. Sözle dahi olsun hiçbir hakarette bulunmadı. Bunu gören Umeyr b. Vehb müslüman oldu. Mekke’ye dönerek îslâmı yaymaya çalıştı. Bu olay Hicret’in 3. yılında olmuştu.
Bir keresinde Hz. Peygamber bir gazveden dönüyordu. Bir ovadan geçiyorlardı ve sıcak çok şiddetli idi. İnsanlar ağaçların altmda uzanıp istirahata çekildi. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem de bir ağacın altında dinlenmeye çekilerek kılıcını bir dala astı. Kafirler fırsat bekliyordu. Müslümanların bu istirahat anını fırsat bilerek bir bedevi geldi ve kılıcı habersizce daldan aldı. Kınından çıkarıp kaldırdığı sırada Hz. Peygamber uyandı. Bir adamın yalın kılıç karşısında dikildiğini gördü. Bedevi, Hz. Peygamberin uyanıp kedisine baktığını görünce; “Haydi Muhammedi Söyle bakalım, seni elimden kim kurtarabilir?” dedi. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem: “Allah!” buyurdu. Bu korkusuz ve etkili söz bedevi üzerinde öyle bir etki yaptı ki şaşkın şaşkın kılıcı kınına koydu. Tam bu sırada sahabe yetişti. Hz. Peygamber onlara olayı anlattı. Bedeviye de hiçbir ceza vermedi, intikam almadı.”
Yine bir gün başka biri Hz. Peygamberi öldürmek istedi. Sahabe onu yakalayarak Hz. Peygamberin huzuruna getirdiler. O kişi, Hz. Peygamberi görünce dehşete kapıldı. Allah Resulü sallallahu aleyhi vesellem adama hitap ederek: “Korkma, beni öldürmek istemiş olsan bile öldüremezdin” buyurdu.
Hudeybiye barışı sırasında bir ara seksen kişilik bir ekip yüzlerini kapatarak Ten’îm tepesinden inip geldiler ve Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’i gizlice öldürmek istediler. Tesadüfen yakalanarak Hz. Peygamber’e getirildiler. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem onları serbest bıraktı ve kendilerine hiçbir kötülük yapmadı. Kur’an-ı Kerim’in şu âyeti bu olayla ilgili olarak nazil olmuştur:
“Bir kötülük yapmak için onların elini sizden, sizin elinizi de onlardan engelleyen, o Allah’tır.” (Fetih 48/24)
Hayber’de bir yahûdî kadın Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in yemeğine zehir koymuştu. Yemeği tadınca Allah Resulü zehir konduğunu anladı. Kadını çağırtarak sorgulayınca, yemeğe zehir koyduğunu itiraf etti. Ama Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem hiç kimseye en ufak bir kötülük yapmadı. Zehrin tesiriyle sahabeden biri vefat edince kadına kısas cezası verildi. Kendi şahsı için hiç kimseye ceza vermedi. Halbuki Hz Peygamber bu zehrin tesirini ölünceye kadar hissetti.