Peygamber Efendimizin Azimli Ve Kararlı Oluşu
Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’de “Peygamberlerden azimet sahibi olanlar” (Ahkâf 46/35) buyurarak bu tür peygamberleri övmüştür. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem peygamberlerin sonuncusu olduğu için Allah Teâlâ bu niteliği özellikle O’nun karakter ve kişiliğine yerleştirmişti. Başından sonuna kadar îslâmin her başarısı, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in azim ve kararlılığını en güzel şekilde görüntüleyen olaylardır. Herkesin gözü önünde meydana gelen şudur: Küfrün en karanlık bölgelerinden biri olan Arabistan’da bir kişi tek başına ayağa kalkıyor, yardımcısız ve desteksiz bir şekilde Hakk’a davet sesini yükseltiyor ve Arabistan çöllerinin her zerresi O’na karşı çıkışta bir dağ haline gelip önüne dikiliyordu. Ama peygamberliğin haşmeti ve Allah’a imandan gelen bir azimle bu engellerin hepsi geri çekiliyor, karşı çıkan bütün güçler O’nun önünde paramparça olarak yıkılıyordu.
Onüç yılın ardarda süren başarısızlıkları karşısında Allah Resûlü’nün mübarek kişiliği; ümitsizlik ve korkuya kapılmıyor ve sonunda şöyle bir gün geliyordu: Zamanında tek başına, kimsesiz olan bu insan, arkasında kendi için can vermeye hazır yüzbinlerce insan bırakarak bu fâni dünyaya veda ediyordu. Hicret’ten önce bir gün sahabe kafirlerin eziyet ve baskılarından bunalarak Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’e: “Neden bizim için dua etmiyorsunuz?” dediler. Allah Resûlü’nün çehresi öfkeden kıpkırmızı oldu ve: “Sizden öncekiler, testereyle biçilerek iki parçaya ayrılıyor, vücutları demir taraklarla taranarak etleri kemiklerinden sıyrılıyordu. Bu işkenceler bile onları dinlerinden döndüremiyordu. Allah’a yemin ederim ki, îslâm dini başarıya ulaşacak ve gerçek bir din olarak en güçlü noktaya ulaşacaktır. Hatta bir yolcu Yemen’in San’a şehrinden Hadramût’a kadar gidecek de Allah’tan başka hiç kimseden korkmayacaktır” buyurdu.”
Kureyş liderleri baskı ve engellemelerden bıkınca Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’e başkanlık, mal-mülk ve en güzel kadınlanla evlendirmeyi teklif ettiler. Bu tekliflerin her biri, en yiğit insanı bile ayağını kaydırmaya, davasında vazgeçirmeye yeterliydi. Ama Hz. Peygamber (sav, onların bu tekliflerini yüzlerine çarptı. Nihayet son yardımcısı ve destekçisi yani amcası Ebu Tâlib’in de desteğini çekmek istediğini bildirdiği an gelince, artık düşünüp taşınıp kesin karar vermenin son merhalesi, azim ve kararlığın en son imtihanı karşısına gelmiş oluyordu. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in o anda Ebu Tâlib’e verdiği cevapta söylediği sözler, bu dünyada azim ve kararlılık gösterisinin benzersiz bir dille ifa şeklidir. Ibn-i Hişâm Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in ona şöyle buyurduğunu bildirmiştir: “Amcacığım! Kureyş kabilesi sağ elime güneşi, sol elime de ayı koysa, yine de Hakk’ı anlatmaktan vazgeçmeyeceğim.”
Bedir savaşında üçyüz, malzemesiz ve silahsız müslüman, bin kişilik silahlı ve tam donanımlı orduyla savaşa tutuşmuştu. Kureyş kafirleri bütün güç ve kalaba-lıklanyla sökün edip geliyordu. Böyle bir anda müslümanlar, gözleri yılarak Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in çevresine sığınırcasına toplanıyorlardı. Buna rağmen peygamberliğin sarsılmaz azim ve kararlılığı dağ gibi yerinde sapasağlam duruyordu.
Uhud savaşmda Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem ashabıyla görüşüp düşmana karşı nasıl bir yol izleneceğini herkesle istişare edince, hep birden şehir dışına çıkarak düşmana saldırma görüşünde olduklarını söylediler. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem zırhını giyip de meydana çıkmca sahabe, şehirde kalarak savunma yapılmasını teklif etti. Bunun üzerine Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem: “Peygamber zırhını giyip ortaya çıktıktan sonra onu bir daha çıkarmaz” buyurdu.
Huneyn savaşında Hevâzin kabilesinin okçulan peşpeşe ok yağdırınca pek çok sahabînin ayağı titremeye başlamıştı. Ama Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem tam bir güven ve huzur içinde fedakâr ve vefakâr ashabıyla birlikte savaş alanında sapasağlam durdu. O zaman mübarek dilinde şu cümle tekrarlanıyordu. “Ben peygamberim. Bunda asla yalan yoktur. Abdülmuttalib’in oğluyum. Bunda da şüphe yoktur.”
Bir keresinde Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem sefere çıktığında yorulmuş ve bir ağacm altına çekilmiş dinleniyordu. Bir kafir geldi ve peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem uyurken kılıcı çekerek; “Muhammedi Kim seni elimden kurtarabilir?” dedi. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem hiç düşünmeden yiğit bir sesle: “Allah!” buyurdu. Bu kararlılık, azim ve Hakk’a dayalı cesaret adamı öyle korkuttu ki, hemen kılıcı kınına soktu ve Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve-sellem’e boyun eğip yanına oturdu.