Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem peygamber olmadan önce de başkalarına sadaka verir, pek çok hayır ve hasenatta bulunurdu. Nitekim Hz. Hatice (ra) îs-lâmın ilk günlerinde buna tanıklık etmiştir. Kendisi Peygamber olup islâmiyet din olarak ortaya çıktıktan sonra Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, öyle bir duruma düşmüştü ki; yanında nakit olarak hiçbir şey bulunmaz, eline geçen herşeyi ihtiyaç sahiplerine dağıtır olmuştu. Bütün bunlarla birlikte Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem zekat vermemiştir. Bazı fıkıh bilginleri, bundan, zekatın peygamberlere farz olmadığını çıkarmışlardır. Gerçek şudur ki zekatın iki anlamı vardır: Biri mutlak sadaka ve hayırdır; Bu noktada Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in durumu herkesin malûmudur.
ikincisi ise; mal sahibinin yıl boyunca elinde bulunan mal ve servetten belirli ölçüde fakirlere dağıtmasıdır. Zekat için belirlenen bu miktarı Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem hiçbir zaman ödeyememiştir. Peygamber köşkünde zekat verilecek miktarda mal yıl boyunca asla birikmiyordu ki. Belli bir miktar malın Allah Resûlü’nün yanında bir gece bile kalması, mal mülk, servetten bir iz ve işaretin evinde görülmesi O’nu huzursuz ederdi. Bir defasında tesadüfen o kadar çok miktarda haraç parası geldi ki, akşama kadar dağıtıldığı halde tüketilemedi. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem gece boyunca mescidde bekledi. Bilâl (ra) gelerek, “Ey Allah Resulü! Allah Teâlâ sizi o yükten kurtardı” deyinceye kadar evine adım atmadı.