Hz. Peygamberin Orucu
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem ve din davetçileri, maneviyatta yükselmek için ağır gıdaları bırakmayı hatta bütün gıdaları terkederek oruç tutmayı Önemli vasıtalardan biri saymışlardır. Hindistan’ın yogileri ve riyâzata çekilmiş din davetçileri, bu noktada aşırılığın da ilerisine geçmişler, makul sınırın çok çok ötesine gitmeşlerdir. Ama îslâmın ilk davetçisi Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve-sellem’in bu konudaki hareket tarzı, en alt noktadan ve en üst noktadan —ifrat ve tefrit— uzak, orta bir yoldur.
İslâmdan önce Araplar, aşure günü oruç tutarlardı. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem de o gün oruç tutmayı adet edinmişti. Bazı hadislerden peygamberliğinin Mekke döneminde peşpeşe birkaç ay boyunca oruç tuttuğu, ama Medine’ye geldikten sonra bu adetinde değişme olduğu anlaşılmaktadır. Medine’de ya-hûdîler aşure günü oruç tutarlardı. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem de bu orucu tuttu. Hatta bütün müslümanların o gün oruç tutmasını tembih etti. Ama Ramazan orucu farz olunca, aşure orucu nafile hale geldi.
Medine’ye geldikten sonra Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, Ramazan dışında tam bir ay olarak başka bir oruç tutmamıştır. Şaban ayı bunun tek is-tisnasıdır. Bu ayda hemen hemen bütün ayı oruçlu geçirirdi. Bu şekilde yılın iki aymı Şaban ile Ramazan’ı tamamen oruçlu geçirirdi. Yılın diğer aylarında durum öyle oldu ki, oruç tutmaya başladı mı orucunu hiç bozmayacağı sanılırdı. Oruç tutmayı bırakınca da artık hiç oruç tutmayacağı sanılırdı. Ayların, “beyaz günler” denilen ilk yarısında çok kere oruçlu olurdu. Her ay üç gün, iki pazartesi, bir de perşembe olmak üzere üç gün oruç tutmak adetiydi. Bazı rivayetlere göre, Cuma günü de oruç tutma adeti vardı. Bunun dışında Muharrem aymın birinden aşure gününe kadar on gün, Şevvâl’in de ikisinden yedisine kadar baş tarafından altı gün boyunca oruç tutardı.
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in rastgele tuttuğu oruçlar bunların dışındaydı. Bazan eve gelerek “Yiyecek birşey var mı?” diye sorardı. “Bir şey yok” cevabı alırsa; “O halde bugün oruçluyum” buyururdu. Arasira visal —kesintisiz— orucu da tutardı. Yani ara vermeden ardarda birkaç gün oruç tutar, kesinlikle oruca ara vermezdi. Ya da oruç bozmuş olmak için çok az birşeyler yerdi. Fakat sahabe-i kiram bu noktada kendisini taklit etmeye başlayınca onları bundan me-netti. Bazıları bunu sadece bir dinî hüküm olarak değil de ümmetine olan merhamet ve şefkatinden dolayı açıkladığını kabul ettikleri için bu yasağa rağmen Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’le birlikte kendileri de bu oruca devam etmislerdi. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem bunu duyunca, iki gün arka arkaya oruç tuttu, ikinci gün rastlantı sonucu hilal göründü. Bunun üzerine Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem:
“Eğer ay uzasaydı, dinde aşırılığa giden bazı kimselerin aşırılıkları son bulsun diye, bugüne kadar orucumu bozmazdım” dedi. Sahabe-i Kiram:
“Ey Allah Resulü o halde siz neden hiçbirşey yemeden birkaç gün peşpeşe oruç tutuyorsunuz?” deyince Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem:
“Kim benim gibi olabilir? Beni doyuran biri doyurmaktadır, su veren biri su vermektedir” buyurdu. Bazı rivayetlerde bu ifade şu şekilde bildirilmiştir: “içinizden kim benim gibi olabilir? Geceleyin Rabbim beni yediriyor, içiriyor.”
O, diğer müslümanlann bu tür dinî zorluklara katlanmasını istemez, genellikle kendisi de bu tür şeylerden sakınırdı.