Feryat etmek deyiminin anlamı
* Yüksek sesle haykırmak.
* Büyük bir yokluk, zarar ve sıkıntı içinde bulunmak.
Örnek: Boş yere feryat edip, gece gece olay çıkarma.
Örnek 2: Gönül insanı olmak, ateş ocağa düşünce feryat etmek değildir. Başkalarının ocağına ateş düştüğünde, hatta daha düşmeden feryat edebilmektir.
Örnek 3: Deprem sonrası, devletimiz feryat edenlere yardıma koştu.
Örnek 4: Feryat eden çiftçilerimizin de sesine kulak verin.
Feryat ve figan göklere çıkmak deyiminin anlamı
Bağırıp çağırmak, bütün etrafı rahatsız edecek kadar çokça bağırıp çağırmak.
Örnek: Gece üst komşuda feryat ve figan göklere çıktı.
Feryat koparmak deyiminin anlamı
Yüksek sesle bağırmak, haykırmak.
Örnek: Kadın pencereden feryat koparıp, çocuğunu yemeğe çağırıyordu.
Ağza tat, boğaza feryat deyiminin anlamı
Karın doyurmaya yetmeyen, miktarı pek az olan yiyecek.
Örnek: Ağza tat, boğaza feryat bir yudum çikolatasını yedik çok şükür.
Örnek 2: Bir şeyler yedik; ama ağza tat, boğaza feryat.
Örnek 3: Bedava olunca; ağza tat, boğaza feryat. Daha fazlasını parayla alacaksın.
Feryadı basmak deyiminin anlamı
Çığlık koparmak, yüksek sesle haykırmaya başlamak.
Örnek: Olay sonrası hastane koridorları, feryadı basan insanlarla doluydu.
Örnek 2: Annesi sütü geciktirince, bebecik feryadı bastı.