Sıkıntı basmak deyiminin anlamı
* Can sıkıntısı duymak, nedensiz bir ruhî rahatsızlık içinde olmak.
* Can sıkıntısı duyumsamak, çok sıkılmak, içi daralmak, ruhen boşlukta olmak.
Örnek: Otobüste beni bir sıkıntı bastı, dokunsalar patlayacaktım hani!
Sıkıntı çekmek deyiminin anlamı
* Maddi veya manevi yönden zorluk yaşamak.
* Bir süre içinde güç ve zor bir durumda olmak.
* Zorluk ve yokluk içinde yaşamak.
* Ruh tedirginliği içinde olmak.
Örnek: Çocuklarının para sıkıntısı çekmesini istemez; onlara bol harçlık verirdi.
Örnek 2: Hiç sıkıntı çekmedim desem yalan olur.
Örnek 3: Bu duruma gelinceye değin çok sıkıntı çektim.
Örnek 4: Bu sıkıntıyı niçin çekiyorsun, boş ver gitsin.
Sıkıntıya gelememek deyiminin anlamı
* Zor ve sabır gerektiren işleri yapamamak.
* Sıkıntı verici, zor işlere dayanıklı olmamak, sıkıcı işler yapmayı sevmemek.
Örnek: Beyimiz sıkıntıya gelemezmiş!
Sıkıntı vermek deyiminin anlamı
Tedirgin etmek, bunaltmak.
Örnek: Sabahtan beri bana sıkıntı vermekten bıkmadın mı?
Sıkıntısı olmak deyiminin anlamı
* Tedirgin, rahatsız eden bir durumda bulunmak.
* İşemesi gerekmek, sıkışmak.
Örnek: Bu çocuğun sıkıntısı nedir? Bir sıkıntısı var ki yerinde duramıyor.
Örnek 2: Bir sıkıntısı olduğundan dışarı çıkmak zorunda kaldı.
Can sıkıntısı deyiminin anlamı
Yapılacak iş ve bir şeyle oyalanma imkanı bulamamaktan duyulan tedirginlik, içine düşülen bunalım.
Örnek: Bütün gün evde oturuyor, can sıkıntısından ne yapacağımı bilemiyordum.
Sıkıntıya düşmek deyiminin anlamı
* Zorluk, darlık ya da yoksulluk içinde yaşamak.
* Ruhen tedirginlik duymak.
Örnek: Doktor masrafları yüzünden biraz sıkıntıya düşmüşler.
Örnek 2: Amacımız seni sıkıntıya düşürmek değil.
Sıkıntıda olmak deyiminin anlamı
Geçim darlığı çekmek.
Örnek: Bu aralar kardeşim sıkıntıda olduğu için, ona destek olmaya çalışıyorum.
Sıkıntıdan patlamak deyiminin anlamı
İşsizlik, tekdüzelik, bezginlik vb. sebeplerden dolayı çok sıkılmak.
Örnek: Sabahtan beri elektrik yok, hepimiz sıkıntıdan patladık.
Örnek 2: İki haftadır sınavlara çalışıyorum, inan sıkıntıdan patladım