Kabuk tutmak deyiminin anlamı
Üstünde kabuk oluşturmak, kabuklanmak.
Örnek: Kabuk tutmuş bir yarayı kaşıma, yoksa kanatırsın.
Kabuk gibi deyiminin anlamı
Sağlam ve sert kumaş.
Örnek: Kabuk gibi malzemeden yapılmış balıkçılık kıyafetleri vardı.
Kabuk bağlamak deyiminin anlamı
Üstünde kabuk oluşturmak, kabuklanmak.
Örnek: Kabuk bağlamış bir yarayı kaşıma, yoksa kanatırsın.
Kabuksuz yumurtlatmak deyiminin anlamı
Bir işi ivedilikle yaptırıp eksik kalmasına yol açmak.
Örnek: Evi boyamışsınız, ama işçileri kabuksuz yumurtlatmışsınız.
Kabuğuna çekilmek deyiminin anlamı
Tek başına kalmak, dış dünya ile ilgisini kesmek, kimse ile görüşmemek.
Örnek: Geçirdiği kazadan sonra iyice kabuğuna çekildi.
Örnek 2: Evlendikten sonra bizim oğlan iyice kabuğuna çekildi.
Kabuğunu çatlatmak deyiminin anlamı
İçinde bulunduğu güç, olumsuz veya kötü durumdan kurtulup rahatlamak.
Örnek: Planlarımıza göre şirketimiz kısa sürede kabuğunu çatlatıp, kâra geçecek.
Kabuğu dışına çıkmak deyiminin anlamı
İçinde bulunduğu ortam veya durumdan ayrılmak.
Örnek: Yıllar sonra kabuğu dışına çıkmakla en iyisini yaptı.
Kabuğunu kırmak deyiminin anlamı
İçinde bulunduğu güç, olumsuz veya kötü durumdan kurtulup rahatlamak.
Örnek: Planlarımıza göre şirketimiz kısa sürede kabuğunu kırıp, kâra geçecek.
Eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmek deyiminin anlamı
Bir konuda zaafı olanlara bunu hatırlatmak.
Örnek: Keyfimiz iyi, konuşup da eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürme.
Örnek 2: Eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmek istemem, ama bu sorunu çözmemiz lazım.
Fındık kabuğunu doldurmaz deyiminin anlamı
Çok önemsiz, değersiz, incir çekirdeğini doldurmaz.
Örnek: Anlattıkları fındık kabuğunu doldurmaz şeyler, birbirlerine boş yere darılmışlar.
Ayağının altına karpuz kabuğu koymak deyiminin anlamı
Bir kimseyi hileyle, düzenle yerinden etmek.