Nabız yoklamak deyiminin anlamı
* Bir eylemde bulanarak bir andaki durumu tespit etmeye çalışmak.
* Bir konuyla ilgili olarak niyetin, eğilimin ne olacağını anlamaya çalışmak.
* Karşısındakinin ne düşündüğünü anlamaya çalışmak. Eğilimini, niyetini, düşüncelerini, arzularını anlamaya çalışmak.
Örnek: İşçilerin nabzını yoklayın da zam konusunu öyle düşünelim.
Nabız almak deyiminin anlamı
Bir dakikadaki kalp atışını saymak.
Örnek: Şuraya oturun, arkadaşlar nabız alsınlar.
Örnek 2: Sizden öncelikle bir nabız alalım.
Nabız tutmak deyiminin anlamı
* Nabzını saymak için bileğini tutmak.
* Düşüncesini, niyetini, eğilimini anlamaya çalışmak.
Örnek: Doktor da nabız tuttu, bir sorun olmadığını ifade etti.
Örnek 2: Bu bölgedeki insanlarla ilgili nabız tutmadan, böyle bir işe girişmek doğru olmaz.
Nabzını yoklamak deyiminin anlamı
Karşısındakinin eğilimini, niyetini, arzularını, ne düşündüğünü anlamaya çalışmak, ağzını aramak.
Örnek: İşçilerin nabzını yoklayın da zam konusunu öyle düşünelim.
Örnek 2: Nabzını yokladım, ama bir şey öğrenemedim.
Örnek 3: Yapılan anketlerle halkın nabzını yokluyorlar.
Nabzına göre şerbet vermek deyiminin anlamı
Birinin hoşuna gidecek, gururunu okşayacak biçimde davranmak.
Örnek: Kimsenin nabzına göre şerbet vermeyin, bildiğiniz gibi davranın.
Örnek 2: Patronun nabzına göre şerbet verirsek, bu ay zammı alırız.
Nabzını saymak deyiminin anlamı
Bir dakikada gerçekleşen kalp atışını saymak.
Örnek: Nabzını saydım, bir anormallik yok.
Örnek 2: Öncelikle hastanın nabzını saymamız lazım.
Nabzı durmak deyiminin anlamı
Ölmek.
Örnek: Doktor nabzının durmuş olduğunu ifade etmekte zorlanıyordu.
Örnek 2: Nabzı durmadan doktora yetiştirmeye çalışıyorlardı.
Nabzını yakalamak deyiminin anlamı
Düşüncesini, niyetini, eğilimini anlamak.
Örnek: Modanın nabzını yakalamak için birkaç açılışa katıldık.
Örnek 2: Gençlerin nabzını yakalamakta yeterli değilsiniz.
Örnek 3: Piyasaların nabzını yakalamak için ekonomi haberlerini kaçırmayın.
Örnek 4: O sahne seyircinin nabzını yakalamak için güzel olmuş.
Örnek 5: Halkın nabzını yakalamak istiyorsanız refah durumuna bakın.
Nabza göre şerbet vermek deyiminin anlamı
Birinin hoşuna gidecek, eğilimlerine cevap verecek biçimde davranmak.
Örnek: Nabza göre şerbet vermeyi iyi biliyorsun.
Örnek 2: Sakın nabza göre şerbet vermeyin, bildiğiniz gibi davranın.
Nabzına girmek deyiminin anlamı
Elindeki imkânları kullanarak birinin hoşnutluğunu kazanmak, birini yola getirmek ve düşüncelerini benimsetmek.
Örnek: Sürekli oğlunun nabzına girmeye çalıştı, ama başarılı olduğunu söyleyemem.
Nabzı atmak deyiminin anlamı
* Kalp vuruşu sürmek.
* Ortaya çıkmak, görünmek, belli olmak.
Örnek: Nabzı atıyor, ama bir an önce hastaneye gitmesi gerekir.
Örnek 2: Hastaneye gelene kadar, nabzı atıyor ve nefes alıyordu.
Örnek 3: Beyoğlu’nun nabzı istiklal caddesinde atıyor.
Örnek 4: Bu şehrin nabzı sahillerde atar.
Nabzını tutmak deyiminin anlamı
* Nabzını saymak için bileğini tutmak.
* Düşüncesini, niyetini, eğilimini anlamaya çalışmak.
Örnek: Doktor, nabzını tuttu, bir sorun olmadığını ifade etti.
Örnek 2: Bu bölgedeki insanların nabzını tutmadan, böyle bir işe girişmek doğru olmaz.