Ayazpaşa kol geziyor deyiminin anlamı
* Havanın çok soğuk ve ayaz olduğunu anlatan söz.
* Bu deyim dışarda çok soğuk var anlamında kullanılmaktadır.
Taş atıp kolu yorulmamak deyiminin anlamı
* Hiçbir zahmet harcamadan kazanç elde etmek.
* Bir kazancı hiç yorulmadan sağlamak.
Örnek: Taş atıp kolunuz yorulmadan üstüne konduğunuz paranın nasıl kazanıldığını bir yazarsak görürsünüz. (H. E. Adıvar)
Kol kanat germek deyiminin anlamı
Yardım etmek, korumak, gözetmek, bir kimseyi koruyuculuğu altına almak.
Örnek: Zor zamanlarımda bana kol kanat gerecek birilerini bulamadım.
Örnek 2: Annem, vefat etmeden önce bana kol kanat gererdi.
Kolunda altın bileziği olmak deyiminin anlamı
* Kendisine kazanç sağlayabilecek bir becerisi olmak.
* Para kazandıracak bir mesleği, becerisi, yeteneği olmak.
* Para getiren, hayat boyunca geçimi sağlamaya yarayan sanat ve meslek.
Örnek: Şimdiden bir altın bilezik sahibi ol ki yarın rahat edesin.
Kolu kanadı kırılmak deyiminin anlamı
* Çaresiz duruma düşmek, bir şey yapamaz hâle gelmek.
* Para gücünü ya da yardımcılarını vb. yitirdiği için bir şey yapamayacak duruma düşmek.
Örnek: Kolu kanadı kırılmış bir vaziyette dolaşıyordu.
Eli kolu sıvamak deyiminin anlamı
Bir işi yapmak için hazırlanmak.
Örnek: Her şey için çok geç olmadan hemen eli kolu sıvamam gerekiyordu.
Elini kolunu sallaya sallaya gelmek deyiminin anlamı
* Bir işten sonuç almaksızın dönmek, gelirken hiçbir armağan getirmemek.
* Bir yere eli boş gelmek, bir işten sonuç almadan dönmek yada hiçbir şeyden korkmadan gelmek anlamına gelir.
Kolları kopmak deyiminin anlamı
Ağır bir şey taşımaktan veya çok iş yapmaktan yorulmak.
Örnek: Çok ağırmış, kollarım koptu.
Elini kolunu sallaya sallaya gezmek deyiminin anlamı
* Kimseden çekinmeden rahat bir biçimde ortada dolaşmak.
* Pervasızca, çekinmeden, kimseden korkmadan dolaşmak.
* Ortada görünmemesi gereken kimse pervasızca dolaşmak.
Örnek: Bunca ağır suç işlemesine rağmen elini kolunu sallaya sallaya gezmesi şaşılacak şey doğrusu.
Örnek 2: Bütün memleketi, elimi kolumu sallayarak serbest ve rahat dolaşmaya başlamıştım. (Y. K. Karaosmanoğlu)
Kolları sıvamak deyiminin anlamı
Bir iş yapmaya güçlü bir biçimde, istekle hazırlanmak. Örnek: Selami de kolları paçaları sıvayıp Ali Naci’nin yardımına koşmuştu. (Y. Z. Ortaç)
Örnek 2: Bir an önce kolları sıvayıp işe başlamak istiyordu.
Örnek 3: Bahçeyi temizlemek için kolları sıvadık.
Örnek 4: Hep birlikte daha temiz bir gelecek için kolları sıvayalım.
Kollarını sallaya sallaya gelmek deyiminin anlamı
Eli kolu bomboş, hiçbir şey getirmeden gelmek.
Kollarının arasına almak deyiminin anlamı
Kucaklayıp sarılmak.
Örnek: Beni kollarının arasına alıyor, saçlarımı okşuyor. (H. Z. Uşaklıgil)
Örnek 2: İki gündür görmediği evladını, kollarının arasına alıp sevmeye başladı.
Örnek 3: Kendi çocuğunu kollarının arasına alıp sevmeyi çok isterdi.
Koluna kuvvet deyiminin anlamı
İş yapan bir kimseye, isteklendirmek, coşturmak için söylenen bir söz.
Örnek: Koluna kuvvet kardeşim, Allah kolaylık versin.
Koluna girmek deyiminin anlamı
Kolunu birinin koltuğu altından geçirmek.
Örnek: Koluna iki polis girmişti. (R. N. Güntekin)
Elini kolunu bağlamak deyiminin anlamı
Bir şey yapamayacak duruma getirmek.
Örnek: Fabrikada elektrikler kesilince, elimiz kolumuz bağlandı.
Örnek 2: Makinesi bozulunca, terzinin eli kolu bağlandı.
Kollarını açmak deyiminin anlamı
* İçtenlikle karşılamak veya kucaklamaya hazırlanmak, sevgisini ve dostluğunu göstermek.
* Korumak, yardım etmek.
Örnek: O gün … bütün bir yıl dargın durduklarına kollarını açarlardı. (H. Taner)
Kol uzatmak deyiminin anlamı
Yayılmak, ulaşmak.
Örnek: Yardımseverlerin, kendilerine kol uzatmasını bekliyor.
Kol vermek deyiminin anlamı
Destek olmak.
Örnek: Annene kol ver de, yemeği bir an önce hazırlayın.
Kol vurmak deyiminin anlamı
Dolaşmak.
Örnek: Mahallede, yabancılar kol vurmaya başlamış.
Kola çıkmak deyiminin anlamı
Hırsız, polis vb. faaliyete geçmek, işe başlamak.
Örnek: Polis düdükleriyle yeniden fırladım. Meğer hırsızlar kola çıkmış. (R. Akyavaş)
Bir kol çengi deyiminin anlamı
Şen sözler ve davranışlarla çevresine neşe saçanlar için söylenen bir söz.
Kol gezmek deyiminin anlamı
* Güvenlik amacıyla dolaşmak.
* Dolaşmak.
* Kötü durum ve davranışlar çokça olmak
Örnek: Bunlar şehir subaşısının adamları, dizdarlardı. Kol geziyorlardı. (Ö. Seyfettin)
Örnek 2: İnsanı üşütmeyen, ılık gezginci bir yağmur bulutu ağır ağır kol geziyordu. (T. Dursun K.)
Örnek 3: Bazı ülkelerde sansürün kol gezdiği görülüyor. (A. Kabaklı)
Kol atmak deyiminin anlamı
* Bitkinin gövdesinden ayrılan bir dal bir yöne uzanmak. * Çevreye yayılmak, genişlemek, ulaşmak, uzanmak.
Örnek: Asma çardağa kol atmıştı
Örnek 2: Kuruluş her alana kol atmak istiyordu.
Örnek 3: Erik, bizim cama doğru kol atmış.
Örnek 4: Nehir, bölgedeki ovaya kollar atmıştı.
Elini veren kolunu alamaz deyiminin anlamı
* Kendisine iyilik yapıldığında devamını fazlasıyla isteyen kimseler için kullanılan bir söz.
* Ona bir şey verirsen geri alman imkansız anlamında.
Örnek: Ondan uzak dur, ona elini veren kolunu alamaz.
Örnek 2: Bu kitabı ona verme, ona elini veren kolunu alamaz.
Eli kolu bağlı kalmak deyiminin anlamı
* Bir engel dolayısıyla hiçbir iş yapamaz duruma gelmek.
* Yapmak istediği bir şeyi, bir engel nedeniyle yapamaz durumda olmak.
Örnek: Diplomatlarımıza, büyükelçilik ve temsilcilik binalarımıza, tankerlerimize yapılan saldırılara karşı elimiz kolumuz bağlı duruyoruz. (T. Halman)
Örnek 2: Fabrikada elektrikler kesilince, elimiz kolumuz bağlı kaldık.
Örnek 3: Makinesi bozulunca, terzinin eli kolu bağlı kaldı.
Örnek 4: Çocuğun hastalığından dolayı elimiz kolumuz bağlı kalıyor, bir yere gidemiyoruz.
Örnek 5: Parası yok ki adamın, eli kolu bağlı kalmış evde bekliyor.
Taş attın da kolun mu yoruldu deyiminin anlamı
* Bir kazancın hiç yorulmadan sağlandığını anlatan bir söz.
* Bu kazancı sağlamak için hiç yoruldu mu, emek verdi mi, para harcadı mı anlamında kullanılır.