Topa tutmak deyiminin anlamı
* Birisine incitici ve üzücü sözler söylemek.
* Bir kimseye, öfkeyle, ağır sözler söylemek.
* Kuvvetli eleştiride bulunmak.
* Bir yere topla ardı ardına ateş etmek.
Örnek: İngilizlerin topa tuttuğu yerlere gidip bir saat kadar muhtelif çapta birçok mermi ölçtüm. (F. R. Atay)
Lafa tutmak deyiminin anlamı
* Bir kişiyi konuşturarak işinden ya da gideceği yerden alıkoymak, meşgul etmek.
* Birini konuşarak, gereksiz meseleler anlatarak işinden alıkoymak.
Örnek: Sen adamı lafa tutup oyala, ben hemen geliyorum.
Örnek 2: Onu biraz lafa tutup oyalamaya başladılar.
Mesken tutmak deyiminin anlamı
* Bir yere yerleşmek, ikamet etmek.
* Bir yere çok sıkı gitmek.
Örnek : Yarim İstanbul’u mesken mi tuttun!
Örnek 2: Gurbet eli mesken mi tuttun!
Nabzını tutmak deyiminin anlamı
* Nabzını saymak için bileğini tutmak.
* Bir kişinin ya da olayın o anki durumunu tespit etmek. Düşüncesini, niyetini, eğilimini anlamaya çalışmak.
* Bir hadisenin gelişimi hakkında doğru, birinci elden bilgi sahibi olmak.
Örnek: İlkin yayımcılara uğruyor, onların nabzını tutuyorlar.
Örnek 2: Doktor, hallacın yanına vardı. Nabzını tuttu. (S. F. Abasıyanık)
Para tutmak deyiminin anlamı
* Kazandığı parayı biriktirebilmek.
* Kazandığı paranın hepsini harcamayıp birazını artırmak, biriktirmek.
* Satın alınan şeyin karşılığı… kadar para olarak hesaplanmak.
Örnek: Yol çok para tuttu.
Örnek 2: Aldığımız eşyaların hepsi kaç para tuttu dersiniz?
Sözünü tutmak deyiminin anlamı
* Verdiği bir sözün gereğini yerine getirmek.
* Birisinin verdiği öğüdü uygulamak.
Örnek: Babanın sözünü tut, zararlı çıkmazsın.
Örnek 2: Arkadaşının sözünü tutup bu işe girdi.
Örnek 3: Sözünü tutmak insanın kişiliğini gösterir.
Taşa tutmak deyiminin anlamı
* Bir kimseye birbiri ardınca birçok taş atmak.
* Üst üste taş atmak, sürekli taşlamak.
Örnek: Çocuklar aşağı yoldan geçen karşı köylüleri taşa tuttular.
Örnek 2: Sokaktan her geçişinde çocuklar taşa tutarlardı onu, canını yakmanın bir yolunu bulurlardı. (T. Uyar)
Yükünü tutmak deyiminin anlamı
* Mal mülk sahibi olmak, zenginleşmek.
* Çok zenginleşmek, para ve mal kazanmış olmak.
* Pek çok para kazanmış olmak, iyice varsıllaşmak.
Örnek: Kısa zamanda yükünü tuttu bizim komşu.
Örnek 2: Zira bazı insanlar da vardır ki yüklerini tuttuktan ve biraz da yaşlandıktan sonra kendilerini bir nevi santimantal veya dinî mistisizme verirler. (Y. K. Karaosmanoğlu)
Yan tutmak deyiminin anlamı
* Bir tartışmada tartışan taraflardan birinin yanında yer almak.
* Taraflardan birini desteklemek, onun söz ve davranışlarını benimsemek, yansız olmamak.
Örnek: Yan tutmayıp tarafsız kalırsan senin için daha iyi olur.
Yüz tutmak deyiminin anlamı
* Bir şeyin olmasına az kalması.
* Bir şey olmak üzere bulunmak.
* Giderek biçim ve renk değiştirmek.
Örnek: Eskiden bilinen birçok olağanüstü yiyecek de unutulmaya yüz tutmuştu.
Örnek 2: Hava kararmaya yüz tuttu.
Yer tutmak deyiminin anlamı
* Bir oluşum içinde bir öneme sahip olmak.
* Yeri ayırmak, rezerve etmek.
* Bir şey önemli bir alan, bir oylum kaplamak (bir yeri kaplamak).
Örnek: Salonda yer tutmak yasaktır!
Örnek 2: Buzdolabı mutfakta yer tutmaktaydı.
Yol tutmak deyiminin anlamı
* Bir yoldan kimseyi geçirmeyecek şekilde düzen kurmak.
* Yaşayışını inandığı, doğru bildiği bir düzende sürdürmek.
Örnek: Sen de kendine özgü bir yol tuttun demek!
Kafa tutmak deyiminin anlamı
* Bir kimseye karşı gelmek, inatlaşmak.
* Boyun eğmeyerek karşı koymak, karşı gelmek, diklenmek, direnmek, boyun eğmemek.
Örnek: Her önüne gelene kafa tutmakla bir yere varacağını mı sanıyorsun?
İlgiyi canlı tutmak deyiminin anlamı
Bir konuda diğer kişilerin sıkılmasını engellemek.
Örnek: Okurun ilgisini canlı tutacak ilginç her türlü eylem ve durumun olduğu gibi aktarılmadığı, özetlenerek kolayca başkasına anlatılmayacak bir düzen içerisinde işlendiği öyküler yazmayı denedim.
İşi sıkı tutmak deyiminin anlamı
* Bir iş için gerekenleri eksiksiz şekilde yapmak.
* Gevşekliğe yol açmamak, işe gereken önemi vermek ve sağlıklı yürümesini sağlamak.
Işık tutmak deyiminin anlamı
* Bir keşif ya da icat için gerekli ipuçlarını sağlayarak, bu keşif ya da icada katkıda bulunmak, kılavuzluk etmek.
* Bir yeri ışıkla aydınlatmak.
* Konunun anlaşılmasına yarayan bilgiler vermek, düşünceler söylemek, bir konuda tutulması gereken yolu göstermek, kılavuzluk etmek.
* Bilgisiyle, düşüncesiyle bir konuya açıklık getirmek, tutacağı yolu göstermek.
Örnek: Kutlu Peygamber hemen her konuda ışık tutardı çevresindeki insanlara.
Hesap tutmak deyiminin anlamı
* Alacak ve verecekleri bir deftere yazarak kayda geçirmek.
* Alışverişle ilgili harcamaları bir yere yazmak.
Heyheyleri tutmak deyiminin anlamı
Sinirli olmak, çok sinirlenmek, sinirlenerek bağırıp çağırmak.
Örnek: Hiç açma o konuyu heyheylerim zaten üzerimde.
Kan tutmak deyiminin anlamı
* Kan görünce bayılmak, şok geçirmek.
* Adam öldüren kimsenin korku ve heyecandan şok geçirmesi, kaçamaması, olduğu yere yığılıp kalması.
Göz önünde tutmak deyiminin anlamı
Dikkate almak. Herhangi bir durumun nasıl bir sonuca yol açacağını hesaba katmak.
Örnek: … Artık kişilerin ya da olayların birbirine benzeyen yönlerine bakarak, yalnızca bunları göz önünde tutarak, onları sanki aynı şeymiş gibi düşünür hâle gelmişizdir.
Örnek 2: Yola çıkıyorsunuz ama yağmuru da göz önünde tutun.
Gözü tutmak deyiminin anlamı
* Bir kişi hakkında ilk izlenimde olumlu düşüncelere sahip olmak, güvenmek.
* Güvenmek, beğenmek.
Örnek: Bu genç çocukla bu üstü başı oldukça eski ihtiyar adamı gözü tutmamıştı. (N.Hikmet)
Örnek 2: O adamı gözüm tuttu benim.
Gıcık tutmak deyimi anlamı
* Herhangi bir sebeple yineleyen bir öksürüğe tutulmak.
* Bir süre boğaz gıcıklanmasına yakalanmak, konuşamamak.
Örnek: Örnek: Bronşit filan desem öksürük değil, gıcık bile yok… (S. M. Alus)
Örnek 2: Gıcık tuttuğu için konuşmasını yarıda kesmek zorunda kaldı.
El üstünde tutmak deyiminin anlamı
* Çok değer vermek, çok saygı ve sevgi göstermek.
* Çok değer verilip sevilmek, kendisine büyük ölçüde saygı gösterilmek.
* Bir kimseye çok saygı ve sevgi göstermek.
* Bir kişiye çok önem vermek ve o kişiye büyük saygı duyarak incinmesinden korkmak.
Örnek: Dedem ailemizde el üstünde tutulurdu.
Örnek 2: Ama azdır sanatçılara saygı gösterenler, onları el üstünde tutmak isteyenler. (S. Birsel)
Örnek 3: İnsanların hayatında el üstünde tuttukları birileri mutlaka vardır.
Eli ayağı tutmak deyiminin anlamı
* İş yapabilecek güçte olmak, bedenî gücü var olmak.
* Beden gücü yerinde olmak, çalışabilir olmak.
Örnek: Çok şükür şimdilik elimiz ayağımız tutuyor.
Eli kalem tutmak deyiminin anlamı
* Eğitim öğretim görmüş, yazı yazmayı bilen kimse.
* Düşündüğünü yazmak. (Düşüncelerini derli toplu güzel bir ifade ile yazabilmek.)
Örnek: Elin kalem tutmaz mı senin?
Örnek 2: Senin bu konuda elin kalem tutuyor.
Elinden tutmak deyiminin anlamı
* Yardım etmek, desteklemek.
* Destek olmak, ilerlemesi için yardımda bulunmak.
* Yürümesine, kalkmasına, inmesine, çıkmasına yardım etmek.
* Birine yardım etmek, onu güçlüklerden kurtarmak, birini kayırmak.
Örnek: Şiir sevenler bilir; şiir insanın içini ısıtır, yerine göre serinletir, düşüncelerin ağırlığından kurtarır, alır götürür insanları bir yerlere gönlünün elinden tutarak…”
Örnek: Hayatım boyunca elimden tutan olmadı.
Dilini tutmak deyiminin anlamı
* Bir şey söylemek isteyip, uygunsuz olduğu için o an söylememek, gelişigüzel konuşmaktan sakınmak.
* Sonunu düşünerek gelişigüzel konuşmaktan sakınmak, ölçülü konuşmak, rast gele konuşmamak.
* Her şeyi söylememek, sonunu düşünerek bir şeyi söylemekten sakınmak; konuşmamak.
Örnek: Dilini tutmasını bilmeyenlerin başına neler geldiğini sana söylemediler mi?
Boş atıp dolu tutmak deyiminin anlamı
* Rastgele, inanılmadan söylenen bir şeyin doğru çıkması.
* Umutsuz olarak girişilen bir iş, iyi sonuç vermek; doğruluğuna inanmadan söylediği söz gerçek çıkmak.
* Umutsuz bir işe girildiğini düşünen bir kişinin girdiği iş güzel bir iş çıkması veya doğru olmadığını düşünerek söylenen sözün doğru çıkması.
Örnek: Hayatımızın boş atıp dolu tutmak diye bir ilkesi olamaz.
Başı tutmak deyiminin anlamı
* Kronik baş ağrısı olan bir kimsede baş ağrısının başlaması.
* Önde olmak.
* Gürültüden, üzüntüden ve çok konuşmadan başı ağrımak.
Örnek: Kesin artık şu dedikoduyu, yoksa başım tutacak!
Örnek 2: Poker oynuyor, yenilirse kızıyor, başşı tutuyor, komşu doktorun hizmetçisini çağırıp çenesini ovduruyor.
Bir tutmak deyiminin anlamı
Eşit görmek, eşit saymak, farklı muamelede bulunmamak.
Örnek: Öğretmen, sınıftaki öğrencilerin hepsini bir tutmalıdır.
Ahı tutmak deyiminin anlamı
* Bedduası gerçekleşmek.
* Birisine kötü bir iş yaptıktan sonra başa bir bela gelmesi.
* Zulüm görenin bedduasının yerini bulup gerçekleşmesi.
* Zulüm gören, hakkı yenen bir mazlumun bedduasının günü geldiğinde gerçekleşmesi.
* Haksızlığa uğrayan kimsenin kendisine zulmedene ilişkin beddualarının, isteklerinin gerçekleşmesi.
* İnsanların başlarına gelen olumsuz ve kötü olayların neticesinde kendilerine yaptıkları kişilere karşı beddua etmesi ve bunun gerçekleşmesi.
Örnek: Ahım bir tutarsa dünyanın kaç bucak olduğunu görecek o.
Örnek 2: Bak işte hakkını yediğin adamların ahı tuttu, hak yerini buldu.
Ağzıyla kuş tutmak deyiminin anlamı
* Yapılması çok zor bir şeyi başarmak.
* İmkânsız bir durumu anlatmak için “ağzıyla kuş tutsa…” kalıbı da kullanılır.
* Kimsenin yapamadığı işleri başarsa da güven ve takdir kazanamamak.
* Ne kadar çaba gösterse, ne yapsa da” anlamında kullanılır.
* Hiç kimsenin başarması mümkün olmayan ve bu zamana kadar kimsenin yapamadığı bir işi başarsa dahi takdir ve güven kazanamamak.
Örnek: Ağzıyla kuş da tutsa, artık bu eve adım atamaz.
Örnek 2: Kimi yapıt ve karakterler, okurca öyle benimsenir ki yazarları ağızlarıyla kuş tutsalar bile o yapıtlarla karakterlerin gölgesi altında yaşamaktan kurtulamazlar.
Örnek 3: Sana gıcığım. Ağzınla kuş tutsan dahil sana kızımı vermem.
Akılda tutmak deyiminin anlamı
* Unutmamak.
* Bir olayı şeyi unutmamak ve sürekli olarak aklımızın bir kenarına not almak. Unutmaya müsaade etmemek anlamlarına gelen güzel bir deyimdir.
Atıp tutmak deyiminin anlamı
* Doğruluğu bulunmayan, yalan yanlış şeyler söylemek.
* Kendi gücünü aşacağı işler yapacağını söylemek, abartılı konuşmak.
* Birisinin arkasından ileri geri konuşmak, kötü sözler etmek.
örnek: “Yüzüne karşı söyle, arkasından atıp tutma adamın.”