Ana baba eline bakmak deyiminin anlamı
* Ana ve babanın verdiği para ile geçinmek.
* Kendisinin bir işi, bir kazancı olmadığından ana babanın vereceği parayla yaşamını sürdürmekte, geçinmekte olmak.
Örnek: Çocuk daha o, ana baba eline bakmakta, nasıl evlenir?
Örnek 2: Ben bildim bileli bu ana baba eline bakar.
Örnek 3: Ana baba eline bakmamak için işe girdi.
Bir eli yağda bir eli balda deyiminin anlamı
Varlık ve bolluk içinde (olmak), çok rahat yaşamak.
Örnek: Onlara göre bir eli yağda bir eli balda olan babam için dünyalık hiç bir sıkıntı ve tasa olmamak lazımdı. (K. Bilbaşar)
Örnek 2: Bir eli yağda, bir eli balda, daha ne istiyor ki?
Örnek 3: Bir eli yağda, bir eli baldaydı; ama yine de mutlu değildi.
Bir elle verdiğini öbür elle almak deyiminin anlamı
* Yapar göründüğü bir iyiliği, sağladığı bir çıkarla ödetmek.
* Bir kimseye yaptığı iyiliği, yararı, başka bir yola baş vurarak sağladığı çıkarla ödetmek.
Örnek: Bir eliyle verip öbür eliyle aldığını çok zaman sonra anladım.
Örnek 2: Ondan bir şey istenmez; o, bir elle verdiğini öbür elle alır.
Baş eldeyken deyiminin anlamı
Ölmeden, yaşarken, sağken.
Dört elle sarılmak deyiminin anlamı
Bir işe büyük bir özen ve önem vererek girişmek.
Örnek: Sen bize dört elle sarılırsan zarar etmezsin. (R. N. Güntekin)
Örnek 2: Başarılı olmak mı istiyorsun, dört elle sarıl işine!
Bıyıkları ele almak deyiminin anlamı
Delikanlılık çağına girmek.
Aldı sazı eline deyiminin anlamı
Hiç kimseyi konuşturmadan konuşan kimseler için kullanılan bir söz.
Azrail’in elinden kurtulmak deyiminin anlamı
Ölümden kurtulmak.
Örnek: Bu defa Azrail’in elinden kurtulmadı.
Örnek 2: Çok büyük tehlike atlattık, Azrail’in elinden kurtulduk.
Bir elini bırakıp ötekini öpmek deyiminin anlamı
Aşırı saygı göstermek.
Elinde olmak deyiminin anlamı
* İsteyince o işi yapabilmek.
* O şeye sahip bulunmak.
* Bakımı, gözetimi altında olmak.
* Egemenliği altında, yetkisinde olmak.
Örnek: Elinde olsa o da bizimle gelirdi.
Örnek 2: Örnek olsun diye birkaç çeşit elimde oluyor.
Örnek 3: Bu saatten sonra devletin elinde olacak.
Örnek 4: Eskiden Türkiye’nin elinde olan bir adaymış.
Eli yatmak deyiminin anlamı
* Eli alışmak.
* Bir işe eli alışkın olmak, bir işi yapabilecek el becerisi bulunmak.
Örnek: Daha çatal ve bıçağı tutmasına eli yatmamıştı, ikide bir düşürürdü. (R. H. Karay)
İpleri birinin elinde olmak deyiminin anlamı
O işi el altından biri yönetmek.
Örnek: O karışamaz, onun ipleri babasının elinde zaten.
Örnek 2: İpleri eşinin elinde olduğu için izinsiz iş yapmaz.
Eli olmak deyiminin anlamı
Karışmış olmak, gizli bir ilgisi bulunmak.
Örnek: Şu hâlde Sırrı Beyi Ahmet Samim’in ölümünde de eli olanlardan saymak lazım geliyordu. (Y. K. Karaosmanoğlu)
Örnek 2: Amcamın bu işte eli olmasa, satışı yapamazdık.
El yıkamak deyiminin anlamı
Bir işten ilgisini kesmek.
El değiştirmek deyiminin anlamı
Bir şeyin kullanımı veya mülkiyeti bir kimseden başka bir kimseye geçmek.
Örnek: Bu ev üçüncü kez el değiştirdi.
El üstünde tutmak deyiminin anlamı
Bir kimseye çok saygı ve sevgi göstermek.
Örnek: Ama azdır sanatçılara saygı gösterenler, onları el üstünde tutmak isteyenler. (S. Birsel)
Düğününde kalburla su taşımak deyiminin anlamı
Bir yardımına karşılık olarak bekâr bir kimseye çok büyük bir yardımda bulunma sözü vermek.
Eli ayağı deyiminin anlamı
Yardımcısı (olmak), her işine yarar (olmak).
Elinden düşmemek deyiminin anlamı
Bir şeyle sürekli ilgilenmek.
Örnek: Hiç keser, çapa elinden düşmüyordu, yeri kazıyor kazıyordu. (M. İzgü)
Eline bakmak deyiminin anlamı
* Bir kimsenin yardımıyla geçinmek.
* Ne getirdi diye gözlemek.
Örnek: Bir senedir burada oturuyorlar, o küçüğün eline bakıyorlar. (P. Safa)
Eline kalmak deyiminin anlamı
Ondan başka yardım edeni olmamak, yalnız ona muhtaç olmak.
Eline su dökemez deyiminin anlamı
“değerce ondan çok geride” anlamında kullanılan bir söz.
Elini kolunu bağlamak deyiminin anlamı
Bir şey yapamayacak duruma getirmek.
Örnek: Fabrikada elektrikler kesilince, elimiz kolumuz bağlandı.
Örnek 2: Makinesi bozulunca, terzinin eli kolu bağlandı.
Elden gitmek deyiminin anlamı
Bir şeyi yitirmek, o şeyden yoksun kalmak.
Örnek: Kahramanlıktı yurdun meyve veren tek dalı / O da elden giderse nereye başvurmalı? (F. N. Çamlıbel)
Eli altında olmak deyiminin anlamı
Buyruğunda olmak, istediği anda o şeyden yararlanabilmek.
El ayak çekmek deyiminin anlamı
Uzaklaşmak, kaybolmak.
Örnek: Tarzının, yönteminin piyasadan el ayak çekmek zorunda kalacağını açık seçik kavrıyorsunuz. (S. İleri)
Örnek 2: Bazı meddahlar da Karagöz oynatmış, şahbaz, hayalbaz veya hayalî isimleriyle yaşadıktan sonra temaşa hayatımızdan el etek çekmişlerdir. (S. Ayverdi)
Elini sürmemek deyiminin anlamı
* Eliyle dokunmamak.
* Hiç karışmamak, bir şey yapmamak.
* Bir işi kendine yakıştırmayarak tenezzül etmemek.
* İlgi göstermemek.
Örnek: O gün akşamı böyle ettik, kimse elini işe sürmedi. (M. İzgü)
Dümenini elinde tutmak deyiminin anlamı
Yönetmek, istediği yöne doğru götürmek.
Örnek: Başımıza gelenler, son elli yılda ekonominin dümenini elinde tutan sıfırlardan kaynaklanıyor. (A. Boysan)
Elini ayağını kesmek deyiminin anlamı
* Uğramaz olmak.
* Uğraşmamak, ilgilenmemek.
* O şeyle ilgisini kesmek.
Örnek: Ben artık öyle şeylerden elimi ayağımı çektim. (O. C. Kaygılı)
Örnek 2: Odasına kapandı, aylarca dünyadan elini eteğini çekti. (R. H. Karay)
Pasaportunu eline vermek deyiminin anlamı
Kovmak, işten atmak.
Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öpmek deyiminin anlamı
Saygı ve sevgi göstermek.
Örnek: Buralara kadar zahmet ettiniz, büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperim. (H. Taner)
Çoluk çocuk elinde kalmak deyiminin anlamı
Deneyimsiz, çok genç kişilerin eline geçmek.
Delinin eline değnek vermek deyiminin anlamı
Kötülük yapabilecek bir kimsenin davranışlarını kolaylaştırmak.
Dizginleri ele almak deyiminin anlamı
Yönetimi eline geçirmek.
Örnek: Uykusunun dizginlerini ele almak ve istediği zaman uyanmak. (P. Safa)
Dizginleri ele vermek deyiminin anlamı
Başkasının yönetimini kabullenmek.
Örnek: O koşturmalar yakayı kaptırışın, dizginleri ele verişin açıklamaları gibi geliyordu ona. (T. Buğra)
Dümeni elinde tutmak deyiminin anlamı
Yönlendirici durumda olmak.
Dünyadan el etek çekmek deyiminin anlamı
Bir kenara çekilip çevresiyle ilgisini kesmek, toplumun yaşayışına karışmamak, dünya işleriyle ilgilenmez olmak.
Örnek: Yedi saatlik evliler, şimdiden mi dünyadan el etek çekiyor? (N. F. Kısakürek)
Dünyadan geçmek deyiminin anlamı
Bir kenara çekilip toplum yaşamına karışmamak.
Eline doğmak deyiminin anlamı
Yaşlı bir kimse, birini, çocukluğundan beri çok yakından tanımak.
Örnek: O benim elime doğmuştu.
El ayak çekilmek deyiminin anlamı
Ortalıkta hiç kimse kalmamak, ıssızlaşıp sessizleşmek.
Örnek: Yollar ıssızdı, el ayak çekilmişti, sokaklarda yolu şaşırdım. (Halikarnas Balıkçısı)
(el, ayak, parmak) çivi gibi olmak deyiminin anlamı
Çok üşümek, donmak.
El bağlamak deyiminin anlamı
* Saygı için ellerini göbeğinin üstüne kavuşturup durmak.
* Namaza durmak.
Örnek: Durup el bağlayalar yâran saf saf. (Baki)
El basmak deyiminin anlamı
Kutsal bir şey üzerine el koyarak yemin etmek.
El bebek gül bebek deyiminin anlamı
Nazlı, şımarık bir biçimde.
Örnek: Varlıklı, görgülü bir ailenin el bebek gül bebek yetiştirilmiş çocuğusunuz. (H. Taner)
El bende deyiminin anlamı
Tekrarlanan oyunda başlama sırası veya hakkı bende anlamında kullanılan bir söz.
El birliği deyiminin anlamı
Birlikte davranmak, dayanışmak.
El çekmek deyiminin anlamı
Vazgeçmek.
El çektirmek deyiminin anlamı
Görevinden uzaklaştırmak.
Örnek: Sorumluları tespit edildi, işten el çektirildi. (M. Ş. Esendal)
El çırpmak deyiminin anlamı
* Alkışlamak, tempo tutmak.
* Birini çağırmak için ellerini birbirine vurmak.
Örnek: Bir köylü oturduğu yerde cura çalıyor, birkaç delikanlı etrafında el çırparak ayak vurarak türkü söylüyorlardı. (R. N. Güntekin)
El dokunulmamak deyiminin anlamı
Daha önce kullanılmamak, el değmemiş olmak.
Örnek: El dokunulmamışından canı yandığından artık az kullanılmışına fit oldu. (H. Taner)
El el üstünde oturmak deyiminin anlamı
Herhangi bir iş yapmadan boş oturmak.
Örnek: Herhâlde konağın kuytu bir köşesinde, gene el el üstünde oturuyor olmalıydı. (R. N. Güntekin)
El elde baş başta deyiminin anlamı
Elde bulunan her şeyin tükendiğini anlatan bir söz.
Örnek: Balya’da beş on lira kazanmıştı. Onları da yedik, el elde baş başta. (R. N. Güntekin)
El ele vermek deyiminin anlamı
* El tutuşmak.
* Birlikte davranmak, bir konuda birleşmek.
Örnek: Haydi, ateş dansı yapalım deniyor, el ele verip bir halay çekiyoruz. (A. Erhat)
Örnek 2: Yoksa el ele verip hep beraber dünyayı mı uçuralım? (N. F. Kısakürek)
El emeği göz nuru deyiminin anlamı
Yapımı uzun zaman alan ve çok emek isteyen iş, el işi göz nuru.
El ense çekmek deyiminin anlamı
* Güreşte, kolunu hasmın boynuna getirip başparmağı gırtlağa, dört parmağı da enseye geçirerek hasmı yıkmak amacıyla çekmek.
* Yenmek, mağlup etmek.
El etek öpmek deyiminin anlamı
* Bir işi yaptırmak için çok yalvarmak.
* Yaltaklanmak.
El etek tutmak deyiminin anlamı
Tarikata girmek, derviş olmak.
El etmek deyiminin anlamı
* Bir kimseyi el işaretiyle çağırmak.
* uzaktan el sallamak.
Örnek: Hemen ablasına bulunduğu yerden el etti. (N. Cumalı)
El koymak deyiminin anlamı
* Bir yolsuzluğu ortaya çıkarmak, incelemek, vaziyet etmek.
* Üstüne konmak.
* zorla almak.
* İşi üzerine almak, sorumluluğu üstlenmek.
* Yetkili organ bir malı veya bir kuruluşu kendi yönetimine almak.
Örnek: Herkesin olan bir olanağa el koyup onu kendi çıkarına kullananı neden seveyim? (A. Ağaoğlu)
Örnek 2: Bizi işimizde gücümüzde serbest bırakmak şöyle dursun, çoluk çocuğumuzun nafakasına el koymaya kalkıştılar. (Y. K. Karaosmanoğlu.)
Örnek 3: Annem hemen işe el koydu. (A. Kutlu)
El iyisi olmak deyiminin anlamı
Yakın çevresine değil, yabancılara yardımcı olmayı sevmek.
El kadar deyiminin anlamı
Çok küçük, küçücük.
Örnek: Üvey annesi kalp yerine taş taşıdığından eziyet üstüne eziyet ederdi el kadar yetime. (E. Şafak)
El kaldırmak deyiminin anlamı
* Oy verdiğini veya söz istediğini elini kaldırarak belirtmek.
* Birine, bir şeye vurmaya kalkışmak.
Örnek: İtlerden birine el kaldırmanın cezası ölüm idi. (M. İzgü)
El kapısına düşmek deyiminin anlamı
Yabancıya muhtaç olmak.
Örnek: Başından nasıl bir sergüzeşt geçmişti de böyle el kapılarına düşmüştü? (R. H. Karay)
El katmak deyiminin anlamı
* Bir işe karışmak, müdahale etmek.
* Bir işin yapılmasına yardım etmek.
El kazanıyla aş kaynatmak deyiminin anlamı
Başkasının hazırladığı imkânları kendi hesabına kullanarak iş çevirmek.
El ovuşturmak deyiminin anlamı
* Birinin karşısında ezilip büzülmek.
* Birinin kötü duruma düşmesine içten içe sevinmek.
El pençe divan deyiminin anlamı
* Saygı gösterilen kimse karşısında el kavuşturmuş bir biçimde.
* Aşırı saygı göstererek
Örnek: Doğruldu, el pençe divan durdu, başını önüne eğdi. (P. Safa) Örnek 2: Dayımı el pençe divan karşılar, ne yiyip ne içeceğini sormazdı, çünkü bilirdi. (A. Boysan)
El sıkışmak deyiminin anlamı
pazarlıkta anlaşmak.
El sıkmak deyiminin anlamı
Selamlaşmak için birinin elini tutmak.
El sürmemek deyiminin anlamı
* Dokunmamak, değmemek.
* Bir işi yapmamak, ilgilenmemek.
Örnek: Canım dalga geçmek, akşama kadar bir şeye el sürmemek istiyordu. (Ö. Seyfettin)
El tazelemek deyiminin anlamı
Bir işte yorulan kimse yerine başka birini getirmek.
El tutmak deyiminin anlamı
Bir iş uzun süre uğraştırmak, vakit kaybettirmek.
El uzatmak deyiminin anlamı
* Birinden bir hakkı almaya kalkışmak.
* Yardım etmek.
Örnek: Ne var ki niye bizim lokmamıza el uzatırlar? (A. İlhan)
Örnek 2: Sözü geçecek, en umulmadık bir zamanda kendine el uzatabilecek bir adam olmadığı nereden belli? (R. N. Güntekin)
El vermek deyiminin anlamı
* Yardım etmek.
* Tarikatlarda mürşit, bir müride, başkalarına yol gösterme izni vermek.
* Halk hekimliği ile uğraşan kimse bilgilerini bir başkasına öğretmek. * Kâğıt oyunlarında elde olan veya olmayan sebeplerle oyun üstünlüğünü karşı tarafa bırakmak.
El vurmamak deyiminin anlamı
Bir işi yapmaya yanaşmamak ve başlamamak.
Elaman çekmek deyiminin anlamı
Bezginlik gösterip yakınmak.
Elaman demek deyiminin anlamı
Çok bezmek.
Elde avuçta (bir şey) kalmamak deyiminin anlamı
Mal ve parasını harcayıp bitirmiş olmak.
Elde avuçta (ne varsa) deyiminin anlamı
Sahip olunan mal, para vb., her şey.
Örnek: Ailesi de elde avuçta ne var ne yok satarak İstanbul’a göçmek zorunda kalmıştı. (H. Topuz)
Elde (elinde) olmamak deyiminin anlamı
İradesi dışında gerçekleşmek.
Örnek: Elinde olmadan başını kaldırdı ve göz göze gelince de konuşmak zorunda kaldı. (T. Buğra)
Elde etmek deyiminin anlamı
* Bir şeye sahip olmak.
* Bir kimseyi kendi hizmetine almak veya kendinden yana çekmek.
Örnek: O parlak siyah gözler, onları bir daha elde edemeyecek miydi? (H. Z. Uşaklıgil)
Elde kalmak deyiminin anlamı
* Geride kalmak.
* (bir mal) isteklisi, alıcısı bulunmadığından satılmayıp durmak, sahibinde kalmak.
* Harcanandan artmak.
Örnek: Çöküyor dört tarafa uğursuz bir karanlık / elde kalan, çökmeyen bir şey var: Kahramanlık” (F. N. Çamlıbel)
Örnek 2: Kumaştan bir etek çıktı, birazı da elde kaldı.
Elde tutmak deyiminin anlamı
Sahibi olsun olmasın, bir malı mülkiyeti altında bulundurmak, zilyet olmak.
Elden ağza yaşamak deyiminin anlamı
Günlük kazancı ancak gereksinimlerini karşılayacak kadar olmak.
Elden almak deyiminin anlamı
* Bir malı pazara çıkarılmadan sahibinden doğrudan satın almak.
* Herhangi bir şeyi biriyle yüz yüze görüşerek almak.
Elden ayaktan düşmek (kesilmek) deyiminin anlamı
Yaşlılık sebebiyle veya sağlığı büsbütün bozularak çalışamaz duruma gelmek.
Örnek: Ve gün battığı zaman artık Gülbahar’ın hâli kalmamış, elden ayaktan kesilmişti. (Y. Kemal)
Elden bırakmamak (düşürmemek) deyiminin anlamı
Bir şeyle sürekli ilgilenmek, elden düşürmemek.
Elden çıkarmak deyiminin anlamı
* Bir şeyin sahipliğini başkasına geçirmek, satmak.
* Yitirmek.
Örnek: Eskilerden bir kısmını yok pahasına elden çıkarmak gerekecek. (H. Taner)
Örnek: Sanki o, kaçırdığım, elden çıkardığım bir fırsattı. (N. F. Kısakürek.)
Elden çıkmak deyiminin anlamı
* Malı olmaktan çıkmak, malı satılmak.
* Kaybedilmek.
Örnek: Selanik elden çıkınca ailesi İzmir’e göçmüştür. (A. İlhan)
Elden ele dolaşmak (gezmek) deyiminin anlamı
İyi nitelikleri dolayısıyla çok ilgi görmek, çok beğenilmek.
Örnek: Gönülden Sesler, Meşrutiyet gençliğinin elden ele dolaşan kitabı idi. (Y. Z. Ortaç)
Elden ele geçmek deyiminin anlamı
Çok sahip değiştirmek.
Örnek: Elden ele geçen ve fiyatı giderek artan bu silahlar eski ve güçsüzdür ama çetecilik için yeterlidir. (A. Kutlu)
Elden geçirmek deyiminin anlamı
Eksiklik veya bozukluklarını gidermek veya denetlemek için incelemek. Örnek: Otomobil tamircisi bir akrabaları varmış, o da arabayı elden geçirmiş. (E. Bener)
Elden geldiği kadar deyiminin anlamı
Yapılabildiği, olabildiği kadar.
Örnek: Müsteşardan kapıcıya kadar bütün nezaret mensupları elden geldiği kadar gayret ettiler. (R. N. Güntekin)
Elden gelmemek deyiminin anlamı
Yapamamak, dayanamamak.
Örnek: Bu üzücü durum karşısında ağlamamak elden gelmiyor.
Elden kaçırmak deyiminin anlamı
Elde edilebilecek bir şeyden türlü sebeplerle yararlanamamak.
Örnek: Cin yahut periler bu evi elden kaçırmamak için ne kadar hırçınlık etseler yeridir. (R. N. Güntekin)
Elden kaçmak deyiminin anlamı
* Sahip olamamak.
* Değerlendirememek.
Örnek: Kibar kıyafetli bir hanım, elden kaçmış eski fırsatların hırsı gözlerinde parlayarak dedikodu yapmaya başladı. (R. H. Karay)
Elden ne gelir deyiminin anlamı
Çaresiz bir durumda yapılacak bir şey olmadığını anlatan bir söz. Örnek: Elden ne gelir, merdivenden düşüp ayak kırılırsa. (A. K. Tecer)
Ele alınır deyiminin anlamı
Oldukça iyi, işe yarar.
Ele alınmaz deyiminin anlamı
Çok kötü, berbat.
Ele almak deyiminin anlamı
* Bir şey üzerinde çalışmaya başlamak.
* Bir konuyu görüşmek.
* Bir konuyu incelemek, araştırmak.
* Herhangi bir şeyi iş edinmek.
Örnek: Sözlerini bambaşka bir anlayışla ele almış ve kendi kendine sormuştu. (T. Buğra)
Örnek 2: Kamu düzeniyle ilgili bu konuların yanında toplum ve aile sorunları da ele alınıyordu. (M. And)
Örnek 3: Fakat dediğim gibi ben yüzsüzlüğü ele almıştım. (R. N. Güntekin)
Ele avuca sığmamak deyiminin anlamı
* Söz dinlememek, baskı altına alınmamak, zapt edilememek.
* Şımarık davranmak.
Örnek: İzmir’deyiz. ele avuca sığmaz haşarı bir çocuğum. (R. N. Güntekin)
Örnek 2: Hani vatandaşlarımız da güç, ele avuca sığmaz, kanmaz, doymaz insanlar olsa bari! (F. R. Atay)
Ele bakmak deyiminin anlamı
* Avuç içindeki çizgilere bakıp kişinin geleceğini okumak, el falına bakmak.
* Muhtaç olmak.
Ele geçirmek deyiminin anlamı
* Yakalamak.
* Sahibi olmak
Örnek: Hele onu bir elime geçireyim, görürsün, burnundan getireceğim. (H. Topuz)
Örnek 2: İstanbul’u ele geçirmek için bu muharebeye girdiklerini ilan etmekten başka bir şey yapamadılar. (Ö. Seyfettin)
Ele geçmek deyiminin anlamı
* Yakalanmak.
* Edinilmek.
Örnek: Nihayet bir defasında tam iki ay izini kaybetmiş, bir türlü ele geçmemişti. (R. H. Karay)
Ele gelmek deyiminin anlamı
* Tutulabilmek.
* Bebek kucağa alınacak kadar büyümüş olmak.
Ele vermek deyiminin anlamı
* Suçlu bir kimseyi haber verip yakalatmak, ihbar etmek.
* Herhangi kötü bir şey yapanın yaptığını herkese bildirmek.
* Ortaya çıkarmak.
Örnek: O adamlar kim ise haber vermeli, dikkat etsinler, kendilerini sakın ele vermesinler. (H. E. Adıvar)
Örnek 2: İki kaşının arasında, yaşından ziyade asabiyetini ele veren birkaç çizgi belirdi. (E. Şafak)
Eli alışmak deyiminin anlamı
* Bir işte uzluk, ustalık kazanmak.
* Herhangi bir davranışı âdet edinmek.
Eli armut devşirmek deyiminin anlamı
Birisini bir iş yaparken öbürü boş durmak.
Örnek: Bu insanlar bu güzel şehirleri kurarken bizim ellerimiz armut mu devşiriyordu? (B. R. Eyuboğlu)
Eli ayağına dolaşmak deyiminin anlamı
Şaşırmak, telaşlanmak.
Örnek: Hastasını muayene ederken başında bulundular mı, hele söz söylediler mi eli ayağı dolaşır, ya kalbi bulamaz ya nabzı şaşırır. (A. İlhan)
Örnek 2: Şaşkınlıktan eli ayağına dolaşarak pencerelere koştu ve orada gördüğü manzara karşısında donakaldı. (E. Şafak)
Eli ayağı buz kesilmek (tutmamak) deyiminin anlamı
Güçsüz, dermansız kalmak.
Örnek: Bu hâli biraz yapmacık da olsa şimdi ben de şaşırmış, elim ayağım buz kesilmişti. (O. C. Kaygılı)
Eli ayağı titremek deyiminin anlamı
Korku, sinir vb. sebeplerle heyecanlanmak.
Eli ayağı tutmak deyiminin anlamı
Beden gücü yerinde olmak.
Örnek: Eli ayağı tutanlar, hiçbir haksızlığa razı olmamalıydı. (Ö. Seyfettin)
Eli aza varmamak deyiminin anlamı
Bir şeyi çok alma veya verme alışkanlığında olmak.
Eli boş çıkmak deyiminin anlamı
Umduğunu alamamak, başarısızlığa uğramak.
Örnek: Sağa döndü, sola baktı, seksen sergüzeşte atıldı, eli boş çıktı, parasız, kıyafetsiz ve mevkisiz olup… (R. H. Karay)
Eli boş dönmek deyiminin anlamı
Umduğunu alamadan dönmek.
Örnek: Nereyi arayıp taradılarsa elleri hemen hemen boş döndüler. (Halikarnas Balıkçısı)
Eli boş gelmek deyiminin anlamı
* Armağansız gelmek.
* Umulan şeyi getirmeden gelmek.
Eli böğründe kalmak deyiminin anlamı
Başarısızlığa uğramak, bir şey yapamaz duruma düşmek.
Eli cebine gitmemek (varmamak) deyiminin anlamı
Çok cimri olmak.
Eli darda olmak deyiminin anlamı
Para sıkıntısı içinde olmak.
Eli değmek deyiminin anlamı
Bir şey yapmaya vakit ve fırsat bulmak.
Örnek: Elim değmişken bir açıklamada bulunayım. (H. E. Adıvar)
Eli dursa ayağı durmaz deyiminin anlamı
Kıpırdak, hareketli (kimse).
Eli ekmek tutmak deyiminin anlamı
Geçimini kendi emeğiyle sağlayacak duruma gelmek.
Örnek: İşi var, eli ekmek tutuyor. İyi çocuktur. (M. Ş. Esendal)
Eli eline değmemek deyiminin anlamı
* Herhangi bir yakınlaşma olmamak.
* Birisiyle cinsel ilişkiye girmemiş olmak.
Eli ermek deyiminin anlamı
* Yapabilmek, ulaşabilmek.
* Bir işi yapmak için zaman bulabilmek.
Örnek: Zaman zaman, şiirin ne olduğunu elimin erdiği, gücümün yettiği kadar anlatmaya çalıştım. (O. V. Kanık)
Eli ermez gücü yetmez deyiminin anlamı
Çaresiz, zavallı.
Eli genişlemek deyiminin anlamı
Bolca paraya kavuşmak.
Eli gitmek deyiminin anlamı
Bir şeyi kavramak, tutmak istemek.
Eli harama uzanmak deyiminin anlamıulabilmek.
Dinî bakımdan yasaklanmış bir işe yönelmek.
Örnek: Eli ne vakit harama uzandı? (H. Taner)
Eli işe yatmak deyiminin anlamı
Becerikli, eli yatkın, uz olmak.
Eli kalem tutmak deyiminin anlamı
* Yazı yazmayı bilmek.
* Düşündüğünü güzel bir anlatımla yazmak.
Örnek: Saz sanatkârı bütün kedileri sever. Aynı zamanda eli kalem tuttuğundan sevdiği kedilerin bir bir hikâyesini yazar. (H. Taner)
Eli kırılmak deyiminin anlamı
Eli, işe yatkın bir duruma gelmek.
Eli kolu bağlı kalmak (durmak veya olmak) deyiminin anlamı
Bir engel dolayısıyla hiçbir iş yapamaz duruma gelmek.
Örnek: Diplomatlarımıza, büyükelçilik ve temsilcilik binalarımıza, tankerlerimize yapılan saldırılara karşı elimiz kolumuz bağlı duruyoruz. (T. Halman)
Eli koynunda kalmak deyiminin anlamı
Çaresiz kalmak.
Örnek: Kız isteyince, ailesi eli koynunda kabul etti.
Örnek 2: Buralarda elin koynunda kalmış, neden bizimle gelmiyorsun?
Ekmek elden su gölden deyiminin anlamı
Kendisi çalışmayıp başkasının kazancıyla geçinme durumu anlamında kullanılan bir söz.
Örnek: Uygar yaşamlarında ekmek elden su göldendi. (A. Kutlu)
El açmak deyiminin anlamı
* Dilenmek.
* Başkasının yardımını isteyecek durumda olmak.
* Kâğıt açmak.
Örnek: Oturup kör gibi, namerde el açmak iyi mi? (M. A. Ersoy)
El almak deyiminin anlamı
* Tarikatlarda bir mürit, mürşidinden, başkalarına yol gösterme iznini almak.
* Bir sanatı yapmak için ustanın iznini almak.
* Kâğıt oyunlarında karşı tarafın oynadığı kâğıdın daha önemlisini oynayarak üstünlük sağlamak.
El arı düşman gayreti deyiminin anlamı
Dosta düşmana karşı küçük düşmemek için çaba gösterme anlamında kullanılan bir söz.
El atmak deyiminin anlamı
* Birisinin işine karışmak, müdahale etmek.
* Bir işe girişmek, teşebbüs etmek.
* Sarkıntılık etmek.
* Yardım etmek, ilgilenmek.
Örnek: Nereye el atsak, altından kirli işler çıkıyor. (H. Topuz)
Örnek 2: Elbette birçok önemli konulara el attı ama ulusumuzun temel sorunlarından bazıları yüzüstü duruyor. (T. Halman)
Örnek 3: Üvey babasının teklifleri, tenhalarda şurasına burasına el atması. (O. Kemal)
Birinci elden kaynağa gitmek deyiminin anlamı
Bilimsel çalışmalarda kaynakların aslına, özgününe dayanmak.
Şeytan elini çekmiş deyiminin anlamı
Uygunsuz bir iş yapacak veya kötülük düşünecek durumu olmayan çok yaşlı kimseler için kullanılan bir söz.
Sol eli beklemek deyiminin anlamı
Şaka yemeğe beklenilen birine, yemeğe başlandığını anlatmak için kullanılan bir söz.
Örnek: Sol elimiz bekliyor, çabuk gelin.
Tek elden deyiminin anlamı
Bir yerin veya bir merkezin kumanda ve yönetimi altında olarak.
Teşebbüsü ele almak deyiminin anlamı
Öne atılıp bir işi yönetmeye başlamak.
Tezkeresini eline vermek deyiminin anlamı
İşine son vermek, kovmak.
Usta elinden çıkmak deyiminin anlamı
İşinin ehli olan bir kimse tarafından yapılmak.
Örnek: Sırtında koyu lacivert, usta elinden çıkmış bir kostüm. (Y. Z. Ortaç)
Yakayı ele vermek deyiminin anlamı
Kaçamayarak ele geçmek, yakalanmak.
Örnek: Bu konuda hiç kimsenin yakayı ele vermeyeceğine şimdiden kalıbımı basarım. (B. R. Eyuboğlu)
Yuları birinin elinde olmak deyiminin anlamı
Bir kimsenin davranışları birinin denetiminde, yönetiminde olmak.
Yuları ele vermek (kaptırmak) deyiminin anlamı
Birinin sözünden çıkmayacak duruma gelmek, kendi iradesiyle davranmamak.
El kiri deyiminin anlamı
Kolayca vazgeçilebilen, elde kalmayan şey, para.
Elinde patlamak deyiminin anlamı
* Bir şey satılamayıp sahibinde kalmak.
* Hhaber vb.ni uygun zamanda kullanamayıp fırsatı kaçırmak.
Elinde tutmak deyiminin anlamı
* Kendi tekelinde bulundurmak, başkalarına kaptırmamak.
* Bir malı satmayıp bekletmek.
Elinden almak deyiminin anlamı
Bir şeyden mahrum etmek.
Örnek: Özgürlüklerini ellerinden alıp birer araç hâline getiriyor onları. (A. Erhat)
Elinden bir iş (şey) gelmemek deyiminin anlamı
Çaresizlikten veya yeteneksizlikten bir iş yapamamak.
Örnek: Matbu kâğıtları doldurmaktan başka elinden bir iş gelmez, sorulmadıkça kendiliğinden konuştuğu görülmezdi. (R. H. Karay)
Elinden bir kaza çıkmak deyiminin anlamı
İstemeyerek birini yaralamak veya öldürmek.
Örnek: Belki elinden bir kaza çıkar diye evine girmeye cesaret edemezdi. (Y. K. Karaosmanoğlu)
Elinden düşürmemek deyiminin anlamı
Sürekli onunla ilgilenmek.
Örnek: Kendileri sanata çok meraklılar, ellerinden hiç kitap düşürmezler. (M. İzgü)
Elinden çıkmak deyiminin anlamı
Biri tarafından yapıldığı belli olmak.
Örnek: Giysi belli oldu, çok kaliteli, çok iyi terzi elinden çıkmış. (M. İzgü)
Elinden geleni ardına koymamak deyiminin anlamı
Yapabileceği bütün kötülükleri yapmak.
Örnek: Düşüncesini en iyi biçimde anlatabilmek için elinden geleni ardına koymamıştır. (S. Birsel)
Elinden geleni yapmak deyiminin anlamı
Gücünün yettiği kadarını yapmak.
Örnek: Bunu başarmak için elinden geleni yapacaksın, dedi. (İ. O. Anar)
Elinden gelmek deyiminin anlamı
Yapabilmek.
Örnek: Nesir az çok benim de elimden geldiği için midir nedir kabul edemiyorum şiirden güç olduğunu. (N. Ataç)
(elinden gelse, bıraksalar) bir kaşık suda boğmak deyiminin anlamı
Bir kimseye çok kızmak veya çok öfkelenmek.
Örnek: Muhalifler bizi bir kaşık suda boğmak istidadını gösteriyordu. (Y. K. Karaosmanoğlu)
Elinden hiçbir şey kurtulmamak deyiminin anlamı
Her şeyi becerebilmek.
Elinden iş çıkmamak deyiminin anlamı
Çabuk iş görememek.
Elinden iyi iş gelmek deyiminin anlamı
Becerikli, hünerli olmak.
Elinden kan çıkmak deyiminin anlamı
Cinayet işlemek.
Örnek: Kırk kanını Allah’a affettirmeye çalışırken kazara, elinden yeni bir kan çıkmıştı. (Ö. Seyfettin)
Elinden kurtulmak deyiminin anlamı
Birinden kaçmayı başarmak.
Örnek: Birtakım bahanelerle elimden kurtulacağını mı sanıyorsun? (A. M. Dranas)
Elinden tutmak deyiminin anlamı
* Yardım etmek.
* Kayırmak.
Eline almak deyiminin anlamı
* Bir işin veya yerin yönetimini üstlenmek.
* Bir işi kendi yapmaya başlamak.
Eline ayağına kapanmak (sarılmak, düşmek) deyiminin anlamı
Birine çok yalvarmak.
Eline ayağına üşenmemek deyiminin anlamı
Her türlü ayak hizmetini yüksünmeden yapmak, hamarat olmak.
Eline düşmek deyiminin anlamı
* Egemenliği, buyruğu altına girmek.
* Yakalanmak.
* Birine muhtaç olmak.
* Rastlamak, tesadüf etmek.
Örnek: Haydutların eline düştü.
Örnek 2: Elbet bir gün elime düşersin.
Örnek 3: Çocuk iyi bir öğretmenin eline düştü.
Örnek 4: Kale düşman eline düştü.
Elinin tersiyle çarpmak deyiminin anlamı
Ayanın arkasıyla şiddetle tokat atmak.
Elinin tersiyle itmek deyiminin anlamı
Reddetmek, kabul etmemek.
Örnek: Hangi dolmuşa binersen bin, uzat parayı sürücüye, sürücü hemen elinin tersiyle iter. (M. İzgü)
Eliyle koymuş gibi deyiminin anlamı
Aramadan, kolayca.
Örnek: Eliyle koymuş gibi rafta çay kavanozunu buldu. (O. Rifat)
Elle tutulacak tarafı (yanı) kalmamak deyiminin anlamı
* Sağlam bir yanı kalmamak.
* Güvenilecek veya kayrılacak bir yönü olmamak.
Elle tutulur deyiminin anlamı
* Çok açık ve belli.
* Somut.
Elle tutulur gözle görülür deyiminin anlamı
Çok belirgin, çok açık.
Örnek: Sevim’in güzelliği elle tutulur, dille anlatılır makbul bir güzellik değildir. (R. N. Güntekin)
Elle tutulur tarafı olmamak deyiminin anlamı
Hiçbir değerli yanı olmamak.
Ellenmiş dillenmiş deyiminin anlamı
İffetsizliği yayılmış (kadın).
Ellerde gezmek deyiminin anlamı
* Elden ele dolaşmak.
* El üstünde tutulmak, saygı ve sevgi görmek.
Elleri (ellerin) dert görmesin deyiminin anlamı
* Ellerine sağlık anlamında kullanılan bir iyi dilek sözü.
Örnek: Havluyu geri aldığı zaman, oh rahatladım, ellerin dert görmesin, dediği duyulurdu. (N. Cumalı)
Eline (elinize veya ellerinize) sağlık deyiminin anlamı
El emeği ile güzel bir şey yapana söylenen iyi dilek sözü.
Eline erkek eli değmemiş olmak deyiminin anlamı
Kız, namuslu olmak.
Eline eteğine doğru deyiminin anlamı
Her türlü kötülükten uzak olan, dürüst.
Eline eteğine sarılmak deyiminin anlamı
Çok yalvarmak.
Eline fırsat geçmek deyiminin anlamı
İmkân bulmak.
Örnek: Hazır fırsat geçmiş eline, hiç öyle mi konuşulur?
Eline geçmek deyiminin anlamı
* Kazanmak, edinmek, elde etmek.
* Rastlamak, bulmak.
* yakalamak.
Örnek: Evi sattım, elime bin iki yüz lira kadar bir şey geçti. (Ö. Seyfettin) Örnek 2: Eline geçen her kitabı okur.
Eline tutuşturmak deyiminin anlamı
Karşısındakinin isteyip istemediğini düşünmeksizin verivermek.
Örnek: Bir şey demeden mektubu elime tutuşturdu.
Eline yüzüne bulaştırmak deyiminin anlamı
Bir işi gerektiği gibi yapamamak, başarısız olmak, becerememek.
Elini arı kovanına sokmak deyiminin anlamı
Elini taşın altına koymak.
Elini ayağını öpeyim deyiminin anlamı
Çok yalvarırım anlamında kullanılan bir söz.
Elini belli etmek (göstermek) deyiminin anlamı
Kâğıt, okey vb. oyunlarda elindeki kâğıdı veya taşı, oynayanlara belli edecek biçimde sözle, işaretle açıklayıp oynamak.
Elini çabuk tutmak deyiminin anlamı
Gerekli önlemi zamanında almak.
Örnek: Aman elinizi çabuk tutun, yılanın başı küçükken ezilmeli. (Y. Kemal)
Elini kana bulamak (bulaştırmak) deyiminin anlamı
Öldürmek.
Elini kolunu sallaya sallaya gelmek deyiminin anlamı
* Gelirken hiçbir armağan getirmemek.
* Bitirmeye gittiği işten sonuç alamadan dönmek.
Elini kolunu sallaya sallaya gezmek deyiminin anlamı
* Ortada görünmemesi gereken kimse pervasızca dolaşmak.
* Pervasızca, kimseden çekinmeden dolaşmak.
Örnek: Bütün memleketi, elimi kolumu sallayarak serbest ve rahat dolaşmaya başlamıştım. (Y. K. Karaosmanoğlu)
Elini kulağına atmak deyiminin anlamı
Ezan okumak, gazel veya türkü söylemek için elini kulak kepçesinin arkasına koymak.
Elini oynatmak deyiminin anlamı
Parayı esirgememek.
Elini sallasa ellisi deyiminin anlamı
Birinin karşı cinsten birçok insanı kolaylıkla elde edebileceğini anlatan bir söz.
Elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak deyiminin anlamı
Hiçbir iş yapmamak.
Örnek: Anneciğim, hayatımı kazandığımda senin elini sıcak sudan soğuk suya sokturmam. (A. Kutlu)
Elini taşın altına koymak (sokmak) deyiminin anlamı
Bir konuda sorumluluk üstlenmek.
Elini uzatmak deyiminin anlamı
Yardım etmek.
Örnek: Kızılay, yoksullara elini uzatır.
Elini veren kolunu alamaz deyiminin anlamı
Kendisine iyilik yapıldığında devamını fazlasıyla isteyen kimseler için kullanılan bir söz.
Elini vicdanına koymak deyiminin anlamı
Doğru, yansız, hakça davranmak.
Elinin altında olmak deyiminin anlamı
* Her zaman kolayca alınıp yararlanılabilecek yerde ve yakınlıkta (olmak)
* Hazırda bulundurmak
Örnek: elinin altındaki asker pek azdı. (Ö. Seyfettin)
Örnek 2: Bütün belgelerin elimin altında olduğunu söylüyordum. (M. İzgü)
Elinin hamuruyla erkek işine karışmak deyiminin anlamı
Kadınlar, beceremeyeceği işleri yapmaya kalkışmak.
Ellerim yanıma gelsin deyiminin anlamı
Allah canımı alsın ki doğru söylüyorum anlamında kullanılan bir söz.
Eteğinden el çekmek deyiminin anlamı
* Etliye sütlüye karışmamak.
* Birini tacizden vazgeçmek.
Giydiği yakışırken eller bakışırken deyiminin anlamı
Gençken, güzelken anlamında kullanılan bir söz.
Gözle görülür, elle tutulur hâle gelmek deyiminin anlamı
Çok açık bir biçimde görülmek, herkes tarafından bilinmek.
Örnek: Haksızlık, rüşvet, gözle görülür, elle tutulur hâle gelmişti.
Gurbet ele düşmek deyiminin anlamı
Aile ocağından uzak bir yere gitmek.
Güvendiği dal elinde kalmak deyiminin anlamı
Yardım ve yarar beklediği kimse, yer veya şeyden iyilik gelmemek.
İki eli yakasında olmak deyiminin anlamı
Kıyamette ondan davacı olmak.
Örnek: Babanın kanını yerde korsan öteki dünyada iki elim yakanda diye kışkırtmıştı. (O. Kemal)
İki eli kanda olsa deyiminin anlamı
Elindeki iş ne kadar önemli olursa olsun anlamında kullanılan bir söz.
Örnek: Eğer gece vakti hekim lazım olursa sen benim pencerenin altına gel, bir nara bas, iki elim kızıl kanda olsa yetişirim. (H. Taner)
İki eli şakaklarında düşünmek deyiminin anlamı
Derin derin düşünmek.
İki eli yanına gelmek deyiminin anlamı
ölmek.
İnisiyatifi ele almak (geçirmek) deyiminin anlamı
Karar verme yetkisini kullanmak.
Örnek: Bu kurnaz dilenci böylece inisiyatifi göstermelik de olsa eline alıp sağa sola emirler vermeye başladı. (İ. O. Anar)
İnsan eli değmemiş deyiminin anlamı
Bakımsız kalmış yer.
İpi eline geçmek deyiminin anlamı
Yönetimi başkasının eline geçmek, kontrolü başkasının elinde bulunmak.
Örnek: İpleri Topal Osman’ın eline geçince bir uysallaşır, bir uysallaşır kâfir! (R. Enis)
İşten el çektirmek deyiminin anlamı
Görevden uzaklaştırmak.
Kapanın elinde kalmak deyiminin anlamı
* Çok istenir ve aranır olmak.
* Bir şeyden ancak çabuk davranabilenler yararlanmak.
Kendini ele vermek deyiminin anlamı
Yaptığı bir davranış veya söylediği bir sözle kendi suçunu ortaya çıkarmak. Örnek: Çünkü âdeta kendimi ele vermiştim. (H. E. Adıvar)
Kesesi el vermemek deyiminin anlamı
Bütçesi elverişli olmamak.
Kitaba el basmak deyiminin anlamı
Kutsal kitap üzerine elini koyarak ant içmek.
Olmuş armut gibi eline düşmek deyiminin anlamı
* Emeksiz ve zahmetsizce eline geçmek.
* Emek harcamadan, kolaylıkla, yorulmadan elde etmek.
Örnek: Babasının araba, olmuş armut gibi eline düşünce pek sevindi.
Pabucunu eline vermek deyiminin anlamı
Dolaylı olarak kovmak.
Örnek: Pabucunu eline vermişler, hiç konuşmadan çıktı gitti.
Post elden gitmek deyiminin anlamı
* Öldürülmek.
* Bulunduğu yüksek makamdan ayrılmak zorunda kalmak.
Örnek: Post elden gidince kahretti adam.
Sağ eliyle sol kulağını göstermek deyiminin anlamı
Kısa yoldan yapılacak bir işi dolambaçlı yollardan geçerek yapmaya çalışmak.
Örnek: Böyle yaparak, sağ elinle sol kulağını gösteriyorsun.
Sakalı ele vermek deyiminin anlamı
Başkasının sözünden çıkmayacak bir duruma düşmek.
Örnek: Yumuşak durmak, yalvarmak, sakalı ele vermek demektir, sonra artık evin idaresi ne olacak? (M. Ş. Esendal)
Örnek 2: O artık evli bir insan, sakalı ele verdi, kafasına göre hareket edemez.
Örnek 3: Sakalını ele vermeseydi, bugün o da burada olurdu.
Sıfıra sıfır elde var sıfır deyiminin anlamı
* Bütün çalışmaların boşa gittiğini, istenilen sonucun alınamadığını anlatan bir söz.
* Hiçbir şey elde edemedik, bütün çalışmalar boşa gitti anlamında kullanılır.
Örnek: Bu kadarlık yatırıma yazık oldu; sıfıra sıfır, elde var sıfır.
Eli mahkum olmak deyiminin anlamı
Yapmak zorunda olmak, mecbur durumda kalmak.
Örnek: Eli mahkum olduğundan, her dediğini yapıyor.
Örnek 2: O pozisyonda eli mahkum olduğu için kırmızı kart çıkardı.
Örnek 3: O gazetelerin eli mahkum olduğu için, aleyhte haber yapamaz.
Eli para görmek deyiminin anlamı
* Eline para geçmek.
* Para sıkıntısından az çok kurtulmak, para kazanmaya başlamak.
Örnek: Elli yaşlarına doğru pazarcılık yapmaya başladı; eli para gördü, yüzü güldü. (Ü. Dökmen)
Eli silah tutmak deyiminin anlamı
Silah kullanabilmek.
Örnek: Eli silah tutan her kişiyi cepheye yolladılar.
Örnek 2: Kasabayı savunacak, eli silah tutan adam bulmakta zorlanıyorduk.
Örnek 3: Allah muhafaza, bir savaş durumunda eli silah tutan herkes vazife başında olacaktır.
Eli varmamak deyiminin anlamı
Bir işi yapmaya gönlü razı olmamak.
Örnek: Temiz yere kolay çöp atamazsınız. eliniz varmaz. (H. Taner)
Örnek 2: Bulaşıkları yıkamaya bir türlü elim varmıyor.
Elinde avucunda nesi varsa deyiminin anlamı
Maddi olarak sahip olduğu her şey anlamında kullanılan bir söz.
Örnek: Elinde avucunda nesi varsa kızına vermiş.
Örnek 2: Elinde avucunda nesi varsa hepsini kumarda kaybetmiş.
Elinde bulunmak deyiminin anlamı
O şeye sahip bulunmak.
Örnek: Elinizde ada çayı ve ıhlamur bulunur mu?
Örnek 2: Örnek olsun diye birkaç çeşit elimde bulunduruyorum.
Elinde büyümek deyiminin anlamı
* Büyütülmek, bakılmak.
* Eğitilmek, bilgi, görgü ve terbiye sahibi olmak, yetiştirilmek
Örnek: Çocuklar Nimet Hanım adında bir kadının elinde büyüdüler. (R. N. Güntekin)
Örnek 2: Üstadım, ben sizin elinizde büyüdüm, sizden feyzaldım. (F. F. Tülbentçi)
Örnek 3: Teyzemin elinde büyüdüm sayılır.
Elinde kalmak deyiminin anlamı
* Bir şeyi istediği halde satamamak, elinden çıkaramamak.
* Bir kişinin zarar görmesi, bir eşyanın kullanılamaz duruma düşmesi.
* Birinin bakımında, yönetiminde olmak.
Örnek: Bir tek bu pasta elimde kaldı.
Örnek 2: Bugün, iki kasa taze fasulye elimde kaldı.
Örnek 3: Yola bu arabayla çıkmayacaktık, elimizde kalacak yoksa bu külüstür.
Örnek 4: Şuna söyleyin dolaşmasın buralarda, yoksa babamın elinde kalacak.
Örnek 5: Bu yaştan sonra akrabalarımın elinde kalmak istemiyorum.
Canı çıkmak deyiminin anlamı
Ölmek.
* Yaptığı bir işte çok güçlük çekmek.
* Çok yıpranmak.
Örnek: Hastanın canı çıkarken doktor yetişti.
Örnek 2: Durumu kurtardım ama canım çıktı.
Örnek 3: Onu razı edinceye kadar canım çıktı.
Örnek 4: Saatlerdir balta sallamaktan canı çıkmıştı.
Örnek 5: O kadar ağır yükün altında, adamın neredeyse canı çıkacaktı.