Öküzün trene baktığı gibi bakmak
Aptalca, hiçbir şey anlamadan bakmak.
Örnek: Öğretmen ders anlatıyor, o da öküzün trene baktığı gibi bakıyordu.
Örnek 2: Bana, öküzün trene baktığı gibi bakmazsan sevinirim Berke.”
Treni kaçırmak
* Bir şeyi elde etme, bir işi gerçekleştirme olanağını zamanında kullanamamak.
* Bir işi gerçekleştirme, bir şeyi elde etme olanağını yitirmek.
* Fırsatları kaybetmek, geç kalmak.
* İşleri zamanında bitirememek.
Örnek: Karar vermekte gecikince treni kaçırdı.
Örnek 2: Eğer bugün de gelmezsen treni kaçıracaksın.
Raydan (rayından) çıkmak
* Düzeni bozulmak, altüst olmak.
Örnek: Ekonomik durum raydan çıktı.
Örnek 2: Son günlerde şirkette işler raydan çıktı.
Rayına girmek
* (Bir iş) iyi bir duruma gelmek, düzgün ve yolunda işlemeye başlamak.
* İstenilen biçimi almak, gerekli olan şekilde gelişmek.
Örnek: Son altı aydır işler rayına girdi, çok şükür borçları ödedik.
Örnek 2: Evlilikleri rayına girmiş, gözlerinin içi gülüyordu.
Örnek 3: Bu şirkette işler bir türlü rayına girmiyor.
Rayına oturtmak
Bir işi yoluna, yöntemine koymak, düzgün işler duruma getirmek.
Örnek: Okula gelen yeni müdür, işleri rayına oturtmaya çalışıyor.
İstasyon yapmak
Duraklamak, beklemek.
Örnek: Hep birlikte ilk istasyonda inerek karakola gitmişlerdi. (Çetin Altan)
Örnek 2: Bir geçitte bir dakika kadar istasyon yaparak geçit bekçisiyle yarenlik ettik. (Reşat Nuri Güntekin)