Utancından yerin dibine girmek deyiminin anlamı
* Çok utanmak.
* İstenilen biçimde ve nitelikte olmama karşısında üzüntü duymak, aşırı utanmak.
* Kaybolmak, göze görünmez olmak.
Örnek: Süleymaniye’nin avlusunu dolaşırken, utancımızdan yerin dibine gireceğimiz geldi. (B. R. Eyuboğlu)
Örnek 2: Şuradaydı ama bulamıyorum, yerin dibine geçti sanki!
Uyku bastırmak deyiminin anlamı
* Uyanık kalması zor olacak şekilde uykusu gelmek.
* Aşırı derecede uykusu gelmek, uyuma isteği duymak.
Örnek: Yemekten sonra bir uyku bastırır, kafamı kaldıramazdım.
Örnek 2: İkimiz de esniyorduk, uyku bastırıyordu. (O. C. Kaygılı)
Ucu bucağı olmamak deyiminin anlamı
* Sınırsız olmak, başı sonu olmamak.
* Bir yer çok geniş, sonu yokmuş gibi olmak.
* Genişliği ve uzunluğu sonsuz hissi uyandıracak kadar çok olmak.
* Büyük, kocaman, çok geniş.
Örnek: Kafamı kaldırıp şöyle bir baktım, ovanın ucu bucağı görünmüyordu.
Örnek 2: Ucu bucağı görünmeyen okyanusların karanlık dalgaları üzerinde avare yüzen bir çöp gibi yalnız. (P. Safa)
Uyku çekmek deyiminin anlamı
* Belirli bir süre uyumak.
* Rahat ve huzurlu bir şekilde çok uyumak.
* Uzun ve dinlendirici bir uyku uyumak.
Örnek: Eve gidip şöyle bir uyku çekeceğim.
Örnek 2: Erken yattığı gamlı gecelerde geniş kanepenin üstünde uykusunu çekiyordu. (M. Ş. Esendal)
Uykusu ağır olmak deyiminin anlamı
* Uykudan zor uyanmak.
* Gürültülü ortamlarda ve sarsmakla bile uyanmayan kimseleri nitelemek için kullanılır.
Örnek: Uykusunun ağır olduğunu herkes bilirdi.
Örnek 2: Onun uykusu ağırdır, rahatsız olmaz.
Ucu dokunmak deyiminin anlamı
* Yapılan bir davranışın dolaylı yoldan ona zararı olmak.
* Herhangi bir işten zarar görmek.
* Bir işten biri zarar görür olmak, söylenen bir söz birine zarar vermek.
Örnek: O işin ucu bana dokundu ve çok büyük zarar gördüm.
Örnek 2: O çubuğu kıracağım fakat ucu sana dokunacak diye kıramıyorum.
Uykusu gelmek deyiminin anlamı
* Uyku ihtiyacı duymak.
* uyuma gereksinimi, isteği duyumsamak.
Örnek: Uykum gelmesin diye sık sık yüzümü yıkadım.
Örnek 2: Bu saatlerde onun uykusu gelir.
Uykusu kaçmak deyiminin anlamı
* Uykudan uyanıp, uykusu geçmek, tekrar uyuyamamak.
* Uyumak için yatağa girmişken ve uyuyacak durumdayken, herhangi bir nedenle uyuyamamak.
* Tedirgin olmak, kaygılanmak.
Örnek: Uykusu kaçmış, yatakta bir o yana bir bu yana dönüp duruyordu.
Örnek 2: Bir olta nasıl yapacağım diye uykularım kaçtı. (S. F. Abasıyanık)
Ucu ucuna deyiminin anlamı
* Tam bir şekilde yeten, hiç eksik kalmayan ve hiç artmayan.
* Ancak yetişecek kadar.
Örnek: İp ucu ucuna geldi.
Ucunda bir şey olmak deyiminin anlamı
* Bir davranışın içinde gizli bir amaç olmak.
* Bir şeyde gizli bir amaç bulunmak.
Örnek: Bu davranışının ucunda bir şey var ama anlayamadım.
Örnek 2: Ne yapalım, ucunda ölüm yok ya! (M. Yesari)
Uykusunu almak deyiminin anlamı
* İhtiyaç duyduğu kadar uyumak, uyandığı zaman uykusuzluk ve yorgunluk hissetmemek.
* Gerektiği kadar uyumuş olmak.
* Uykusunu yeterince uyumak.
Örnek: Epeydir yatıyorsun, uykunu almış olmalısın.
Uykusunu alamamak deyiminin anlamı
* Uyku ihtiyacı hissetmek.
Örnek: Dün akşam geç yattığından uykusunu alamamıştı.
Uykuya dalmak deyiminin anlamı
* Uyumaya başlamak.
* Rahat ve derin bir şekilde uyumak.
Örnek: Sonunda uykuya dalınca, ay ışığı uyuyan denizcilerin mutlu yüzlerini apak aydınlattı. (Halikarnas Balıkçısı)
Uzağı görmek deyiminin anlamı
* Gelecekte olan şeyleri hesap etmek ya da bunu tahmin edebilmek.
* Gelecekte ne olacağını sezmek, kestirmek.
* Bir işin sonucunu,nasıl gelişeceğini önceden tahmin edebilmek. Tedbirli hareket etmek.
Örnek: Onun yazılarında hep, uzağı gören bir aydının düşünceleri vardır.
Örnek 2: Dedem uzağı gören bir adamdı.
Uzun boylu deyiminin anlamı
* Boyu uzun kimse.
* Uzun süre.
* Derinlemesine, ayrıntıyla.
* Ayrıntıları hesap ederek, etraflıca düşünmek.
Örnek: Uzun boylu düşünmeden işe giriştiler.
Örnek 2: Meselenin üzerinde öyle uzun boylu durmadık.
Uzun etmek deyiminin anlamı
* Bir tartışmayı gerekenden uzun süre devam ettirmek, sürdürmek, uzatmak.
* Aşırıya gitmek, terbiyesini bozmak.
* Nazlanmak, sözünde direnmek.
Örnek: Haydi uzun etme de gel benimle!
Örnek 2: Pek canım istiyor, uzun etme! (P. Safa)
Uzun hikaye deyiminin anlamı
* Anlatması uzun sürecek olay ya da konu.
* Pek çok ayrıntıları bulanan, anlatması uzun sürecek, anlatılmadan da anlaşılamayacak olan olay ya da konu.
Örnek: Çok uzun bir hikaye benimkisi senin fazla zamanını almayayım.
Uzun lafın kısası deyiminin anlamı nedir
* Özetle, kısaca, sözü uzatmayarak.
* Bir konuyu fazla uzatmadan, eveleyip gevelemeden, kısaca ve özet olarak söylenmesi ve anlatılması yani sözü uzatmayarak konuya girilmesi anlamına gelmektedir.
Örnek: Uzun lafın kısası, yazar gerçekçi olmalıdır.
Örnek 2: Uzun lafın kısası kitap çok güzeldi.
Örnek 3: Uzun lafın kısası, eleştirmeci okuyucuya faydalı, edebiyata faydalı bir yazıcıdır. (S. F. Abasıyanık)
Uzun uzadıya deyiminin anlamı
* Bir şeyi tüm detayları ile anlatmak.
* Derinleştirerek, genişleterek, ayrıntılarına inerek, uzatarak.
* Çok ayrıntılı olarak, en ince noktalarına inerek.
Örnek: Size uzun uzadıya anlatmak gerekmez, onu iyi bilirsiniz
Örnek 2: Meseleyi uzun uzadıya inceledik.
Örnek 3: Şeyhler izin alarak bir çadıra çekildiler, uzun uzadıya konuştular. (R. H. Karay)
Ucunu kaçırmak deyiminin anlamı
* Çıkmaza girmek, denetimi elinden kaçırmak.
* Bir yeri yönetmede veya bir şeyi kullanmada gereken ölçüyü kaçırıp, artık duruma hâkim olamamak; çıkmaza girmek.
Örnek: İşin ucunu kaçırdın, oldu mu ya?
Örnek 2: Biraz daha dikkatli olmalıyız, yoksa ipin ucunu kaçıracağız.
Ucuz atlatmak deyiminin anlamı
* Bir felaket, kaza zor bir durumdan çok az bir zararla kurtulmak.
* Güç ve tehlikeli durumdan az bir zararla sıyrılmak.
Ucuz atlatmak ile ilgili cümleler
– Ucuz atlattık, az kalsın uçuruma yuvarlanacaktık.
– Bizim tekrar tekrar dinlemeyi sevdiğimiz bu fıkrayı anlatırken o hâlâ bu işten ucuz kurtulmuş olmasının heyecanını duyardı. (A. Ş. Hisar)
– Çok şükür ki Ucuz atlattık, nerdeyse arabaya çarpacaktık.
Uçan kuşa borcu olmak deyiminin anlamı
* Çok fazla kişiye borcu olmak.
* Pek çok kişiye borçlu olmak.
Örnek: Babanın uçan kuşa borcu varmış diyorlar, doğru mu?
Örnek 2: Ben kimsenin hususi hayatına karışmayı asla sevmem ama şu Şahin Paşa, uçan kuşa borcu olduğunu herkes bilirken nasıl oluyor da kumarda bu kadar para kaybediyor. (A. Ş. Hisar)
Uçan kuştan medet ummak deyiminin anlamı nedir
* Çok muhtaç durumda olup en ufak bir ihtimalden fayda umacak durumda olmak.
* Sıkıntısına, içinde bulunduğu güç duruma bir çözüm bulmak için olmayacak yerlerden ve kişilerden yardım beklemek, her çareye başvurmak.
* Pek sıkıntıda bulunup, bu sıkıntıdan kurtulmak için her türlü çareye, olmadık yerlere başvurmak, yardım istemek.
Örnek: O birkaç gün içinde uçan kuştan medet umdum. (R. N. Güntekin)
Uçsuz bucaksız deyiminin anlamı
* Çok geniş ya da sınırsız.
* Sonu görülemeyecek denli geniş olan.
* Pek çok, çok fazla, sayısız.
Örnek: Uçsuz bucaksız kırlarda dolaşmak istiyordum.
Örnek 2: Çukurova’nın uçsuz bucaksız buğday tarlaları yemyeşildi.
Uma uma döndük muma deyiminin anlamı
* Çok zamandır umut içinde olunduğu ama bu umutların gerçekleşmemesi sebebiyle çok zor durumlara düşüldüğü anlamında kullanılır.
* Umut edilen, beklenilen şeyler gerçekleşmeyince hayal kırıklığına uğrayan, kötü durumlara düşen, zayıflayıp gücünü yitiren insanlar için söylenir.
Umurunda olmamak deyiminin anlamı
* Hiç umursamamak, önemsememek.
* Bir şey, birinin; onu hiç ilgilendirmemek, ona hiç önem vermemek, aldırış etmemek.
Örnek: Gece partileri için arkadaşlarını buldu mu artık dünya istediği gibi dönsün, umurunda olmazdı. (A. Ş. Hisar)
Ununu elemiş eleğini asmış deyiminin anlamı nedir
* Hayatta yapmak istediklerini yapmış, geri kalan ömrü süresince artık yapacak önemli bir işi kalmamış kimseler için söylenir.
* Geri kalan ömrü süresince yapacak önemli bir işi kalmamak anlamında kullanılan bir söz.
Örnek: Ben unumu eledim, eleğimi astım. Benim gibi evli, çoluk çocuk sahibi adamlara öyle yerlere gitmek yakışır mı? (H. R. Gürpınar)
DEYİM NEDİR?
Deyim, dil biliminde, kavramları, durumları hoşa giden bir anlatımla ya da özel bir yapı ya da söz dizimi içinde belirten ve çoğunlukla gerçek anlamlarından ayrı anlamlara gelen sözcüklerden oluşan kalıplaşmış sözcük topluluğu ya da cümledir. İki veya daha çok sözcükten kurulu bir çeşit dil ifadesi olan deyimler, duygu ve düşünceleri dikkati çekecek biçimde anlatan ad, önad, belirteç, yalın ve birleşik eylem görünüşlü dilsel yapılardır. Ya tam bir tümcedirler ya da bir söz öbeğidirler.
Diğer bir deyişle Deyim; Genellikle gerçek anlamından uzaklaşmış birden çok sözcükten oluşan, bir kavramı ya da durumu karşılayan kalıplaşmış sözcük gruplarına “deyim” denir.
DEYİMLERİN ÖZELLİKLERİ
1. Deyimler kalıplaşmış sözlerdir, kelimelerin yerleri değiştirilemez ve aynı anlama bile gelse yerine başka bir sözcük getirilemez. Farklı bir sözcük getirilir veya sözcüklerin yeri değiştirilirse, ifade etmeye çalışılan düşünce anlamlı ve cümle akşına uygun olsa bile kullanılan söz grubu deyim sayılmaz.
“Başını taştan taşa vurmak” deyimi “kafasını taştan taşa vurmak” biçiminde söylenemez.
“Tut kelin perçeminden” deyimi” kelin perçeminden tut” biçiminde kullanılamaz.
2. Deyimler en az iki sözcükten oluşan söz gruplarıdır. Bir sözcük tek başına deyim oluşturamaz.
– Ağzını aramak
– Bozuntuya vermemek
– Fikir yürütmek
– Ekmeğini taştan çıkarmak
– Elinden geleni ardına koymamak
3. Deyimler farklı farklı söz grupları biçiminde meydana gelmişlerdir. Deyimleri oluşum şekillerine göre aşağıdaki gibi sınıflandırılabiliriz.
İsim Tamlaması Biçiminde Olanlar
Ateş pahası, ekmek kapısı, balık istifi, eşek şakası, anasının gözü vb.
Sıfat Tamlaması Biçiminde Olanlar
Kara cahil, deli fişek, yarım ağız, püsküllü bela vb.
Kurallı Bileşik Sıfat Biçiminde Olanlar
Çenesi düşük, içten pazarlıklı, eli açık, maymun iştahlı, gözü kara vb.
Mastar Grubu Biçiminde Olanlar
Acemilik çekmek, ciğeri beş para etmemek, suratı bir karış asılmak, iki ayağını bir pabuca sokmak, etekleri zil çalmak, göz dikmek, aldırış etmemek vb.
Cümle Biçiminde Olanlar
Adet yerini bulsun. Dostlar alışverişte görsün. Delik büyük yama küçük. Fol yok yumurta yok. Ayıkla pirincin taşını vb.
(Eksiltili cümle, ikileme vb biçiminde olan deyimler de vardır.)
4. Ne kadar fazla sözcükten oluşursa oluşsun deyimler tek bir kavramı ya da durumu karşılar. Deyimleri atasözlerinden ayıran en önemli özellik de budur. Atasözlerinin arka planında öğüt verme, ders çıkarma gibi unsurlar varken deyimler yalnızca bir durumu bir kavramı belirten anlatım kalıplarıdır.
Çoban kulübesinde padişah rüyası görmek: Hayalcilik
Üstüne tuz biber ekmek: Kusuru artıracak harekette bulunmak
Suya götürüp susuz getirmek: Herhangi bir işte diğerini alt etmek
Atı alan Üsküdar’ı geçti: Fırsatı kaçırmak
Havanda su dövmek: Boşuna uğraşmak
Deveye sormuşlar: Neden boynun eğri? “Nerem doğru ki” demiş: İşin her tarafının bozuk olması durumu
5. Deyimlerin büyük çoğunluğu mecaz anlamlıdır, yani deyim içindeki sözcüklerin karşıladıkları anlamlar ile deyimin karşıladığı anlam farklıdır.
Küplere binmek: Sinirlenmek (Küpün üzerine oturmak anlamında değildir.)
Derdini dökmek: Çekilen sıkıntıların bir bir anlatılması.
Ayağının tozuyla: Gelir gelmez
Burun kıvırmak: Beğenmemek
Sinekten yağ çıkarmak: Olamayacak yerden çıkar sağlamaya çalışmak
Ağzı açık ayran delisi: Aptal aptal bakan avanak
6. Sayıları az da olsa gerçek anlamlı deyimler de vardır. Deyim içindeki sözcüklerin karşıladıkları anlamlar ile deyimin karşıladığı anlam aynıdır.
Çoğu gitti azı kaldı: Yapılmakta olan işin en önemli, en zor bölümü bitti.
İyi gün dostu olmak: Sadece iyi günlerde görünmek.
Kimi kimsesi olmamak: Yakını, eşi, dostu bulunmamak.
Yükte hafif pahada ağır: Taşınması kolay olan aynı zamanda kıymetli olan şey