Öküzün altında buzağı aramak deyiminin anlamı nedir
* Bir şeyin sebebini yanlış yerde aramak.
* Olmayacak bahaneler uydurarak birine suç yüklemeye çalışmak.
* Kimi sebepler, bahaneler uydurarak suç ve suçlu bulma çabasında olmak.
Öküzün altında buzağı aramak hikayesi
Zengin bir toprak ağası sahip olduğu pek çok koyun, sığır, at, manda ve keçi gibi hayvanları, ortakçı köylülerine, doğan yavruları almak şartıyla verirmiş. Her yıl doğumlardan sonra köylere giderek yeni doğan kuzu, buzağı, malak, tay, gibi yavruları aşırı bir titizlikle sayar, özel damgasını vurur, sonra da defteri” ne kaydedermiş. Bunu yaparken de tüm huzursuzluğu, aksiliği ile köylülere yavruları cins cins ayırtır, mutlaka her hayvanı yavrusu ile beraber görmek istermiş. Hani bunun kuzusu? Hani bunun oğlağı? Hani bunun malağı diye bağırıp çağırarak sayım ve kayıt yaptığı bir gün, inek sandığı irice bir öküzün altında buzağısını göremeyince, boynuzundan tutup “Hani bunun buzağısı?.. Hani bunun buzağısı?..” diye bağırmaya başlamış. İlk anda şaşkınlık ve ortalıktaki telaştan olsa gerek, köylü de şaşırıp başlamış buzağıyı aramaya. Ağa da bir hırsızlık yakaladım diye sevincinden şamatayı artırmış. Bir aralık köylülerden biri durumu farkedip: “Ağam” demiş. “O hayvan inek değil öküzdür. Öküzün altında buzağı aranır mı? Erkek hayvanın da buzağısı olur mu?”
Ömür çürütmek deyiminin anlamı
* Bir şeyi yaparak yaşlanmak ya da boşa zaman geçirmek.
* Uzun zaman emek vermiş olmak.
* Uzun zaman boşuna vakit vermiş olmak.
Örnek: Bu işte az mı ömür çürüttük?
Örnek 2: Anlaşılıyor ki bu işte ömür çürütmüşüz.
Örnek 3: Bu ev için bir ömür çürüttüm ben.
Ömür sürmek deyiminin anlamı
* İyi ya da rahat yaşamak.
* Yaşamı belli şartlar içinde sürüp gitmek (belli koşullar içinde yaşıyor olmak).
Örnek : Kente alışamadı, şimdi köyde ömür sürüyor.
Örnek 2: Uzun bir ömür sürdü dedem.
Ömür törpüsü deyiminin anlamı
* İnsanın ömrünü kısaltacak derecede rahatsızlık veren kişi yada olay.
* İnsanı sıkıntılarla, üzüntülerle yıpratan, yoran uzun ve yorucu iş.
* Ömrü gerçek manada kısaltan şeyler. Örneğin, sigara içmek gibi.
Öç almak deyiminin anlamı
* Birisinin yaptığı bir kötülüğe karşı başka bir kötülük yaparak onu cezalandırmak, intikam almak.
* Yapılan bir kötülüğün acısını aynı derecede bir kötülük yaparak çıkarmak.
Örnek: Öç alma fikrinden vazgeçirmeliyiz onu.
Örnek 2: Ahmet babasının öcünü almak için gözünü kırpmadan Hasan’ı vurdu.
Ödünü koparmak deyiminin anlamı
* Çok korkutmak. Yüksek ses çıkararak korkmasına neden olmak.
* İnsanları haberi olmadan yada bilerek çok fazla korkmalarını sağlamak.
Örnek: Adam karanlıkta birden önüme çıkınca ödümü kopardı.
Öküz öldü ortaklık bozuldu deyiminin anlamı
* Bir yakınlığı sağlayan şeyin ortadan kalkmasıyla yakınlığın son bulması.
* Aradaki yakınlık dayanağı kalktı, yakınlık da kalmadı.
* İki yan arasındaki yakınlığın dayandığı neden yok olunca, bu yakınlık da çözülür anlamında kullanılan bir söz.
Ölçüyü kaçırmak deyiminin anlamı
* Ilımlı olmayarak, aşırı davranmak.
* Yiyip içmekte ya da davranışlarda aşırı gitmek.
* Uygun derecenin üstüne çıkmak, aşırı gitmek.
Örnek : Sofraya her oturuşunda ölçüyü kaçırırdı.
Ön ayak olmak deyiminin anlamı
* Bir şeye başlamaya yardımcı olmak.
* Bir şeyi ilk defa yaparak sonradan gelenlere yol açmak.
* Topluca yapılan ya da yapılacak olan bir işin başlatıcısı ve yol göstericisi durumunda olmak, bir işte herkesi arkasından sürüklemek. İşin öncüsü ve yol göstericisi olmak.
Örnek: Haydi ön ayak olda koşsunlar biraz.
Öne düşmek deyiminin anlamı
* Bir kişinin önünde yürümek zorunda kalmak.
* Önderlik yada kılavuzluk etmek, yol göstermek.
Örnek : Ahmet öğretmenin önüne düştü ve müdür yardımcsına gitti.
Örnek 2: Babam, cemaatin önüne düşüp taziyeye gitti.
Ölüp ölüp dirilmek deyiminin anlamı
* Heyecan ya da kaygı ile yerinde duramamak.
* Acı çekmek veya çok ağır hastalık geçirmek, (birkaç kez umutsuz bir evreye girmiş olan ağır bir hastalıktan kurtulmak).
* Sonunda geçmiş olan, pek sıkıntılı ve acı verici durumlara üst üste düşmek.
* Çok üzücü ve sıkıntılı durumlara düşmek. Defalarca ölümle burun buruna gelmek.
Örnek : Öyle çok korktuk ki, ölüp ölüp dirildik.
Ölür müsün öldürür müsün deyiminin anlamı ve hikayesi
* Çok kızılacak bir durum karşısında söylenen bir söz.
* Öyle ters bir iş yaptı ki ona mı ceza vermeliyim kendime mi anlamında kullanılır.
Ölür müsün öldürür müsün deyiminin hikayesi
Vaktiyle köylünün birisi hacca gitmiş. Dönüş zamanı gelince de herkes için bir hediye almış. Köyün ağası için de, kefenlik bez ile bir şişeye zemzem suyu doldurarak getirmiş. Köye geldiği zaman hediyeleri ağanın kâhyasına vermiş. Kâhya her ne kadar bu hediyenin münasip olmadığını söylese de köylü ısrar etmiş. Kâhya ise, ağanın huzuruna çıkarak; “Ağam, köylünün birisi size Hicazdan kefenlik bez ile gasil suyuna katılmak üzere zemzem getirmiş. Şimdi ölür müsünüz, öldürür müsünüz?”
Önüne gelen deyiminin anlamı
* Herkes, yeterli başarı ve yeteneği olmasına bakılmaksızın.
* Karşısına çıkan, olur olmaz herkes, rasgele kimseler.
Örnek: Önüne gelen ilk dükkâna girdi.
Örnek 2: Buraya önüne geleni sokmayın.
Örnek 3: Önüne gelene sordu ama bulamadı.
Öpüp başına koymak deyiminin anlamı
* Bir nimeti ya da bir kutsalı el üstünde tutmak.
* Beğeniyle kabul etmek.
* Bir şeyi minnetle, memnunlukla karşılamak, seve seve kabul etmek.
Örnek: Adam sana iş verecekmiş, daha ne istiyorsun, öpüp başına koy.
Örnek 2: Ne dediği bilinmez, anlaşılmaz, kapalı kutu şiirleri öpüp başımıza koymak lazım geliyor. (R. H. Karay)
Özrü kabahatinden büyük deyiminin anlamı ve hikayesi
* Bir kabahatini affettirmek için yaptığı şeyin bu kabahatten büyük olması.
* Bir kabahat ya da suç için özür dilerken daha büyük suç işleyenler için söylenir.
Özrü kabahatinden büyük hikayesi
Rivayet o ki, hükümdarın biri dalkavuğuna çok kızmış. Onu idam ettirmeye karar vermiş ama bir yandan da dalkavuğunun zekâsına çok imrenirmiş. Sonunda ona bir şans daha vermeye karar vermiş. “Öyle bir şey yap, öyle bir şey söyle ki, özrün kabahatinden büyük olsun. İşte o zaman kelleni kurtarırsın” demiş. Dalkavuk düşünmüş taşınmış, hükümdar tam arkasını dönmüş merdivenlerden çılcacakken hükümdarın poposuna bir şaplak atmış. Hükümdarın sinirden gözleri yerinden fırlamış: “Bre densiz! Ne yaptığmı sanıyorsun sen?” diye haykırmış. Dalkavuk pişkin pişkin gülümsemiş, “Af buyurun hünkârım, sizi valide sultan sandım” demiş. Hükümdar onun kelleyi kurtarmak için böyle yaptığını anlayınca, söz verdiği üzere cezasını kaldırmış.
İşte böyle, insanın kendini affettirmeye çalışırken daha çok battığı, kaş yaparken göz çıkardığı, konuştukça yerin dibine daha çok girdiği durumlar için kullanılır bu deyim.
Özü sözü bir olmak deyiminin anlamı
* Söyledikleri ve düşündükleri aynı, yalan söylemeyen, içi dışı bir olan dürüst kimse.
* Verdiği sözleri tutan dürüst kimse. Düşünceleri, söyledikleri ve yaptıkları bir olan, ne düşünüyorsa onu söyleyen, içi dışı bir olan kimse.
Örnek: Özü sözü bir olan insanlara rastlamak gittikçe zorlaşıyor.
Örnek 2: Ahmet bey Özü sözü bir olan bir insandır, her türlü güvenebilirsin.
Özür dilemek deyiminin anlamı
* Bir kimsenin yaptığı kabahatin affedilmesini istemek.
* Yapılan bir yanlıştan, uygun olmayan bir durumdan vb. dolayı bağışlanma dilemek.
* Bir durumunu, özürünü öne sürerek bir işi yapamayacağını bildirip bağışlanma dilemek.
Örnek: Sana yaptığım kötülükten dolayı özür dilerim, bir daha olmayacak.
Örnek 2: Özür dilerim, ben o kovayı taşıyamayacağım.
Örtbas etmek deyiminin anlamı
* Bir olayın üstünü kapatarak gizlemeye çalışmak, yayılmasını önlemek.
* Kötü bir durumu gizlemek, yayılmasını önlemek.
Örnek: Dairede yapılan yolsuzlukları örtbas edeceklerini sandılar.
Örnek 2: İlçede çıkan olayın üstünü kaymakam örtbas etmeye çalıştı.
Ölme eşeğim ölme deyiminin anlamı ve hikayesi
* Zor ve sıkıntılı bir dönemde, uzun süreli bir yardım sözü verildiğinde ya da rahatlığa kavuşmaya uzun süre olduğunda kullanılan bir söz. Bir başka şekli; ölme eşeğim ölme.
* Olacağı söylenen ama olma umudu bulunmayan bir şey için, umutsuz bir bekleyişi anlatmak için söylenir.
Örnek : Borcunu verecekmiş, ölme eşeğim ölme.
Ölme eşeğim ölme hikayesi
Günün birinde cimri bir adam varmış. Kış başlamadan önce “Azar azar veririm, biraz zayıflaşa da idare eder.” diyerek eşeğinin kışlık yemini az miktarda almış. Evdeki hesap çarşıya uymaz derler, o yıl da kış biraz uzun sürmüş. Yem miktarı azaldıkça, adam da eşeğe verdiği yemi kısmaya başlamış ama açlıktan hâli kalmayan eşek neredeyse ölme noktasına gelmiş. Adam ise eşeğin ölürse seneye yeniden eşek almak için masraf yapmak istemediği için her gün eşeğin yanma gider, “Ölme eşeğim ölme, yaz gelip otlar çıkınca sana her gün yonca yedireceğim.” diyerek teselli vermeye çalışırmış.
Ölü fiyatına deyiminin anlamı
* Çok düşük bir fiyata, alınabilecek en düşük fiyata, yok pahasına.
* Değerinden pek çok ucuza.
Örnek: Adam malını ölü fiyatına satıp gitti.
Örnek 2: Arsaları ölü fiyatına satmak zorunda kaldık.
Ölü sezon deyiminin anlamı
* İşlerin en düşük seviyede olduğu dönem.
Ölümüne susamak deyiminin anlamı
* Hayatını riske atacak şekilde bir şeyler yapmak.
* Yapmakta olduğu tehlikeli işte ölümü kendi üzerine çekecek davranışta bulunmak.
Örnek : Ölümüne mi susadın, çekil şu arabanın önünden!
Örnek 2: Kardeşim Ölümüne mi susadın, makina böyle çalıştırılmaz.
Ömrü billah deyiminin anlamı
* Doğduğundan beri ya da ölene kadar.
* Halk ağzından; şimdiye değin ya da hiçbir zaman (hiçbir zaman, ya da şimdiye kadar).
Örnek: Onun yüzünün güldüğünü ömrü billah bir gören olmamıştır.
Örnek 2: Ömrü billah yalan söylememiştir o.
Ömrü vefa etmemek deyiminin anlamı
* Bir şeyi yapmak için ömrünün yetmemesi.
* Bir şeye kavuşamadan, bir sonuca ulaşamadan ölmek.
Örnek: Okulunu bitirip doktor olacaktı ama ömrü vefa etmedi.
Ömrüne bereket deyiminin anlamı
* Çok yaşa, ömrün uzun olsun anlamında kullanılan bir söz.
* Var ol, sağ ol, ömrün uzun olsun anlamında kullanılır.
Örnek: Ömrüne bereket, bize çok iyilikte bulundun.
Ömür adam deyiminin anlamı
* Beğenilen, çok komik ve eğlenceli kimse.
* Hoş insan, çok hoşa giden, beğenilen kimse, değişik, ilginç düşünceleri, davranışları olan kimse.
Örnek: Fahri baba valla ömür adamsın, gülmekten kırdın geçirdin bizi.
Örümcek kafalı deyiminin anlamı
* Yenilikleri kolay kolay benimsemeyen, eskiye bağlanıp kalmış olan, geri düşünceli kimseler için hakaret yollu kullanılır.
* Eski kafalı,yeniliklere uyum gösteremeyen, geri düşünceli, yenilikleri kolay kabul etmeyen kimse.
Örnek: Ya sen ne kadar örümcek kafalı bir çıktın, duvar böyle örülmez
Öbür dünya deyiminin anlamı
* Ahiret, cennet-cehennem, ölümden sonraki dünya.
* Ahiret, insanların öldükten sonra gidecekleri ve ebedî olarak kalacakları âlem.
Örnek: Öteki dünyada inşallah yüzümüz güler.
Örnek 2: Belki bu dünyada sana bişey yapamam ama öbür dünyada görüşecez.
Ötesi çıkmaz sokak deyiminin anlamı
* İçinde bulunulan yol yanlıştır, bu yolla bir yere gidilemez, sonuç alınamaz ya da bir yere kadar gidilir ama daha fazla gidilemez gibi anlamlarda kullanılan bir söz.
* Tutulan yol doğru değildir, sonuca ulaştırmaz yada takip edilen yol yanlıştır, bu yolla bir yere gidilemez, sonuç alınamaz, bir yere kadar gidilir ama daha fazla gidilemez anlamında kullanılır.
Özenip bezenmek deyiminin anlamı
* Çok dikkat ederek, büyük bir özenle ve titizlikle yapmak.
* Bir işi çok özenerek yapmak.
* Çok özen gösterip titizlikle, ayrıntılarına varıncaya değin ele almak.
Örnek : Şu güzelliğe bak, Allah özene bezene yaratmış.
DEYİM NEDİR?
Deyim, dil biliminde, kavramları, durumları hoşa giden bir anlatımla ya da özel bir yapı ya da söz dizimi içinde belirten ve çoğunlukla gerçek anlamlarından ayrı anlamlara gelen sözcüklerden oluşan kalıplaşmış sözcük topluluğu ya da cümledir. İki veya daha çok sözcükten kurulu bir çeşit dil ifadesi olan deyimler, duygu ve düşünceleri dikkati çekecek biçimde anlatan ad, önad, belirteç, yalın ve birleşik eylem görünüşlü dilsel yapılardır. Ya tam bir tümcedirler ya da bir söz öbeğidirler.
Diğer bir deyişle Deyim; Genellikle gerçek anlamından uzaklaşmış birden çok sözcükten oluşan, bir kavramı ya da durumu karşılayan kalıplaşmış sözcük gruplarına “deyim” denir.
DEYİMLERİN ÖZELLİKLERİ
1. Deyimler kalıplaşmış sözlerdir, kelimelerin yerleri değiştirilemez ve aynı anlama bile gelse yerine başka bir sözcük getirilemez. Farklı bir sözcük getirilir veya sözcüklerin yeri değiştirilirse, ifade etmeye çalışılan düşünce anlamlı ve cümle akşına uygun olsa bile kullanılan söz grubu deyim sayılmaz.
“Başını taştan taşa vurmak” deyimi “kafasını taştan taşa vurmak” biçiminde söylenemez.
“Tut kelin perçeminden” deyimi” kelin perçeminden tut” biçiminde kullanılamaz.
2. Deyimler en az iki sözcükten oluşan söz gruplarıdır. Bir sözcük tek başına deyim oluşturamaz.
– Ağzını aramak
– Bozuntuya vermemek
– Fikir yürütmek
– Ekmeğini taştan çıkarmak
– Elinden geleni ardına koymamak
3. Deyimler farklı farklı söz grupları biçiminde meydana gelmişlerdir. Deyimleri oluşum şekillerine göre aşağıdaki gibi sınıflandırılabiliriz.
İsim Tamlaması Biçiminde Olanlar
Ateş pahası, ekmek kapısı, balık istifi, eşek şakası, anasının gözü vb.
Sıfat Tamlaması Biçiminde Olanlar
Kara cahil, deli fişek, yarım ağız, püsküllü bela vb.
Kurallı Bileşik Sıfat Biçiminde Olanlar
Çenesi düşük, içten pazarlıklı, eli açık, maymun iştahlı, gözü kara vb.
Mastar Grubu Biçiminde Olanlar
Acemilik çekmek, ciğeri beş para etmemek, suratı bir karış asılmak, iki ayağını bir pabuca sokmak, etekleri zil çalmak, göz dikmek, aldırış etmemek vb.
Cümle Biçiminde Olanlar
Adet yerini bulsun. Dostlar alışverişte görsün. Delik büyük yama küçük. Fol yok yumurta yok. Ayıkla pirincin taşını vb.
(Eksiltili cümle, ikileme vb biçiminde olan deyimler de vardır.)
4. Ne kadar fazla sözcükten oluşursa oluşsun deyimler tek bir kavramı ya da durumu karşılar. Deyimleri atasözlerinden ayıran en önemli özellik de budur. Atasözlerinin arka planında öğüt verme, ders çıkarma gibi unsurlar varken deyimler yalnızca bir durumu bir kavramı belirten anlatım kalıplarıdır.
Çoban kulübesinde padişah rüyası görmek: Hayalcilik
Üstüne tuz biber ekmek: Kusuru artıracak harekette bulunmak
Suya götürüp susuz getirmek: Herhangi bir işte diğerini alt etmek
Atı alan Üsküdar’ı geçti: Fırsatı kaçırmak
Havanda su dövmek: Boşuna uğraşmak
Deveye sormuşlar: Neden boynun eğri? “Nerem doğru ki” demiş: İşin her tarafının bozuk olması durumu
5. Deyimlerin büyük çoğunluğu mecaz anlamlıdır, yani deyim içindeki sözcüklerin karşıladıkları anlamlar ile deyimin karşıladığı anlam farklıdır.
Küplere binmek: Sinirlenmek (Küpün üzerine oturmak anlamında değildir.)
Derdini dökmek: Çekilen sıkıntıların bir bir anlatılması.
Ayağının tozuyla: Gelir gelmez
Burun kıvırmak: Beğenmemek
Sinekten yağ çıkarmak: Olamayacak yerden çıkar sağlamaya çalışmak
Ağzı açık ayran delisi: Aptal aptal bakan avanak
6. Sayıları az da olsa gerçek anlamlı deyimler de vardır. Deyim içindeki sözcüklerin karşıladıkları anlamlar ile deyimin karşıladığı anlam aynıdır.
Çoğu gitti azı kaldı: Yapılmakta olan işin en önemli, en zor bölümü bitti.
İyi gün dostu olmak: Sadece iyi günlerde görünmek.
Kimi kimsesi olmamak: Yakını, eşi, dostu bulunmamak.
Yükte hafif pahada ağır: Taşınması kolay olan aynı zamanda kıymetli olan şey