Hamama gider kurnaya düğüne gider zurnaya aşık olur deyiminin anlamı
* Sürekli ve uygunsuz kişilere âşık olan insan.
* Herşeye heves eden insanlar, yran gönüllü, çabuk sevdalanan, sevdiğinde kararlı olamayan kişiler için kullanılan bir deyim.
Hızır gibi yetişmek deyiminin anlamı
* Son anda yardımcı olarak sorunu çözmek.
* Birinin çaresiz kaldığı çok sıkışık bir zamanında, beklemediği bir kimse, yardımına yetişmek, onu darlıktan, güç durumdan kurtarmak.
* Dara düştüğü, çok sıkıştığı, çaresiz kaldığı bir zaman da, beklemediği bir kişi yardımına yetişmek.
Örnek: Ya annem, ya ninem babamın çıkardığı gürültüyü işitip mutlaka Hızır gibi imdadıma yetişir. (Y. K. Karaosmanoğlu)
Hasret çekmek deyiminin anlamı
* Özlem duymak, epeydir ayrı kaldığı yere ya da kimseye kavuşma isteği içinde olmak.
* Uzun zamandır uzakta bulunan sevdiği kimseye ya da yere kavuşmak isteği, özlemi içinde bulunmak, özlem duymak, özlemek.
Örnek: Yıllardır yurdumun hasretini çekiyorum.
Huzur vermek deyiminin anlamı
* Rahatsız edilen bir kimseye karşı rahatsız edici davranışlara son vermek, dirlik vermek.
* Rahatlık duyumsatmak, içini dinginleştirmek, dinlendirmek.
* Gönül rahatlığı, iç dirliği vermek; dinlendirmek.
Örnek: Bu kitap bana huzur verdi.
Örnek 2: İmamın anlattıkları bana huzur verdi.
Hallaç pamuğu gibi atmak deyiminin anlamı
* Darmadağın etmek.
* Bir yerde toplu durumda bulunan nesneleri ya da bir aradaki kişileri darmadağın etmek, her birini bir yana atmak ya da göndermek.
* Bir arada, toplu bulunan şeyleri ya da kimseleri dağıtmak, parçalamak; bu yolla sağa sola, her birini bir yana atmak.
Örnek: Sizin takımı hallaç pamuğu gibi atacağız sahadan.
Halka verir talkını kendi yutar salkımı deyiminin anlamı
* Halka bazı şeyleri yasaklayıp, kendileri yasaklara uy-f mayan yöneticiler için kullanılır.
* Çevresindekilere öğütler verip yol gösterirken kendisinin öğüde muhtaç biri gibi yaşam sürmesi.
* Verdiği öğüde kendi uymayan kimseler için kullanılan bir söz.
* Kendi verdiği öğütlere kendisi uymaz.
Huyuna suyuna gitmek deyiminin anlamı
* Bir kimsenin hoşlanacağı şekilde davranmak.
* İsteklerine, alışkanlıklarına, yapısına göre onu kızdırıp ürkütmeyecek davranışlarda bulunmak.
* Onu kızdırmayacak veya ürkütmeyecek biçimde uysalca davranmak, alışkanlıklarına, isteklerine uygun davranışlarda bulunmak.
Herkese şapur şupur bize yarabbi şükür deyiminin anlamı
* Herkese bir şey veriyorsun, bize neden vermiyorsun? anlamında kullanılır.
* Başkalarına bolca verdiğiniz şeyi benden niçin esirgiyorsunuz? anlamında söylenir.
Örnek: Bana yok diyorsunuz. Herkese şapur şupur da bize gelince yarabbi şükür mü?
Hesabını bilmek deyiminin anlamı
* Harcamalarını sahip olduğu paraya göre ayarlayarak para sıkıntısı çekmemek, tutumlu olmak.
* Boş yere para harcamamak, tutumlu davranmak.
Örnek: Her ev kadını hesabını bilmek zorundadır.
Hesapsız kitapsız deyiminin anlamı
* İyice düşünmeden, bir plan yapmadan.
* Sorumsuz, tutumsuz, ölçüsüz.
* Deftere geçirilmeden, herhangi bir belgeye dayanmadan.
Örnek: Bu hususta hesapsız kitapsız bol para sarfediyordu. (R. H. Karay)
Örnek 2: Ne hesapsız kitapsız işlerin içine girmişiz de haberimiz yokmuş.
Hesap görmek deyiminin anlamı
* (Ekonomi) alacak ve vereceklerini tespit etmek.
* Aralarında alacak verecek durumu bulunan kimseler, alacaklarıyla vereceklerini birlikte karşılaştırıp sonucu saptamak ve ödeşmek.
* Taraflarca alacakla vereceği karşılaştırıp ödeşmek.
Örnek: Çok uzadı, hesap görmek için ne zaman bir araya geleceğiz?
Hesabı kesmek deyiminin anlamı
* O güne kadar çalıştığı günlerin bedelini vererek bir kişiyi işten çıkarmak. İlgiyi kesmek.
* Alış verişi ya da ilgiyi kesmek.
Örnek: Dükkân sahibi, uzun zamandır borcunu ödemeyen müşterisinin hesabını kesti.
Örnek 2: Bu hırsızın hesabını kesip kanunn pençesine teslim etmeliyiz. (R.H.Karay)
Hesap kitap yapmak deyiminin anlamı
* Plan yapmak.
* Hesap sonunda, düşünüp taşındıktan sonra.
Örnek: Hesap kitap, baktım işler kötüye gidiyor; hemen sizi çağırdım.
Hesap sormak deyiminin anlamı
* Bir kimseyi olumsuz davranışlarından ötürü sorgulamak.
* Tehditle uyarmak.
* Bir kimseyi kanunsuz, kural dışı, ahlâka aykırı, usulsüz davranış ve sözlerinden ötürü sorgulamak, o kişiden savunma istemek.
Örnek: Size hesap sormak için mutlaka geri döneceğim.
Hesap tutmak deyiminin anlamı
* Alacak ve verecekleri bir deftere yazarak kayda geçirmek.
* Alışverişle ilgili harcamaları bir yere yazmak.
Hesap vermek deyiminin anlamı
* Yaptığı davranışları açıklamak.
* Sorumluluk yüklenmek.
* Herhangi bir davranışının ya da sözünün sebebini açıklamak.
* Bir işin sorumluluğunu üstlenmek.
Örnek: Rahat olun, bu konuda hesap vermek bana düşer.
Hem ziyaret hem ticaret deyiminin anlamı
* Bir ziyaret esnasında aynı anda bir ticaret işi de yapıldığı zaman söylenir.
* Bir kimseyle görüşmeye gelen kimsenin orada kendisine yararlı başka bir iş de yapması durumunu belirtir.
* Bir yeri veya kimseyi ziyarete giden kimsenin, bu görüşmeden yararlanarak başka bir işi de yapması durumunu anlatmak için kullanılır.
Hepiniz bir vurumluk taharnasınız (tarhanasınız) deyiminin anlamı
Karşıdaki grubun aslında çok önemi olmadığını, istenildiği takdirde kolayca etkisiz hâle getirilebileceğini belirtir. Gözdağı vermeye yarar bir ifadedir.
Her kafadan bir ses çıkmak deyiminin anlamı
* Bir konu üzerine bir grupta herkesin farklı bir fikir söylemesi.
* Bir konuda herkes rastgele konuşmak, ayrı düşünce öne sürmek.
* Bir konu üzerinde herkesin istediği gibi, rastgele konuşması ve bu konuşmalardan bir sonuç alınamaması.
Örnek: Ortalık kızıştı, her kafadan bir ses çıkmaya başladı, kimin ne dediği anlaşılmaz oldu.
Herşeyi ortaya dökmek deyiminin anlamı
* Bütün sırları ya da gizli tutulan şeyleri açıklamak.
* Gizli olan ne varsa açıklamak.
Örnek: Şimdilik sabrediyor, zamanı gelince her şeyi ortaya dökmeyi düşünüyordu.
Örnek 2: Bütün sırlarını ortaya dökmek için harekete geçti.
Her telden çalmak deyiminin anlamı nedir
* Bütün her şeyi açıklamak.
* Gizlenmiş ya da sır olarak saklanan her şeyi açıklamak.
* Birisi hakkındaki tüm düşüncelerini açıkça söylemek.
* Her çeşit işten anlamak, her işi yapabilir olmak, çok becerikli olmak, birçok konuda bilgisi olmak.
Örnek: O her telden çalıyor ben nu çok kıskanıyorum.
Hesaba çekmek deyiminin anlamı
* Sorgulamak.
* Bir kişiyi, bir makamı yaptığı işler üzerine açıklama ve savunma yapmaya çağırmak.
Örnek: Sakın oraya gitme, seni hesaba çekecekler.
Hesaptan düşmek deyiminin anlamı
* Alınan bir eşyanın bedelinin ya da paranın; o kimsenin borcundan aynı miktarın silinmesi ile ödenmesi.
* Borçtan, alacaktan, hesaptan çıkarıp yok saymak.
Örnek: Elli bin lirayı hesaptan düşmeyi unutmadın inşallah.
Hevesi kursağında kalmak deyiminin anlamı nedir
* İstediği bir şeye sahip olamamak ya da istediği bir şeyi yapamamaktan kaynaklanan bir sıkıntı duymak.
* Çok istediği, imrendiği bir şeyi elde edememek.
Örnek: Pikniğe gitmek istiyorduk, yağmur yağınca hevesimiz kursağımızda kaldı.
Hevesini almak deyiminin anlamı
* Çok istediği bir şeyi gerçekleştirerek, o şeye karşı eski isteğini yitirmek.
* İmrendiği, çok istediği şeye kavuşup ona doymak.
Heyheyleri tutmak deyiminin anlamı
Sinirli olmak, çok sinirlenmek, sinirlenerek bağırıp çağırmak.
Örnek: Hiç açma o konuyu heyheylerim zaten üzerimde.
Hık demiş burnundan düşmüş deyiminin anlamı
* Birbirinin aynısı ya da çok benzeri olan şeyler için kullanılır.
* Her durumuyla ona çok benziyor, her durumuyla birine çok benziyor anlamında kullanılan bir söz.
Hık mık etmek deyiminin anlamı
* Söyleyeceği şeyi doğrudan söyleyemeyerek ağzında gevelemek.
* Bir durumla ilgili sorulara verecek bir yanıt bulamayarak anlamı olmayan, belirsiz şeyler söylemek, kem küm etmek.
* Bir işi yapmamak için nedenler uydurmaya çalışmak.
* Bir işi yapmamak için bahaneler ileri sürmeye çalışmak, bir soruyu cevaplandırırken net şeyler söylememek.
Örnek: Hık mık edip durma, bu işi eninde sonunda yapacaksın!
Hır gür çıkarmak deyiminin anlamı
* Bir yerde kavga ya da tartışma çıkarmak.
* Kavga etmek, kavgaya yol açmak, kavga çıkarmak.
Hiç yoktan deyiminin anlamı
* Ortada herhangi bir sebep yokken.
* Sebepsiz, ortada hiçbir neden yokken.
* Hiçbir sebep veya zorunluluk yokken, sebepsiz olarak.
Örnek: Hiç yoktan adamı dövemezsiniz ya!
Ha babam ha deyiminin anlamı
* Devamlı olarak, sürekli, durmadan.
* Bir kimsenin çabasını, gayretini arttırmak için söylenen söz.
Örnek: Ha babam ha, az kaldı, bitireceğiz işi.
Ha bire deyiminin anlamı
* Durmadan, ara vermeden, sürekli olarak.
* Durmadan, arka arkaya, sürekli olarak, ara vermeden.
Örnek: Tarlada bir adam ha bire çalışıyordu.
Ha hoca Ali, ha Ali hoca deyiminin anlamı
* İki farklı şeyin birbiri arasında önemli bir fark olmadığını, birbiri yerine geçebileceğini bildiren bir söz.
* Farklı gibi gösterilen iki şeyin, gerçekte hiçbir değişikliği yoktur, “ikisi de birdir” anlamında kullanılır.
Örnek: Ne farkeder ha hoca ali , ha ali hoca ikiside aynı.
Habbeyi kubbe yapmak deyiminin anlamı
* Abartmak, küçük bir olayı büyük bir mesele hâline getirmek.
* Önemsiz, küçük bir şeyi büyük bir sorunmuş gibi görmek ya da göstermek, abartmak.
* Önemsiz bir şeyi büyütmek.
* Önemsiz, küçük bir şeyi büyütüp mesele çıkarmak.
Örnek: Söyle ona, habbeyi kubbe yapıp durmasın, ne olmuş çocuk biraz geç kalmış da!
Örnek 2: Öğretmenin habbeyi kubbe yapmasına da gerek yok… Ödevini yapmamış ise bu kadar da söylenmemesi gerekir.
Örnek 3: Mehmet her daim habbeyi kubbe yapar.
Haber uçurmak deyiminin anlamı
* Çabuk ve gizlice haber vermek.
* Hemen, çabucak ya da gizlice haber göndermek.
* Gizli bir şey hakkında ilgili kişiyi anında haber etmek. Çok hızlıca haber göndermek.
Örnek: Hemen haber uçurun köye, kaymakam bu gece misafir olacakmış!
Örnek 2: Arkadaşıma o iş hakkında hemen haber uçurmam lazım.
Hacet kalmamak deyiminin anlamı
* İhtiyacın bitmesi, ihtiyacın kalmaması.
* Gereği ortadan kalkmak, gereği kalmamak, gerekli görülmemek.
* Gereği olmamak, lüzumu kalmamak.
Örnek: Seni çağırmaya hacet kalmadı.
Haddi olmamak deyiminin anlamı
Bir şeyi yapmaya gücü ya da yetkisi olmamak.
Haddini bildirmek deyiminin anlamı
* Sert bir karşılık vererek karşıdakine konumunu hatırlatmak, cezalandırmak.
* Yetkisi dışındaki işlere karıştığı için sert bir karşılık vererek onu cezalandırmak, yola getirmek, uslandırmak, yetki sınırını bildirmek.
Örnek: Haddini bildirin şu serseme de bir daha onun bunun malına el uzatmasın.
Örnek 2: Pestil gibi yerlerde uzandığıma bakma, anam, ben şu huysuza haddini bildirirdim. (N. Hikmet)
Hafife almak deyiminin anlamı
* Önemsememek, bir şeye asıl sahip olduğu önemden daha az önem vermek.
* Küçük görmek, önem vermemek, önemsiz saymak.
* Küçümsemek, önem vermemek, alay etmek.
Örnek: Bu işi hafife almak olmaz.
Örnek 2: Beni hafife alıyorlar ama yanılıyorlar.
Hak getire deyiminin anlamı
* “Asla bulunmaz, ne arar, yoktur!” anlamında kullanılan bir söz.
* Yoktur, bulunmaz, Allah vermemiştir anlamında kullanılır.
Örnek: Öyle bir diyardayız ki su ve yiyecek Hak getire.
Hiçe saymak deyiminin anlamı nedir
* Yok saymak, görmezden gelmek, değer vermemek.
* Hiç önemsememek ve değer vermemek.
Hizaya gelmek deyiminin anlamı
* Davranışlarını düzeltmek, yola gelmek.
* Birçok kişi, düz çizgi durumunda sıra olmak, düzgün sıra oluşturmak.
* Teklifsiz (senlibenli) konuşmada (aykırı davranışlı biri iken) doğru yolda olanlara uymak, davranışını düzeltmek, doğru davranmaya başlamak.
* Düz çizgi durumunda dizilmek.
* Aykırı, yanlış davranışlardan vazgeçmek; doğru yola gelmek, düzelmek.
Hodri meydan deyiminin anlamı
Bir kimseye meydan okumak istendiğinde, “Kendine güvenen ortaya çıksın!” anlamında kullanılır.
Hop oturup hop kalkmak deyiminin anlamı
* Telaşla ya da öfkeyle yerinde duramamak.
* Öfkesinden yerinde duramaz olmak, çok öfkelenmek.
* Yerinde duramayacak kadar çok kızmak. Öfkelenmek.
* Ya heyecanından ya da öfkesinden yerinde duramaz olmak.
Hor görmek deyiminin anlamı
* Bir şeyi ya da kimseyi değersiz görmek, küçümsemek.
* Önem vermemek, değersiz saymak, adam yerine koymamak, küçümsemek.
Örnek: Beni, yoksul diye hep hor gördüler.
Hor kullanmak deyiminin anlamı
* Bir şeyi dikkatli kullanmamak, kullanırken çok yıpratıp zarar görmek.
* Özen göstermeden, kabaca, dikkat etmeyerek, hırpalayarak kullanmak.
Örnek: Çok hor kullanmışsınız bu dolabı.
Hoşbeş etmek deyiminin anlamı nedir
* Sohbet, muhabbet etmek.
* Şundan bundan konuşmak, söyleşmek, sohbet etmek.
Örnek: O iki ihtiyar kadın hoş beş etmek için yaratılmışlar sanki.
Hurdası çıkmak deyiminin anlamı
* Kullanılamayacak duruma gelmek, eskimek, bozulmak.
* İşe yaramayacak, kullanılamayacak hâle gelmek.
Örnek: Bu televizyonun hurdası çıkmış.
Huyunu suyunu almak deyiminin anlamı
* Bir kimsenin yanında bir süre durduktan sonra onun bazı alışkanlık ve davranışlarının bir diğer kimseye geçmesi.
* Onun özelliklerini, davranışlarını ve karakterini yapısına geçirmek.
Huzurunu kaçırmak deyiminin anlamı
* Bir kimsevi huzursuz edecek bir davranışta bulunmak ya da söz söylemek.
* Rahatını bozmak, tedirgin ve rahatsız etmek.
Hüküm giymek deyiminin anlamı
* Bir suç işleyerek o suçtan dolayı ceza almak.
* Mahkemece hapis cezasına çarptırılmak.
* Mahkemece ya da birileri tarafından kendisine ceza verilmek.
Hüküm sürmek deyiminin anlamı
* İktidarda olmak, idareci ya da yönetici konumunda olmak.
* Çok yaygın olmak.
* Yönetimde, iş başında olmak, bir ülkeyi yönetmek, egemenliğini yürütmek.
* Yürürlükte bulunmak, varlığı sürüp gitmek.
Örnek: Kimi padişahlar otuz yıl hüküm sürmüştür.
Örnek 2: Ülkede yüz yıldır cumhuriyet hüküm sürmekteydi.
Örnek 3: Beşinci Kral beş yıl hüküm sürdü.
Hür düşünmek deyiminin anlamı
Herhangi bir iç ya da dış kısıtlamaya bağlı olmadan düşünebilmek.
Hüsnü kuruntu deyiminin anlamı
* Olması imkânsız güzel bir şeyin gerçekleşmesini umut etme, buna kendini inandırma.
* İhtimalî bulunmadığı hâlde güzel bir şeyin olacağını sanma, hayal etme, buna kendini inandırma.
Halt etmek deyiminin anlamı
* Yanlış bir iş yapmak, uygunsuz davranmak.
* Yakışıksız davranmak, uygunsuz bir söz söylemek veya kötü bir şey yapmak.
Örnek: Halt etmişsin, bir de utanmadan anlatıyorsun.
Hangi dağda kurt öldü deyiminin anlamı nedir
* Davranışın, hiç beklenmeyen bir kişi tarafından yapılması üzerine söylenir.
* Bir kimsenin umulmadık, beklenmedik olumlu bir davranışı karşısında “ne oldu da böyle güzel bir davranışta bulundun?” anlamında şaşkınlık ve sitem sözü olarak kullanılır.
* Kendisinden hiç umulmayan, beklenilmeyen bir kimsenin olumlu davranışı görüldüğünde; “Nasıl oldu da böyle güzel bir iş, bir iyilik yaptı?” anlamında söylenir.
Hangi rüzgar attı seni deyiminin anlamı
* “Neden buraya geldin?” anlamında kullanılır.
* “Nasıl oldu da gelebildin? Hiç görünmüyordun, sen de gelir miydin?” anlamında, uzun süre bir yerde görünmeyen kimse için kullanılır.
Hangi taşı kaldırsan altından çıkar deyiminin anlamı
* Her yerde karşısına çıkmak ya da her işe karışmış olmak.
* Her işte eli var, girmediği iş yok, her işten anladığını sanır.
* Yaramaz, haylaz.
* Hemen her işte parmağı vardır.
* Her işten anlar, her işe karışır ya da her işten anladığı izlenimi verir.
Hanım evladı deyiminin anlamı
* Evde yetişmiş, nazik, korkak ve güçsüz kimse.
* Nazlı büyütülmüş, el üstünde büyütülmüş, çıtkırıldım kimse.
Örnek: Amma hanım evlâdıymışsın, çekil şuradan ben yaparım.
Hak kazanmak deyiminin anlamı
* Bir şey yaparak, bir şey için (bir yere giriş, bir şey yapma gibi) imkan bulmak, emeğin karşılığını almak.
* Emeğinin karşılığını alabilecek duruma gelmek.
* Davasında haklı olduğu meydan çıkmak, emeğinin karşılığını alabilecek duruma gelmek.
* Bir iş sonucunda başarıya ulaşmak ve istenileni elde etmek.
Örnek: Bir yıl sonra yurtdışına gönderilmeye hak kazanacaktı.
Örnek 2: Emekliliğe yedi yıl sonra hak kazanacağım.
Hak yolu deyiminin anlamı
* Doğru uygun yol.
* İslam dininin gereklilikleri.
* Cenab-ı Allah`ın insanlara kitapları ve peygamberleri ile bildirdiği, dünya hayatında tutmaları gereken yol, yaşama düzeni, doğru ve haklı yol.
Hakkı geçmek deyiminin anlamı
* Birinin payından birinin almış olması, adaletsizlik.
* Emeği geçmiş olmak.
* Alacağından bir bölümü kalmak ya da başkasına verilmiş olmak.
* Bir kimsede, bir şeyde emeği bulunmak.
* Birisinin payından bir başkası almış olmak.
* Bir şeyde veya bir kimsede emeği bulunmak.
Örnek: Paylaşırken kimsenin kimseye hakkı geçmesin.
Örnek 2: Teyzesinin ona çok hakkı geçmiştir.
Örnek 3: Komşumun çok hakkı geçmiştir bana, onunla mutlaka helâlleşmeliyim.
Hakkından gelmek deyiminin anlamı
* Bir şeyi başarmak.
* Bir kimseyi yenmek, ona cezasını vermek.
* Kolay olmayan bir işi başarıyla sonuçlandırmak.
* Birini yenmek ya da hak ettiği sert işlemle cezalandırmak.
* Güç bir işi başarı ile sonuçlandırmak.
* Öç almak, yenmek veya cezasını vermek.
Örnek: Onun hakkından gelmek kolay.
Örnek 2: Siz onu bana bırakın, hakkından gelmesini bilirim.
Hakkını vermek deyiminin anlamı
* Bir şeyin tam karşılığını vermek.
* Bir şeyi asıl değeri ile kabul etmek.
* Birinin çalışmasının, emeğinin karşılığını gereğince değerlendirmek, hakkı olan şeyi ödemek.
* Bir şeyin isteğe uygun olabilmesi için gereğini tümüyle, gerektiği biçimde yerine getirmek, gerektiği kadar emek harcamak.
* Bir şeyin lâyıkıyla yapılması için ne gerekiyorsa ondan kaçınmamak.
* Birinin çalışmasını gereğince değerlendirmek, hakkı olan şeyi vermek.
Örnek: Çalıştırdığın kimsenin hakkını vermek gerekir.
Örnek 2: Maç futbolun hakkını vermekle kazanılır.
Örnek 3: Çalıştırdığın kişinin hakkını vermek zorundasın.
Hakkını yemek deyiminin anlamı nedir
* Hakkını tam olarak vermemek, eksik ödeme yapmak.
* Bir şeyi asıl değerinden küçük görmek.
* Birinin hakkı olan şeyi vermemek, onu kendisine maletmek.
Örnek: Dürüst ol, milletin hakkını yeme, yoksa boğazında kalır.
Örnek 2: Bir insanın hakkını yemek onun emeğini çalmaktır.
Hali vakti yerinde deyiminin anlamı
* Varlıklı, zengin, geçimi kolaylıkla sağlamak.
* Para ve malca durumu iyi, oldukça varlıklı.
* Zengin, oldukça varlıklı, para durumu iyi.
Örnek: Hasan efendiler mi? Hâli vakti yerinde insanlardır onlar.
Halis muhlis deyiminin anlamı
* Saf, katıksız, eksiksiz.
* Hiçbir katışığı bulunmayan, eksiksiz, öz.
* Saf, katışıksız, temiz, eksiksiz, içinde yabancı madde bulunmayan.
Örnek: Halis muhlis bir zeytin yağı satarız biz.
Örnek 2: Çizgili basmadan şalvarı ve çiçekli gömleği, güneş, gök ve ter kokan halis muhlis bir köy çocuğu. (B. R. Eyuboğlu)
Hapı yutmak deyiminin anlamı
* Kötü, içinden çıkılamaz bir duruma düşmek.
* Çok kötü bir duruma düşmek, zarar ve ziyana uğramak.
* Eyvah, işler iyice kötüye gitti. Yandık mahvolduk mânâsında da kullanılır.
Örnek: Hapı yuttuk desene!
Örnek 2: Zaten zorla aldığımız malların üzerine bir de yağmur yağınca iyice hapı yuttuk.
Har vurup harman savurmak deyiminin anlamı
* İsraf etmek, hesapsız ve çokça harcamak.
* Gereksiz yere, hesapsızca harcayarak tüketmek, bol bol harcayıp bitirmek.
* Hesapsızca, düşüncesizce harcamak; malını, parasını ölçüsüzce, bol bol harcayıp tüketmek.
Örnek: Parasını har vurup harman savurdu.
Örnek 2: o tüm eşyalarını har vurup harman savurur.
Örnek 3: Öyle Har vurup harman savurursan tabi para istersin.
Haram olmak deyiminin anlamı
* Haksız yere elde edilen bir şeyi kullanmaya ya da harcamaya imkân bulamamak.
* Bir şeyden gerektiği gibi yararlanamaz olmak.
Örnek: Senin yüzünü görmek bana haram oldu.
Haram yemek deyiminin anlamı
* Dini ölçütlere göre haram olan bir malı kullanmak, pil rayı harcamak ya da yiyeceği yemek.
* Dini inançlara aykırı olarak kazanç sağlamak, haksız olarak bir şeye el atmak.
Örnek: İnsan ol, haram yemek insana kâr getirmez.
Hasret gitmek deyiminin anlamı
* Özlem duyguları içinde ölmek.
* Özlemini çektiği şeye kavuşamadan, onu bir daha göremeden ölmek.
Hasret kalmak deyiminin anlamı
* İstenen bir şeyi bir türlü elde edememek, özlemek.
* Özlediği şeye bir türlü kavuşamamak, uzun süre ayrı kalmak, özlem içinde bulunmak, özlem duymak, özlemek.
Örnek: Hasret kaldım deresine, tepesine.
Hastası olmak deyiminin anlamı nedir
Bir şeye çok düşkün ve saplantılı olmak.
Örnek: Bizim oğlan köpek hastası, hiç kapıdan eksik etmiyor.
Örnek 2: Mavi rengin hastasıyım.
Haşır neşir olmak deyiminin anlamı
* Bir şey ile çok ilgilenmek, kaynaşmak.
* Bir arada bulunduğu kimselerle ve onların işleriyle uğraşıp durmak, onlarla ve o işlerle kaynaşmak.
* Aralarında bulunduğu kimselerle kaynaşmak, bir arada bulunup uğraşmak; kimi işlerle ilgilenip durmak.
Örnek: İnsanlarla haşir neşir olmayı sevdiğim söylenemez.
Hatır gönül bilmemek deyiminin anlamı
* Vefa göstermeyi, dostluk ya da aile bağlarının değerini bilmeyen kimse.
* Kırıcı davranışlarda bulunmak.
* İsterse en sevdiği ve saydığı olsun, gücenmesini göze alarak doğru bildiğini yapmak.
Hatır gönül işi deyiminin anlamı
Kâr amaçlı yapılmayan, sevilen ya da saygı duyulan bir kimse için yapılan iş.
Hatırı kalmak deyiminin anlamı
Gücenmek, drılmak, küsmek.
Örnek: Eğlenceye onu da çağıralım ki hatırı kalmasın.
Hatırı sayılır deyiminin anlamı
* Önemli, saygın.
* Herkesin saygı gösterip isteğini yerine getirdiği, saygı gören (kimse).
* Oldukça çok, önemli, ağır (şey).
* Dikkate değer, önem verilecek derecede, miktarda, oldukça çok.
Örnek: Hatırı sayılır bir yara almıştı.
Örnek 2: Babam, hatırı sayılır bir kimsedir.
Hatırından çıkmamak deyiminin anlamı
* Unutmamak.
* Sevdiği, saygı duyduğu birinin istediği bir şeyi yapmayı reddedememek, gönlünü kırmaktan çekinmek.
Hava parası deyiminin anlamı
* Kiralanan bir yerin önceki kiracılarına verilen para.
* Bir yeri kiralayabilmek ya da kooperatif ve benzeri bir kuruluşa üye olabilmek, az bulunan bir şeyde sıra satın almak vb. için, gerekli olan dışında açıktan ve fazladan verilen para.
* Bir yeri tutmak, kiralamak ya da bir şeyi elde etmek için değeri dışında açıktan verilen para.
Örnek: Yeri bize verecekler ama bir milyon lira hava parası istiyorlar.
Hava hoş deyiminin anlamı
* Şu ya da bu şekilde olması arasında bir fark olmamak. “Benim için bir sorun yok!” anlamında kullanılır.
* Şu ya da bu şekilde olması arasında bir fark olmamak.
* Benim için hepsi bir, öyle de olsa böyle de olsa benim için fark etmez, anlamında söyleriz.
Örnek: Sen karar ver, bana göre hava hoş.
Hava basmak deyiminin anlamı
* Caka satmak, böbürlenmek, hava vermek, hava etmek.
* Büyüklenmek, kibirlenmek, olduğundan fazla görünmeye çalışmak.
* Bir şeyin içine hava doldurmak.
Örnek: Amma da hava basıyorsun, onları korkutacağını mı sandın?
Hava almak deyiminin anlamı
* Açık havaya çıkmak.
* Umduğunu bulamamak.
* Açık bir alana çıkıp ciğerlerine temiz hava çekmek ya da açık havada gezmek.
* Umduğunu elde edememek, beklediği sonuca ulaşamamak, hiçbir şey kazanamamak, umduğunu bulamamak, eline bir şey geçmemek, başaramamak.
Örnek: Haydi, kıra çıkıp da biraz hava alalım.
Havada kalmak deyiminin anlamı
* Yerden yüksekte olmak.
* Bir konunun bir yere bağlanmaması, bir sonuca varmaması.
* Bulunması gereken yerden daha yüksek bir yerde durmak.
* Bir sav, dayanağı olmadığından kanıtlalanamamak.
* Sonuca bağlanamamak. Bir iddia, dayanaksız olduğundan ispat edilememek.
Örnek: Yaptığımız bütün iş havada kaldı.
Havadan sudan konuşmak deyiminin anlamı
* Herhangi bir amaç olmadan, öylesine vakit geçirmek için konuşmak.
* Belli ve önemli bir konu üzerinde değil, şundan bundan, dereden tepeden, rasgele, hafif şeylerden söz etmek.
* Öylesine, gelişigüzel, rastgele konuşmak.
Havanda su dövmek deyiminin anlamı
* Yararsız ve kazançsız bir iş için emek harcamak.
* Sonuç alınamayacak bir işle uğraşıp durmak, boşuna uğraşmak.
* Hiçbir yarar sağlamayan bir işle boşu boşuna uğraşıp durmak.
* Kendini yormaktan başka bir işe yaramayan şeylerle uğraşmak.
* Yararsızca bir şeylerle uğraşmak
Örnek: Senin yaptığına havanda su dövmek derler,bırak artık şu işle uğraşmayı.
Örnek 2: Havanda su dövmeyelim, önce namussuzu bulalım sonra bunları konuşalım.
Hayal kırıklığına uğramak deyiminin anlamı
* Ümit edilen bir şeyin gerçekleşmemesi.
* Gerçekleşmesi istenilen veya umulan bir şeyin gerçekleşmemesinden duyulan üzüntü, düş kırıklığı.
* Çok istenilen veya umulan bir şeyin gerçekleşmemesinden üzüntü duymak.
Örnek: Bir hafta sonra sargıları açıp eserini incelediğinde hayal kırıklığına uğradı. (İ. O. Anar)
Hayat memat meselesi deyiminin anlamı
* Çok önemli ya da hayatî önem taşıyan mesele. Bir başka şekli; ölüm kalım meselesi.
* Sonucu çok tehlikeli olan, ölüm kokan bir durum.
Örnek: Artık burada kalamam, iş hayat memat meselesine döndü.
Hayat pahalılığı deyiminin anlamı
* Piyasadaki genel pahalılıktan şikâyet etmek İçin kullanılır.
* Yiyecek, içecek, giyecek vb.lerin, geçim için gerekli olan şeylerin pahalı olması durumu.
Örnek: Hayat pahalılığından herkes şikâyetçi olmaya başladı.
Hayatını kazanmak deyiminin anlamı nedir
* Geçimini sağlamak.
* Çalışıp kazanarak geçimini sağlamak, kendi kazancıyla geçinmek.
* Çalışıp elde ettiği para ile geçimini sağlamak.
Örnek: Ben iyi ya da kötü hayatımı kazanıyorum, sen kendi işine bak.
Hayır işlemek deyiminin anlamı
* Herhangi bir karşılık olmaksızın yardım etmek.
* Bir karşılık beklemeksizin, dine ve insanlığa uygun, iyi, güzel bir iş yapmak.
* Dine ve insanlığa uygun, iyi davranışlarda bulunmak.
Örnek: Hayır işle ki öbür dünyada kurtuluşa eresin.
Hayır sahibi deyiminin anlamı
* Bir hayır işinde hayrı işleyen kimse, yardımsever.
* İyilik yapmayı seven kimse, iyiliksever.
Örnek: Şu yoksullara uzanacak bir hayır sahibi kalmadı mı acaba?
Hayırdır inşallah deyiminin anlamı
* Beklenmedik bir olay karşısında söylenen ünlem cümlesi.
* Bir rüyayı iyiye yormak için kullanılan bir söz.
* Görülen bir düş anlatılırken ve yorumlanırken söylenir.
* Şaşkınlık veren, merak çeken olgular karşısında söylenir.
Örnek: Hayırdır inşallah, hiç böyle davranmazdı.
Örnek 2: Bir düş gördüm, hayırdır inşallah, uçuyormuşum.
Hayra yormak deyiminin anlamı
* Belirsiz bir olayı olumlu bir ihtimalle düşünmek.
* Bir rüya ya da olayı iyi ve yararlı bir durumun işareti görmek.
Hayrı kalmamak deyiminin anlamı
Bir şeyin ya da kimsenin işe yaramaz duruma gelmesi.
Hazıra konmak deyiminin anlamı
* Emek harcamadan bir şeyi elde etmek ya da bir başarı kazanmak.
* Başkasının çalışmasıyla ortaya gelmiş, kendisinin emeği geçmemiş olan bir şeyden yararlanmak.
* Hiçbir emek sarf etmeden, çaba göstermeden başkasının emeği ile ortaya çıkmış olan şeyden yararlanmak.
* Emek harcamadan çalışmadan başkasının yaptığı bir işe ürüne emeğe ortak olmak ve o şeyden faydalanmak.
Örnek: Hazıra konarak yaşamayı kural edinmiş bu adam.
Hazırdan yemek deyiminin anlamı
* Yenisini kazanılmadan sahip olunan maldan harcamak.
* Yenisini kazanmaksızın daha önce kazandıklarını harcayarak geçinmek, yaşamak.
Örnek: Hemen her gün bir bahane buluyor, çalışmıyor ve hazırdan yiyiyordu.
Helal olsun deyim anlamı
* “Aferin, iyi yapmışsın!” “Aferin, takdire değer iş yapıyorsun” anlamında bir takdir sözü.
* Bir davranış karşısında sitemle söylenen bir söz.
* Bunu sana gönül hoşluğu ile veriyorum, hiç pişman değilim, Allah bunu sana bağışladığıma şahit olsun.
* Bir hizmet ya da özverinin istenilerek yapıldığını, bundan pişman olunmadığını göstermek için kullanılır.
Helal süt emmek deyiminin anlamı
* Doğruluktan ve dürüstlükten ayrılmamak.
* Doğruluktan ayrılmamak.
* İyi huylu, doğru yoldan sapmayan, temiz kişi.
Örnek: Helal süt emmiş, dürüst, temiz, çalışkan bir mühendis bulalım. (A. Kulin)
Örnek 2: İnanmıyorum onun yaptığına, o helâl süt emmiş birisidir.
Hele şükür deyiminin anlamı
* Uzun süre beklenen bir şey olduğu zaman “çok şükür!” anlamında söylenen sitemli bir ünlem.
* Beklenen sonuç alındığında söylenen bir söz.
* Allah`a hamdolsun, beklediğimiz sonuç gerçekleşti.
Hem kel hem fodul deyim anlamı
* Eksikliklerini görmeyerek kendini büyük zanneden kimse.
* Bu kadar kusuruna, bu yeteneksizliğine rağmen bir de övünüyor, üstünlük taslıyor anlamında kullanılır.
* Ortada olan eksiklik ve yeteneksizliğine bakmayarak üstünlük taslayanlar, çalım satanlar için kullanılır.
* Kendisi bir işe yaramayan fakat, yarayanı da beğenmeyen.
Hem nalına hem mıhına deyiminin anlamı
* Aynı anda bir kimseyi hem savunup, hem suçlama ya da bir kimsenin hem iyi yanlarını hem kötü yanlarını söylemek.
* Hem bu yanı hem de öbür yanı desteklemek, tutarsız davranmak.
* Birbirine zıt olan iki yanı da desteklemek.
Örnek: Ben hem nalına hem de mıhına vuran adamlardan korkarım.
Hem suçlu hem güçlü deyiminin anlamı
* Suçlu olduğu hâlde üstün yanlarını kullanarak ya da karşıdakini korkutarak haklı çıkmaya çalışan kimse.
* Suçlu kendisi olduğu halde üste çıkmaya çalışan, üstelik karşısındakini suçlamaya yeltenen kimseler için söylenir.
* Gerçekte kendisi suçlu olduğu hâlde suç işlememiş gibi davranan ve karşısındakini suçlamaya çalışan kimse.
* Suçlu olduğu halde suçunu bastırmak için başkalarını da kabahatli göstermeye çalışan uyanık.
* Her hangi bir konuda haksız olduğu halde haklı olmaya çalışmak ve kendisinin kabahatine bakmadan haklı gerekçeler bularak haklı olduğunu ispatlamaya çalışmak anlamlarına gelmektedir.
DEYİM NEDİR?
Deyim, dil biliminde, kavramları, durumları hoşa giden bir anlatımla ya da özel bir yapı ya da söz dizimi içinde belirten ve çoğunlukla gerçek anlamlarından ayrı anlamlara gelen sözcüklerden oluşan kalıplaşmış sözcük topluluğu ya da cümledir. İki veya daha çok sözcükten kurulu bir çeşit dil ifadesi olan deyimler, duygu ve düşünceleri dikkati çekecek biçimde anlatan ad, önad, belirteç, yalın ve birleşik eylem görünüşlü dilsel yapılardır. Ya tam bir tümcedirler ya da bir söz öbeğidirler.
Diğer bir deyişle Deyim; Genellikle gerçek anlamından uzaklaşmış birden çok sözcükten oluşan, bir kavramı ya da durumu karşılayan kalıplaşmış sözcük gruplarına “deyim” denir.
DEYİMLERİN ÖZELLİKLERİ
1. Deyimler kalıplaşmış sözlerdir, kelimelerin yerleri değiştirilemez ve aynı anlama bile gelse yerine başka bir sözcük getirilemez. Farklı bir sözcük getirilir veya sözcüklerin yeri değiştirilirse, ifade etmeye çalışılan düşünce anlamlı ve cümle akşına uygun olsa bile kullanılan söz grubu deyim sayılmaz.
“Başını taştan taşa vurmak” deyimi “kafasını taştan taşa vurmak” biçiminde söylenemez.
“Tut kelin perçeminden” deyimi” kelin perçeminden tut” biçiminde kullanılamaz.
2. Deyimler en az iki sözcükten oluşan söz gruplarıdır. Bir sözcük tek başına deyim oluşturamaz.
– Ağzını aramak
– Bozuntuya vermemek
– Fikir yürütmek
– Ekmeğini taştan çıkarmak
– Elinden geleni ardına koymamak
3. Deyimler farklı farklı söz grupları biçiminde meydana gelmişlerdir. Deyimleri oluşum şekillerine göre aşağıdaki gibi sınıflandırılabiliriz.
İsim Tamlaması Biçiminde Olanlar
Ateş pahası, ekmek kapısı, balık istifi, eşek şakası, anasının gözü vb.
Sıfat Tamlaması Biçiminde Olanlar
Kara cahil, deli fişek, yarım ağız, püsküllü bela vb.
Kurallı Bileşik Sıfat Biçiminde Olanlar
Çenesi düşük, içten pazarlıklı, eli açık, maymun iştahlı, gözü kara vb.
Mastar Grubu Biçiminde Olanlar
Acemilik çekmek, ciğeri beş para etmemek, suratı bir karış asılmak, iki ayağını bir pabuca sokmak, etekleri zil çalmak, göz dikmek, aldırış etmemek vb.
Cümle Biçiminde Olanlar
Adet yerini bulsun. Dostlar alışverişte görsün. Delik büyük yama küçük. Fol yok yumurta yok. Ayıkla pirincin taşını vb.
(Eksiltili cümle, ikileme vb biçiminde olan deyimler de vardır.)
4. Ne kadar fazla sözcükten oluşursa oluşsun deyimler tek bir kavramı ya da durumu karşılar. Deyimleri atasözlerinden ayıran en önemli özellik de budur. Atasözlerinin arka planında öğüt verme, ders çıkarma gibi unsurlar varken deyimler yalnızca bir durumu bir kavramı belirten anlatım kalıplarıdır.
Çoban kulübesinde padişah rüyası görmek: Hayalcilik
Üstüne tuz biber ekmek: Kusuru artıracak harekette bulunmak
Suya götürüp susuz getirmek: Herhangi bir işte diğerini alt etmek
Atı alan Üsküdar’ı geçti: Fırsatı kaçırmak
Havanda su dövmek: Boşuna uğraşmak
Deveye sormuşlar: Neden boynun eğri? “Nerem doğru ki” demiş: İşin her tarafının bozuk olması durumu
5. Deyimlerin büyük çoğunluğu mecaz anlamlıdır, yani deyim içindeki sözcüklerin karşıladıkları anlamlar ile deyimin karşıladığı anlam farklıdır.
Küplere binmek: Sinirlenmek (Küpün üzerine oturmak anlamında değildir.)
Derdini dökmek: Çekilen sıkıntıların bir bir anlatılması.
Ayağının tozuyla: Gelir gelmez
Burun kıvırmak: Beğenmemek
Sinekten yağ çıkarmak: Olamayacak yerden çıkar sağlamaya çalışmak
Ağzı açık ayran delisi: Aptal aptal bakan avanak
6. Sayıları az da olsa gerçek anlamlı deyimler de vardır. Deyim içindeki sözcüklerin karşıladıkları anlamlar ile deyimin karşıladığı anlam aynıdır.
Çoğu gitti azı kaldı: Yapılmakta olan işin en önemli, en zor bölümü bitti.
İyi gün dostu olmak: Sadece iyi günlerde görünmek.
Kimi kimsesi olmamak: Yakını, eşi, dostu bulunmamak.
Yükte hafif pahada ağır: Taşınması kolay olan aynı zamanda kıymetli olan şey