Türk karır kılıcı karımaz
Türk insanı ihtiyarlar ama mücadele gücünden, direnme azminden bir şey kaybetmez.
Padişahın bile arkasından kılıç sallarlar
* Kendisinden çekinilen kimselerin yüzüne karşı bir şey diyemeyenler onu arkasından çekiştirirler, hakkında atıp tutarlar. Çünkü hasmı karşısında değildir, arkasından konuşmak da kolaydır.
* Kendisinden çekinilen kimsenin yüzüne karşı kimse ağız açmaz. Buna karşılık en güçlü kimsenin bile arkasından herkes düşmanlık gösterisinde bulunur.
Kılıç kınını kesmez
* Ne kadar sert ve öfkeli olursa olsun hiçbir kişi yanındakilere, yakınlarına zarar vermez.
* Nice katı yürekli, haşin yaratılışlı insan vardır ki, çevresine ve sevdiklerine karşı kedi kadar munis, anne kadar şefkatlidir. Sert ve aşırı davranışlı kişinin yakınlarına zararı dokunmaz.
Kalem kılıçtan üstündür
* İdari makamlarda bulunan kişiler, emirlerini yazarlar, bu emirlerin sonuçları çok ağır sonuçlar olabilir, uygulanması zor alabilir, ancak kılıçla bile halledilmeyecek bu işler emirlerin uygulanmasıyla gerçekleşir.
* Kalem düşüncenin tercümanı olduğu için onun yazdıkları çok daha etkili ve yaygındır. Kılıcın gücü bireyseldir, kalemin gücü hem toplumsaldır hem de kalıcıdır.
* Kalem bir kere yazar ve onu herkes okur, bilgilenir, Topluluk üstünde etkili olur ve zararlı şeyleri kökünden çözer. Kılıç ise tek bir zararlı şeyi ortadan kaldırır, yenilerin ortaya çıkmasını engelleyemez.
Gavurun ekmeğini yiyen gavurun kılıcını çalar
* Kişi geçimini kimden sağlıyorsa, kimin hizmetinde ise, ne kadar merhametsiz ve acımasız olursa olsun, ne kadar fikirleri uyuşmazsa uyuşmasın onun yanında olur; onun istediklerini yerine getirir.
* Kişi, inançları ayrı da olsa, geçimini sağlayan kimsenin yanlısı olur, ona hizmet eder.
Cesurun bakışı korkağın kılıcından keskindir
* Kimi cesur insanlar kararlıdır, mertlikleri ve azimleri yüzlerinden okunur. Yüz ifadeleriyle hasımlarını yıldırabilirler. Korkak insanlarda ise yürek gücü yoktur. Bu güç olmadığından ötürü kılıcı gerektiği gibi kullanamazlar, dolayısıyla kılıçları keskin de olsa bir işe yaramaz.
* Atılgan insanın bakışında bile bir caydırma gücü vardır. Korkak kimse ise kılıcı nasıl tutacağını bilmediği için komik bir duruma düşer ve bunun sonucu olarak hasmını korkutamaz.
At binenin kılıç kuşananın
* Kim ki bir işi beceriyor, bir şeyi kullanıyor, bir şeyden gerektiği gibi faydalanıyor, o şeye sahip olmalıdır; en uygunu, yakışanı da budur.
* Kim ki başkasının yararlanmadığı, yararlanmasını bilmediği bir şeyi elinde tutuyor ve ondan yararlanıyorsa, o şey, mal sahibinden çok onun sayılır.
* Herşey, onu gereği gibi kullanmasını, ondan yararlanmasını bilen kimseye yakışır. İş, ehli olan kimsenin hakkıdır. Onu ehli olmayana vermek zulümdür, haksızlıktır. Kendisinden yararlanılan şey kimin elindeyse onun sayılır; başkasının malı olsada.
* Her şey, onları kullanmasını bilenlerin hakkıdır. İnsanlığın gelişmesinde büyük katkısı olan araç-gereçlerden, beklenen yararın sağlanabilmesi için, onları en iyi kullanmasını bilenler tarafından kullanılmaları gerekir. Ehli tarafından kullanılmayan bu araç gereçler, hiçbir işe yaramaz. Değerleri ortaya çıkmaz. Aynı zamanda bu sözü iş için de kullanmak mümkün. Yaptırılacak işleri, o işi iyi bilenlere yaptırmalıyız. O iş konusunda yeterli bilgi ve becerisi olmayan kişiler, yarardan çok zarar verirler. İşin başarısızlıkla sonuçlanmasına neden olabilecekleri gibi, zaman kaybına da yol açarlar.
Aman diyene kılıç kalkmaz
* Yiğitliğinize, mertliğinize güvenerek teslim olan kişi size sığınıyor; canının da sizin tarafınızdan korunmasını istiyor demektir. Böyle bir durumda ona kötülük yapmak ya da onu öldürmek doğru değildir. Aksi bir tavır insanlık dışı bir hareket olur, meğer ki sığınan kişi düşman bile olsa.
* Kişi, mertliğine sığınıp teslim olan düşmanın canına kıymamalıdır.
* Eğer bir kişi sizin ona zarar vermeyeceğinize inanaıp sizi mert ve yiğit kabul ederek size canını, malını mülkünü emanet edip korumasını istiyorsa bu durumda sizinde ona kötülük yapmamanız beklenir. Sadece öldürmek olarak anlam yüklemeyip can, mal belki de bir iş için size sığınan sizin büyüklüğünüzü kabul eden kişiyi koruyup kollamanız gerektiği anlatılır.
Yiğidi kılıç değil, kötü söz öldürür
Şerefine, namusuna ve haysiyetine çok değer veren dürüst karakterli insanlar, kendileri hakkında söylenen olumsuz sözlerden, hakaretlerden daha çok alınırlar. İşittikleri onları çok yaralar ve üzer.
Kavgada kılıç ödünç verilmez
İnsan savunma aracını başkasına verip kendini savunmasız durumda bırakmamalıdır yoksa canından olabilir. Bunun gibi hayati önem taşıyan şeyler, ihtiyaç halinde başkalarına verilmemelidir.
Ramazan bereketli aydır ama, duvardan giden kılıca sor, demişler
Ramazanda elinizde para olması için, değerli bir şeyinizi feda etmek zorunda kalabilirsiniz. Böyle durumda kuşkusuz “Ramazan Bereketli aydır” denilir.
Dil, kılıçtan keskindir
Konuşmalarına dikkat etmeyen, sert ve kırıcı konuşan kişiler, sözleriyle büyük düşmanlıklara yol açabilirler. Çevresindeki insanlarda kılıç yarasından daha derin yaralar açabilirler.
Merhametsizlik kılıcını çeken kişi, merhametsizlerin kılıcı ile ölür
Merhametsizlik eden, insanlara acımayan kişiler bir gün cezalarını bulur. Acıyıp merhamet etmediği insanlar içinden gün gelir kendilerinden daha güçlü, daha kuvvetli bir merhametsiz çıkar ve bu kişinin kurbanı olur.
Adalet kılıçtan keskindir
Adli makamlarda bulunan kişiler, adil bir yargılama yaptıklarında doğru kararlar verir. Kararların sonuçları çok ağır sonuçlar olabilir, uygulanması zor alabilir, ancak kılıçla bile halledilmeyecek bu işler kararın uygulanmasıyla gerçekleşir.
İş bilenin, kılıç kuşananın, devran sürenin
* Kim ki bir işi beceriyor, bir şeyi kullanıyor, bir şeyden gerektiği gibi faydalanıyor, o şeye sahip olmalıdır; en uygunu, yakışanı da budur.
* Kim ki başkasının yararlanmadığı, yararlanmasını bilmediği bir şeyi elinde tutuyor ve ondan yararlanıyorsa, o şey, mal sahibinden çok onun sayılır.
Kurtla koyun, kılıçla oyun olmaz
Bir biri için sakıncalı olan iki şeyin bir arada bulunması doğru değildir. Ayrıca zarar görebileceğiniz şeylerden ve kişilerden uzak durmanız daha doğrudur.
Aman diyene kılıç çekilmez
Araplarda bir kabilenin eline düşen kişi canını kurtarabilmek maksadıyla o kabileye veya o kabileden şerefli birine sığınır da kabul görürse, o kabile onu mutlaka korur, peşinden gelen düşmana vermezdi. Eski Araplarca, bu bir namus meselesiydi. Bu adet başka milletlerde de vardı. Hatta halen siyasi mültecilerin, sığındıkları devlet tarafından korunmaları bir gelenek olarak sürmektedir. Tasavvufta da, kusurunu bilip itiraf ederek pişmanlığa düşen kişi, suçu, İslam’a göre bir cezayı gerektirirse, o cezayı görür, sonra bağışlanır ve yine kardeş tanınır. Hatta o kusuru bir daha yüzüne vurulmaz. İslam’a göre ceza gerektirmeyen bir kusur ise ve pişmanlık duyarsa yine bağışlanır. Halk dilinde bu, “amanı bilir misin?”, “pişman olmak” deyimlerini meydana getirdiği gibi, tasavvuf erbabı arasında da “aman dileyene kılıç çekilmez” atasözünün doğmasına sebep olmuştur.
Kılıcı eline alan, kılıcı ile ölür
İnsanlar dünya hayatında yaptığı işlerle bilinir. Kişiliklerinin ve yeteneklerinin uygun olduğu işleri yaparlar, geçimlerini bu şekilde sağlarlar. Bir gün ecel gelir ve bu dünyadan göçüp gider. O zaman da kişi yine işi ile anılır. Hırsız Ali, Hoca Rahmi, Berber Rıza, Bakkal Kamile, Doktor Berna vb.
Gâvurun ekmeğini yiyen, gâvurun kılıcını sallar
Kişi geçimini kimden sağlıyorsa, kimin hizmetinde ise, ne kadar merhametsiz ve acımasız olursa olsun, ne kadar fikirleri uyuşmazsa uyuşmasın onun yanında olur; onun istediklerini yerine getirir.
Adalet, bilenmiş kılıçtan daha keskindir
Adli makamlarda bulunan kişiler, adil bir yargılama yaptıklarında doğru kararlar verir. Kararların sonuçları çok ağır sonuçlar olabilir, uygulanması zor alabilir, ancak kılıçla bile halledilmeyecek bu işler kararın uygulanmasıyla gerçekleşir.