Zeval bulmak deyiminin anlamı
* Yok olmak ya da kullanılamaz hâle gelmek.
* Son bulmak, bozulup yok olmak, çökmek.
Yüz bulmak deyiminin anlamı
* Bir kimsenin iyi davranışlarından istifade ederek lâubali ve şımarık davranmak.
* İlgi ve yakınlık görmek.
* Kendisine gösterilen hoşgörüden yararlanma yoluna gidip şımarmak, hoşa gitmeyen davranışlarda bulunmak.
Örnek: Akça pakça bir hanım gördü mü biraz da yüz buldu mu hemen bohçacı madamlardan birini evine gönderir, pırlanta gerdanlık vadedermiş. (S. M. Alus)
Örnek 2: Bu kız da iyice şımardı,hep senden yüz buluyor.
Yolunu bulmak deyiminin anlamı
* Yasal olmayan bir şekilde kazanç sağlamak.
* Bir şeyi nasıl yapacağını bulmak (bir iş yapmanın kolayını bulmak).
* Bir kimse amacına ulaşmak için tutması gereken yolu, gereken çalışma biçimini bulmuş olmak.
Örnek: Onu razı etmenin yolunu buldum, çabuk benimle gel.
Örnek 2: Biraz bocaladı ama kısa zamanda yolunu buldu.
Örnek 3: Bir yolunu bulduğu hâlde onları mektepten atmaya çoktan karar vermişti. (R. N. Güntekin)
Yerini bulmak deyiminin anlamı
* Kendisine uygun durumu bulmak.
* Yerine gelmek.
* Kendine yakışan görevi, makamı, durumu yakalamak.
* Aradığı bir yeri bulmak.
Örnek: Hak yerini buldu.
Örnek 2: Artık yerini buldu, ayrılmaz.
Örnek 3: Yerini bulursam kızımı vermekte gecikmeyeceğim.
Tam adamını bulmak deyiminin anlamı
* Bir iş için en uygun kişiyi bulmak.
* (Mizahi kullanımla) en yanlış kişiyi seçmek. Bir başka şekli; tam adamına düşmek.
Örnek: Tam adamını bulmuşsunuz hani!
Teselli bulmak deyiminin anlamı
Bir şeyin yardımı ile kaybettiği bir şeyin hasretini azaltmak, avunmak.
Örnek: Bu beklenmedik açıklamada teselli bulmaya çalışarak şaşkın şaşkın gülümsedi. (E. Şafak)
Sabahı etmek (bulmak) deyiminin anlamı
* Bir şeyi yaparken sabah olması, bütün geceyi o şeyi yaparak geçirmek.
* Sabahlamak, bir sebeple sabaha kadar uyumamak, bir konu ile uğraşmak.
Örnek: Köye varmamız sabahı bulacak.
Meydanı boş bulmak deyiminin anlamı
* Kendisini engelleyecek kimse görmediğinde, bu durumdan faydalanarak kötü işler yapmak.
* Çekinilecek ya da kendisine engel olacak kimse bulunmadığından istediği gibi davranmak.
* Kendisine mâni olacak kimse bulunmadığı için aşırı davranışlarda bulunmak, bir şeyden çekinmemek.
Örnek: Meydanı boş bulan eşkıyalar ortalığı kasıp kavurmaya başlamışlardı.
Örnek 2: Kemal meydanı boş bulunca garibanlara zulmetmeye başlamış.
Kıvamını bulmak deyiminin anlamı
* Şartların uygun olduğu zamanlarda şekilde gerçekleşme.
* Bir kimsenin istenen şeyi yapacak duruma gelmesi.
* En uygun zamanında olmak, gerekli ve istenilen şartlar yerine gelmek, istenilen duruma gelmek.
Kendini bulmak deyiminin anlamı
* Kendine gelmek.
* Kendi hayatından izler bulmak, kişiliğini bulmak.
* Maddi ve manevi konularda kendine gelmek, iyi bir duruma kavuşmak.
* Farkında olmadan bir yere ulaşmış olmak.
Örnek: İnsan, yaşamının her döneminde onlarda kendini bulur.
Örnek 2: Nihayet kendimi buldum, bundan böyle ekonomik sıkıntı çekmeyeceğim.
Gökte ararken yerde bulmak deyiminin anlamı
* Bir şeyi ya da kimseyi uzaklarda ararken kendi yalanında bulmak.
* Çok güçlükle elde edebileceğini, bulabileceğini, görebileceğini sandığı bir şeyle ya da bir kimseyle birdenbire karşılaşmak.
* Çok zor ele geçirebileceğini sandığı şeyi birdenbire ele geçirmek ya da bulamayacağını sandığı kimseyi kısa sürede bulmak.
Örnek: Birader ya, seni gökte ararken yerde buldum.
Örnek 2: Merhaba dostum seni gökte ararken yerde buldum.
Formül bulmak deyiminin anlamı
* Yasal olmayan bir işi yapmak için yasanın boşluklarından yararlanmak.
* Bir çözüm, işi çözümleyecek çıkar yol bulmak.
Örnek: Sabahtan beri bir formül bulmaya çalışıyorum, sense yatıyorsun!
Eliyle koymuş gibi bulmak deyiminin anlamı
* Aramadan, kolayca tespit etmek.
* Aradığı şeyi söylenen yerde çok kolay bulmak.
Örnek: Onca şeyin arasında küçücük düğmeyi eliyle koymuş gibi buluverdi.
Ettiğini bulmak deyiminin anlamı
* Yaptığı kötü davranışın karşılığını görmek.
* Yaptığı bir kötülüğün cezasını görmek (Yaptığı kötülüğün cezasını çekmek).
Örnek: Siz hiç merak etmeyin, oda ettiğini bulacak.
Belasını bulmak deyiminin anlamı
* Sonunda bela getirme ihtimali olan olaylara giren kimsenin belaya uğraması.
* Kendi yol açtığı tehlikeli bir durumun içine düşmek, hak ettiği cezayı görmek.
Örnek: Adam nihayet belâsını buldu.
Örnek 2: O kadar kötülük yaptı ama sonunda belasını buldu.
Örnek 3: Halime dünya acıyor, rekiplerim de belasını buldu diye seviniyor.
Açığını bulmak deyiminin anlamı
* Bir kişinin eksiğini, hatasını, kusurunu yada yaptığı hileyi bulup çıkartmak
* Kişinin sakladığı bir suçunu ortaya çıkarma.
* Kişinin teslim etmesi gereken para veya malda eksiklik.
* Herhangi bir işteki eksiği, hileyi veya zararı ortaya çıkarmak.
* Karşı taraftaki kişinin bir yanlışını görmek ve hilesini, zararını veya bir eksiğini ortaya çıkarıp söyleyeceğim anlamına gelir.
Örnek: Hemen her yazısında bir açığını bulmak mümkün.
Örnek 2: Selim bizim açığımızı bulup bizimle alay etmekten ne anlıyor.
Örnek 3: İşi gücü başkalarının açığını bulup çıkartmak.
Örnek 4: Sabahtan beri bir açığını bulmaya çalışıyor.
Örnek 5: Yazdığı bütün romanlarında bir açığını bulmak zor değil.
Ara bulmak deyiminin anlamı
* Birbirini tanımayan ya da birbirine düşman olan kişileri birbirini sever hâle getirmek, barıştırmak.
* Birbirleriyle anlaşamayan, bir araya gelemeyen kişileri uzlaştırmak, barıştırmak.
* Araları dargın olan iki insanının aralarını düzeltmeye çalışmak. Pazarlık esnasında iki kişinin anlaşamaması üzerine bir üçüncü kişinin fiyat anlaşmasına varmasını sağlamak.
Örnek: İki öğrencinin arasını bulmak, tam bir haftamı aldı.