Sürmek; yönetip yürütmek, kullanıp gitmesini sağlamak, sevketmek, değdirmek, dokundurmak, önüne katıp götürmek veya getirmek, kovmak, uzaklaştırmak, içinde bulunup yaşamak, geçirmek, takip etmek, devam etmek, (birine veya bir yöne doğru) itmek, uzatmak, bir şeyi bir yüzey üzerine tabaka hâlinde yaymak veya sıvamak, kötü bir malın kusûrunu söylemeden alıcıya vermek, sokuşturmak, süslenmek maksadıyle yüzüne veya vücûdunun bir yerine serpmek veya yaymak, ekilebilir duruma getirmek için toprağı pulluk veya sabanla işlemek, ceza olarak ülkesinden veya yerinden başka bir ülkeye veya yere göndermek, nefyetmek, bir malı yada parayı piyasaya çıkarmak, satışa sunmak gibi anlamlara gelir. İşte sürmek kelimesi ile ilgili cümleler.
– Üzülme, saltanatı çok sürmeyecek.
– Yorgana elimi süremiyorum, yalnız kenarına ilişip geçici bir zaman içinmiş gibi oturuyorum. (P. Safâ)
– Kente alışamadı, şimdi köyde ömür sürüyor.
– Peygamberin yüzünü görmüş, sesini duymuş, eline elini sürmüş, sancağını omuzunda taşımış bu zat, İstanbul toprağına ilk İslâm kanının kırmızı mührünü kendi canıyle bastı. (R. E. Ünaydın)
– Uzun bir ömür sürdü dedem.
– Daha sürer mi dersin bu şaşkınlık. (C. S. Tarancı)
– Fakat elimizi bu gördüğümüz şeye sürmeyiz. Hemen kaybolur. (Ö. Seyfeddin)
– Sahte dolarları piyasaya sürdüler.
– Erenlerin sohbeti artırır mârifeti / Câhilleri sohbetten her dem süresim gelir. (Y. Emre)
– Zorla kadıncağıza kara bir leke sürdüler, Allah’tan hiç korkmadılar.
– Genç Fâtih esirlerini satmamış, öldürmemiş, hatta yaşadıkları topraklardan dahi sürmemişti. (S. Ayverdi)
– Ramazan’da kahve hayâtı (…) gece yarısından sonraya kadar sürüyordu. (B. Felek)
– Bir tânesi hemen kısmın tek kırık taburesini Ziyâ’nın altına sürdü. (B. Fâik)
– Karac’oğlan eydür Van’da gemimiz / Süremedik devrân ile demimiz. (Karacaoğlan)
– Ruslar Mûsevîler’i sürüyor, Amerikalılar’la Avusturyalılar Çinliler’i kovuyor, Bulgarlar Yunanlılar’ı tekme ile kapı dışarı ediyor. (C. Şahâbeddin)
– Yazık oldu adama kara bir leke sürdüler ardından da işten attılar.
– Gelibolu’da çalışıyorum. Ustamı sürdüler. (Ö. Seyfeddin)
– Açık çantayı Behîre’nin önüne sürdü. (M. Yesâri)
– Sürdü Mecnun nevbetin şimdi benim rüsvâ-yı aşk / Doğru derler her zaman bir âşıkın devrânıdır. (Fuzûlî)
– Her odanın ziyâreti bir saat sürmüştü. (A. Hâşim)
– Unf ile halkı kapından sürme / Kimseye dâmen ü dest öptürme. (Nâbî)
– Toprakların en bereketlisini sende sürdüm. (C. S. Tarancı)
– Kimi padişahlar otuz yıl hüküm sürmüştür.
– Hiçbirinin cezâsı bu kadar uzun sürmedi. (Y. K. Karaosmanoğlu)
– Terimi döke döke ilk sürdüğüm yamaç şu. (B. K. Çağlar)4
– Temiz ve saf hava ihtiyâcıyle onların dünyâsına açılan pencereyi sürmek hatırımıza gelir. (S. Ayverdi)
– Serince bir rüzgâr çubukların, cıgaraların dumanlarını ocağa sürüyordu. (Ö. Seyfeddin)
– Ve işe koyulmuşlar / Sürerlerken tarlayı. (E. B. Koryürek)
– O işi bana vermemekle yabancıların ekmeğine yağ sürdün sen.
– Devleti ve cemiyeti fütûhat ve medeniyet ufuklarına sürmüş ve sürmekte bulunmuştu. (S. Ayverdi)
– Çok sürmez, her şey düzelir.
– Dört duvar arasında bir memur hayat sürüyordu. (Y. Z. Ortaç)
– Kahve cezvesini ocağa sürdü.
– Baygınlığım ne kadar sürdü bilmiyorum. (A. Gündüz)
– Koy sürenler sürsün yolun doğrusun. (P. S. Abdal)
– Öküzleri sürmek yok. (M. E. Yurdakul)
– Satılamayan ne kadar bayat, bozuk mal varsa pansiyonerlere sürerler. (H. R. Gürpınar)
– Beni bu konuda öne sürmeni bir türlü anlayamıyorum.
– Üç beş dakîka sürecek ihtişamlarının sarhoşluğu ile âdeta mest… (S. Ayverdi)
– Bostanlara karşı kafesi sürdüm. (Y. Z. Ortaç)
– Kalecinin yaptığı bireysel hatalar rakibin ekmeğine yağ sürdü.
– Al bayrağı bir hamlede ilelebed ileri süren, sonra bir nöbetçi gibi kalan orada. (Z. Gökalp)
– Öküzünün biri ölünce tarlasını süremedi. (Ö. Seyfettin)
– Beni öyle her yere sürmeye çalışırsan külahları değişiriz.
– Avucuna doldurup kokluyor; ensesine, şakaklarına, boynuna sürüyor. (R. H. Karay)
– Yıldız Tiğin ıssız çöle sürdü kısrağı. (Z. Gökalp)
– Çoban, sürüyü otlağa doğru sürmekteydi.
– Bir akşam efendi yalının kafesini sürdü. (H. R. Gürpınar)
– Mütarekede İngilizler onu Malta’ya sürdüler. (Y. Z. Ortaç)
– Ve ona de ki yüzüne bir parmak kalınlığında boya süredursun, günün birinde şu acâyip şekle istihâle etmekten kurtulamayacaktır. (P. Safâ)
– Bisiklet sürmek de benim hobilerim arasındadır.
– Yüzümü saçlarına sürmek için başımı eğdim. (H. C. Yalçın)
– Kişi ne yolda olur ise ol yolu sürer âhirete varınca. (E. Rûmî)
– Ülkede yüz yıldır cumhuriyet hüküm sürmekteydi.
– Fakat bereket ki bu nevi duygular ancak masal ve romanlarda sürüp gider. (R. N. Güntekin)
– Kendisinin sürdüğü hayat bir mecbûriyet netîcesi idi. (A. M. Efendi)
– Sen araba sürmeyi nerede öğrendin?
– Yaralı kalbine merhem sürmeye çalışıyor. (R. N. Güntekin)
– Otomobil sürmek zor değil.
– Kahveyi ısıtıyor, suyu dolduruyor, cezveyi sürüyor, fincanı boşaltıyor. (M. Ş. Esendal)
– Bir müselman atını ileri sürdü. (Darir)
– Beşinci Kral beş yıl hüküm sürdü.