Tecelli; ortaya çıkma, görünme, görünür olma, belirme, zuhur etme, Allâh’ın lûtfuna nâil olma, Allah’ın kudretinin şahıslarda ve eşyâda görünmesi gibi anlamlara gelir. Tecelli mecaz anlamı ise; kader talih demektir. İşte tecelli kelimesi ile ilgili cümleler.
– Mermer çerçeveler içinde oyulmuş ikinci methalin ötesinde sahâbenin türbesi yekpâre bir nur gibi tecellî etti. (R. E. Ünaydın)
– En kötü adâlet, geç tecellî edendir!
– Şu fetih vak’ası yâ Rab ne büyük mûcizedir / Her tecellîsini nakletmek uzundur bir bir. (Y. Kemal)
– Tecellîsi böyle imiş, ne denir.
– Herkes havada bir mûcizenin tecellîsini bekliyor gibiydi. (A. Hâşim)
– Hak Teâlâ’nın tecelliyâtına nihâyet olmadığı gibi tecellîde de tekrar yoktur. (A. A. Konuk)
– Tabiat bütün manzaraları, bütün tecellileri ile edebiyatımıza hulul ederek onun ufuklarını mütemadiyen genişletti. (H. S. Tanrıöver)
– Sen tecellî eylemezsin perdede ben var iken / Şart-ı izhâr-ı vücûdundur adîm olmak bana. (Yenişehirli Avnî)
– Bu tecelli herşeyi kucaklıyordu; çamur, ışık, madde, ruh. Umrandan Uygarlığa (Cemil Meriç)
– Tecellî, Hakk’ın nurlarının ârif kişinin kalbinde belirmesidir. “Alın yazısı, mukadderat” mânâsındaki kullanışımız mecâzîdir. (K. E. Kürkçüoğlu)
– Ne yaman tecellisi varmış!
– Bu tecellilerin yalnız bir tanesi doğru… (H. C. Yalçın)
– Hudâ kim her sıfatla bir tecellî eylemiş dehre / Serâpâ enfüs ü âfâkı rengârenk göstermiş. (L. Gālib)
– Tabiatın böyle aziz tecellileri hudutsuzdur. (Y. K. Karaosmanoğlu)
– Envâr-ı tecellîde olup mahv ü perîşan / Fânî olalım Tûr-ı tecellî gibi yeksan. (Osman Şems)
– Hacca gitmek emeli onun kalbinde ateşli bir iştiyak tarzında tecelli etmişti. (M. Ş. Esendal)
– Tecellî eyler ol dâim celâl ü geh cemâlinden / Birinin hâsılı cennet birinde nâr olur peydâ. (N. Mısrî)
– Rahmetli anam başına bunaltıcı bir iş geldi mi, “Tecellim zâhir” yâhut “Bu da benim tecellimmiş” derdi. Burada tecellî bir mânâda “kader, elimizde olmayan şey” mânâsına gelirdi. (E. Göze)
– Nazar-ı tahayyülâtı önünde garip bir manzara tecellî etmekte idi. (N. Nâzım)
– Nedir bu körpe yaşta kızımın tecellisi diyorum.
– Uzakta ateşe benzer bir ışık belirmişti; hakîkatte bu Hakk’ın tecellîsiydi. Tecellînin ateş görünüşünde olmasının ve o vâsıta ile hitap edilmesinin hikmeti, ateşin o anda Hazret-i Mûsâ’ya ihtiyaç duyulacak bir nesne olmasıdır. Cenâbıhak, ulu peygamberi kendisine yönelsin diye ihtiyaç duyduğu bir şey sûretinde tecellî etmişti. (K. E. Kürkçüoğlu)
– Etse bir zerre tecellî âleme ol mihr-hüsn / Haşre dek Gālib tükenmez güft ü gûy-ı âfitâb. (L. Gālib)
– Allah’ın katında bir adalet var, tecelli edecek.