Palazlanmak; şişmanlamak, irileşmek, iri duruma gelmek, yağlanmak, gelişmek, varlığı artmak, güçlenmek, zenginleşmek, büyümek, (kuş yavrusu) gelişip semirerek palaz durumuna gelmek gibi anlamlara gelir. İşte palazlanmak kelimesi ile ilgili cümleler.
– Biraz palazlanan gazeteci ya politikaya girer, parlamenter olur, ya üniversiteye girer, profesör olur. (Burhan Felek)
– Rusya gözardı edilecek, “palazlanmasına izin verilecek” bir ülke değildir.
– İstanbul’daki sellerin sorumlusu betonlaşma ve palazlanan gökdelenler.
– İnsanı âciz bırakan musîbetlere, fakr u zarûrete sabır kadar; nefsi palazlandırıp azgınlığa sürükleyebilecek olan zenginlik, gençlik, sıhhat ve rahatlığa karşı sabır da çok mühimdir
– Bir kavim ki fertleri de devletleri de çapulculukla palazlanmış… (Cemil Meriç)
– Devlet içinde devlet en fazla bu hükümet döneminde palazlandı ve yeşerdi.
– Varlıkta, nefsin palazlanma ihtimâline mukâbil; darlıkta, onun acziyeti sebebiyle Allâhʼa teveccüh etmek daha kolaydır. Elverir ki Allâhʼın takdîrine karşı şikâyetçi olunmasın…
– Ve kendisini palazlandı, komşusu Türk’ü ise kargaşalıklar içinde tükendi zannederek yeniden İzmir ve Anadolu fethi mâcerâsını hayal etmeye başlamıştır (Ahmet Kabaklı)
– Kimse katil bir örgütün palazlanmasına izin vermemizi bekleyemez. (Fuat Oktay)
– Hizmet ehli, rûhen inkişaf ve terakkî edemezse, bu hizmetler gurur ve kibir vesîlesi olarak onun nefsini palazlandırır. Yaptığı hizmetlerin neticesi de ekseriyetle tersine tahakkuk eder.
– Plak satışlarının artması ile birlikte şirketler palazlandı.
– Toplumların ve sistemlerin, büyük sermayeler tarafından şekillendirilmesine dayanan kapitalist zihniyetin, hiçbir mânevî tarafı yoktur. Bilâkis o, nefsâniyeti palazlandırdığı için, mâneviyâtı zaafa uğratan bir sistemdir.
– Malum örgüt, Avrupa’da palazlanıyor.
– Suriye’deki terör örgütleri palazlanıyor.
– Tarihimize şöyle bir kuşbakışı bakınca örgütün palazlanma dönemi çok gerilere gider.