Müsemma; adı verilmiş, adı olan, adlandırılmış, isimlendirilmiş, bir ismi olan, belirli vakit, muayyen zaman, gibi anlamlara gelir. İşte müsemma kelimesi ile ilgili cümleler.
– Sâhib-i imtiyaz Hüseyin Bahâ Efendi kendi isminden ziyâde sıfatının unvânıyle müsemmâdır (Hâlit Z. Uşaklıgil)
– Cemî-i esmânın yollarını câmi olan sırât-ı müstakim, Allah ismiyle müsemmâ olan zât-ı ulûhiyyete mahsustur (Ahmet A. Konuk)
– Bizler elbette; Rahman, Kahhar, Rahim, Cebbar, Hakim, Müteal gibi sayılmayacak çok isimlerle müsemma olan Mabudu Mutlak İlahı bil Hakk’ı hakkıyla takdir edemeyiz. (E. Abdurrahman)
– Sûfiyâ esmâda kalma gel müsemmâ dersin al / Bil müsemmâdır gözüm ta’lîm-i esmâdan garaz (Abdülahad Nûrî
– Ayan görürdü bakanlar muâmelâtında / Vifâk-ı tâmmını ism ile müsemmânın (Recâîzâde M. Ekrem)
– Her isim, çocuğun gönlüne ve şuuruna nakşolunmuş bir idealdir. Onun bu ideale erişmesi dileği ile de “ismiyle müsemma olsun, inşallah!..” (Mefhumlardan Tefekküre)
– Ninesi, isim müsemmâyı çeker, derdi. Bu, onun bir misali olsa gerek, diye düşündü.
– Âdeme eşyâda esmâ görünür / Cümle esmâda müsemmâ görünür (Niyâzî-i Mısrî)
– Abdülhâdî de birçok yanlış vâdîlerde dolaştıktan sonra bugün tam ismiyle müsemmâ olacak şekilde hidâyet yolunu tutmuş bulunuyor.
– Kimileri, inancının gereği olarak, iffet ve isimleriyle müsemma şahsiyetler olarak tanınmasında etkili isimler vermek ister.
– Semen-i müsemmâ, tarafeynin bi’t-terâzî tesmiye ve tâyin ettikleri semendir (Cevdet Paşa)
– Hüdâyî Hazretleri’nin sana açılan kapısı, isminle müsemmâ olan «hidâyet kapısı»dır.
– Bu siyah saçlı, kırmızı dudaklı, derin bakışlı, ufak tefek kadın gerçekten de ismiyle müsemma.
– Dediler te’sîr eder esmâ müsemmâda velî / Ey Sürûrî görmedim âlemde handân olduğun (Sürûrî)
– Hem Abdülhâdî adını taşıyorsun hem de uyuşturucu bataklığına sürüklenmişsin. Bizim Yûnus Dedemiz; «İsim müsemmâyı çeker!» buyurur.
– Ahmet Özdemir’e yörede ‘Ahmet Ağa’ çağrılmasına karşın, o kendisini ‘Kör Ahmet’ diye namlandırarak ismiyle müsemma olmanın özgüvenini yaşıyor.