Musallat: bir kimsenin ya da hayvanın üzerine bıktıracak denli düşen, fazlasıyla üzerine düşen, aşırı derecede tâciz eden, sık sık rahatsızlık veren, rahatsız eden, tasallut eden, sataşan demektir. İşte musallat ile ilgili cümleler.
– Oyundan alıntıladığı bir iki sahne, belleğimizin bize musallat ettiği iz düşümlerden oluşmadır. (S. İleri)
– Nâlân’a bir bronşit musallat oldu. Nezle ve öksürükten bir türlü kurtulamıyordu (Kerîme Nâdir)
– Ah Nîmet Hanım dedi, bu çocuğu da nereden musallat ettiniz! (Reşat N. Güntekin).
– Ölüm anı, şeytanın bizler en çok musallat olduğu bir zamandır.
– Akşamdan beri yüreğine musallat olan o sıkıntı gene yerini almaya başlamıştı. (N. Cumalı)
– Cinler insanların hassas ve sıkıntılı dönemlerinde musallat olabilirler.
– Büyük vezirlerin devletlere musallat olan bürokrasiyi nasıl gidermeye çalıştığını görelim (Ahmet Kabaklı)
– Hacca niyet ettiğiniz şu andan itibâren, şeytan size daha büyük bir hırsla musallat olacaktır. Yolculuğunuzda arka arkaya pek çok aksilikler çıkabilir. Bilhassa hac ibâdetinde, şeytanın bu nevî ifsatlarına karşı uyanık olunuz.
– Hâsılı, Allah burada da bana bir şeytan musallat etti (Reşat N. Güntekin)
– İşlediğimiz günahlar sebebiyle manevi olarak ruhumuz hasar alır buda diğer metafizik varlıkların bizlere musallat olmasını kolaylaştırır.
– Bu adam nedense Kenan’a musallat olmuştu (Reşat N. Güntekin)
– Bin bir acıyla geçen üç senenin nihâyetinde, Allâh Teâlâ bir ağaç kurdunu müşriklerin Kâbe’ye astıkları antlaşma sahîfesine musallat etti.
– Ve bu mûsikî gittikçe kudretini arttırıyor, bir musallat fikir gibi insana saldırıyordu (Ahmet H. Tanpınar)
– Akşamdan beri yüreğine musallat olan o sıkıntı gene yerini almaya başlamıştı. (N. Cumalı)