Fırsattan istifade etmek deyiminin anlamı
* Ele geçirilen imkân veya durumdan en iyi biçimde yararlanmak.
* Çıkan fırsattan en iyi biçimde yararlanmak, fırsatı ganimet bilmek.
* Ele geçirilen olanaktan yararlanmak, çıkan olanağı değerlendirmek.
Örnek: Fırsattan istifade edip, hafta sonu köye kaçtık.”
Örnek 2: Oğretmenler; her fırsattan istifade ederek halka koşmalı, halk ile beraber olmalı ve halk, oğretmenin çocuğa yalnız alfabe okutur bir varlıktan ibaret olmayacağını anlamalıdır. (Atatürk)
Fırsatı fevt etmek deyimi anlamı
Fırsatı kaçırmak, yazık etmek.
Fırsatını düşürmek deyiminin anlamı
* Kolayını bulmak.
* Uygun zamana getirmek, olanak bulmak.
Örnek: Fırsatını düşürünce her iş yapılır.
Örnek 2: Fırsatını düşürüp, bir haftalık tatile çıkmış.
Örnek 3: Fırsatını düşürüp, satışı toptan yapmış.
Fırsat kollamak deyiminin anlamı
Yapmak istediği iş için uygun bir zaman veya bir durum beklemek.
Örnek: Sonra fırsat kollamasını biliyordu ve tekme yapıştıracak, çelme takacak zamanı içgüdülerin şaşmazlığıyla seçiyordu. (T. Buğra)
Örnek 2: Onu yalnız yakalamak için fırsat kolluyordu.
Örnek 3: Fiyatı daha düşmedi, almak için fırsat kolluyorum.
Fırsat vermek deyiminin anlamı
Bir işi yapmak için birine uygun, elverişli koşulu, olanağı sağlamak.
Örnek: Bu çeşit yazılara cevap vermek hasma fırsat vermek olur. (B. Felek)
Örnek 2: Hava fırsat vermediği için, mangal keyfi yapamadık.
Örnek 3: Bu hafta, dolar satışı için iyi fırsat verdi.
Fırsatı ganimet bilmek deyiminin anlamı
Çıkan fırsattan en iyi biçimde yararlanmak.
Örnek: Fırsatı ganimet bilen İbrahim Ağa, soluğu doğru Eminönü’nde aldı. (H. R. Gürpınar)
Fırsatı kaçırmak deyiminin anlamı
Elverişli durumdan yararlanmamak.
Örnek: Fırsatı kaçırmadım, hakkında malumat topladım. (R. H. Karay)
Örnek 2: İndirim fırsatını kaçırmak istemiyorsan, yarın erken gel.
Örnek 3: Fırsatı kaçırdın, tüm ürünler tükendi.
Eline fırsat geçmek deyiminin anlamı
* İmkân bulmak.
* İyi bir olanak doğmak, iyi bir olanakla karşılaşmak.
Örnek: Hazır fırsat geçmiş eline, hiç öyle mi konuşulur.
Örnek 2: İnsan eline fırsat geçince ondan yararlanmalıdır.
Fırsat beklemek deyiminin anlamı
En uygun şartı, durumu veya zamanı kollamak.
Örnek: Güzel bir araba almak için fırsat bekliyor.
Örnek 2: Fırsat bekliyorum, fırsat bulunca her şeyi anlatacağım.
Örnek 3: Ona haddini bildirmek için, fırsat bekliyorum.
Fırsat bilmek deyiminin anlamı
Bir şeyden belli bir amaçla hemen yararlanmak.
Örnek: Bazı kişiler üstüme varmak için fırsat kolluyorlar; yalnız eski kamyonlarla katırlardan söz açarsam olabilir ki fırsat bilirler. (A. Boysan)
Örnek 2: Açılan kursları fırsat bilip, yüzme öğrendik.
Örnek 3: Maddi sıkışıklığını fırsat bilip, arsasını ucuza almış.
Meydan bulamamak deyiminin anlamı
Fırsat bulamamak.
Örnek: Emniyet güvelik önlemlerini arttırınca, hırsızlar meydan bulamıyor.
Nefes aldırmamak deyiminin anlamı
* Hiç fırsat vermemek, dinlenmesine olanak vermeden sıkıştırıp çalıştırmak.
* Dinlenmesine fırsat vermemek, sıkıştırmak, rahat bırakmamak.
Örnek: Nefes aldırmadı bize, sabaha kadar çalıştırdı.
Örnek 2: Gün boyun bahçedeki işçilere nefes aldırmadı.
Sözü ağzına tıkamak deyiminin anlamı
* Bir kimsenin konuşmasına fırsat vermeden kendisi konuşmaya başlamak.
* Birisi sözü bitirmeden, başkası tepkiyle karşılık vererek onu susturmak, konuşturmamak.
Örnek: Sözü ağzıma tıkayınca, gerçekten çok sinir oldum.
Örnek 2: Adamcağız ağzını açar açmaz, sözü ağzına tıkadılar.
Örnek 3: İleri geri konuşmaya başlayınca, sözü ağzına tıkadım.
Şans tanımak deyiminin anlamı
Olanak, İmkân vermek, fırsat vermek.
Örnek: Lütfen bana bir şans daha tanıyınız.
Örnek 2: Bak Rabia, sana son bir şans tanıyorum, beni utandırma.
Örnek 3: Bu maçta bana da şans tanımasını istiyorum.
Zaman kollamak deyiminin anlamı
* Bir işin sırasını beklemek.
* Uygun bir fırsat beklemek.
Örnek: Zamanını kolla öyle gir işe, zamansız girip de rezil olma.
Demeye kalmamak deyiminin anlamı
Söylemeye, yapmaya fırsat olmamak.
Örnek: İşimiz bitiyor demeye kalmadı, herkes ayağa kalktı.
Aman zaman bilmemek deyiminin anlamı
Fırsat vermemek.
Örnek: Bölgede yabancı satıcılar aman zaman bilmezler.
Aportta beklemek deyiminin anlamı
* Köpek avını kovalamak üzere hazırda beklemek.
* Fırsat kollamak.
Örnek: Aportta bekleyen köpekler koşmaya başladı.
Örnek 2: Aportta bekliyorum, tüm parayla döviz alacağım.
Atı alan Üsküdar’ı geçti deyiminin anlamı
Fırsatın kaçırılıp artık yapılacak bir şeyin kalmadığını anlatan bir söz.
Örnek: Sen daha dur, atı alan Üsküdar’ı çoktan geçti.
Gün doğmak deyiminin anlamı
* İstediklerini yapmak için iyi bir duruma erişmek ya da eline olağanüstü bir fırsat geçmek.
* Sabahleyin güneş görünür olmak.
Örnek: Sana gün doğdu, arabayla gidebilirsin artık.
Gözü açık deyiminin anlamı
* Fırsattan yararlanmak, kurnazca davranmak.
* Uyanık, kurnaz, çıkarlarını iyi kollayan, becerikli, zeki.
Örnek: Senin çocuk gözü açık birisi olacak galiba.
Meydan bırakmamak deyiminin anlamı
Fırsat vermemek.
Örnek: Ona ağız açmaya meydan bırakmadım. (R. N. Güntekin)
Örnek 2: Sizin gibi vatan hainlerine, meydan bırakmayacağız.
Fırsat bu fırsat deyiminin anlamı
Yararlanılacak en uygun zaman anlamında kullanılan bir söz.
Örnek: Kampanya bu hafta bitiyormuş, fırsat bu fırsat gidip bakmak lazım.
Örnek 2: Fırsat bu fırsat deyip, milleti aldatıyorlar.
Fırsat bulmak deyiminin anlamı
Uygun, elverişli zaman bulmak.
Örnek: Ben ve ablanız, fırsat buldukça size serbest ders vermeye geleceğiz.? (N. F. Kısakürek)
Örnek 2: Fırsat buldukça, gelip size yardım ederim.
Fırsat düşmek deyiminin anlamı
Bir imkâna kavuşmak.
Örnek: Evet mademki fırsat düşmüştü. Cesaretini göstermek lazımdı. (Ö. Seyfettin)
Örnek 2: Toplantıda konuşmak için, bize fırsat düşmedi.
Fırsat her vakit ele geçmez deyiminin anlamı
Fırsat insanın eline çok seyrek geçtiği için çıkan fırsat iyi değerlendirilmelidir anlamında kullanılan bir söz.
Örnek: Fırsat her vakit ele geçmez; bence, sen bu teklifi kabul et.