Farz, sözlük manası itibarıyla “bir şeyi kesinleştirmek, takdir etmek, pay ve parçalara ayırmak, belirlenmiş şey ve pay” demektir. Farzın ıstılahî manası ise yapılması kat’î ve açık delillerle emredilen dinî iş ve vazifelerdir.
Diğer bir değişle farz Allah ve Rasulü’nün mükelleften yapılmasını kesin ve bağlayıcı tarzda istediği fiil demektir.
Başka bir ifade ile farz, dinen yapılması kesin delillerle emredilen şeylere denir. Yani dinimizce yapılması kesinlikle emredilen şeye Farz denir. Farz ikiye aynlır: Farz-ı ayn ve farz-ı kifâye.
a) Farzı ayrı: Her müslümanın mecburen yapması gereken Allah (c.c.)’ın emirleridir. Namaz, oruç gibi.
b) Farzı kifaye: Toplumda bazı müslümanların yapması ile diğer müslümanların üzerinden kalkan farzdır. İlim öğrenmek ve cenaze namazı gibi.
Vacip sözlükte “sabit, lazım, var ve gerekli olan şey” anlamına gelir. Vacip fıkıh âlimlerinin çoğunluğuna göre farz ile eş anlamlıdır. Hanefî uleması farz ve vacip diye ikili bir ayırım yapmışlardır. Hanefîlere göre vacip, yapılmasının gerekliliğini ifade eden deliller, farz kadar kuvvetli ve açık olmayan vazifelere denir fakat vaciplerin de farzlar gibi kesin olarak yapılması gerekir. Binaenaleyh vacibe, “amelî farz” da denmektedir. Başka bir değişle, farz kadar kesin olmamakla beraber kuvvetli bir delil ile yapılması emredilen şeye Vacip denir. Kurban kesmek, Fıtır sadakası vermek, vitir ve bayram namazı kılmak gibi. Kesin olmayan bir delil ile sabit olduğu için vâcibi inkar eden kâfir olmaz. Farzı inkar eden ise kâfir olur.
Sünnet lügatta yol, âdet davranış gibi manalara gelir. İslâm’da ise Sevgili Peygamberimizin (sav) farz olmayarak yaptığı şeylerdir. Diğer bir ifade ile Sünnet; Peygamber Efendımiz’in (aleyhissalatu vesselam) farz ve vaciplerden hariç olarak yaptığı ve yapılmasını istediği fiil ve davranışlardır. Bunlar “Sünet-i müekkede” ve “Sünneti gayri müekkede” olarak ikiye ayrılır.
a) Sünnet-i müekkede Peygamberimizin devamlı yaptıkları çok az terk ettikleri sünnettir. Meselâ sabah namazının sünneti, öğle namazının dört rekatlık ilk sünneti ile iki rekatlık son sünneti, ezan okumak, kamet getirmek, cemaate devam etmek sünnet-i müekkededir.
b) Sünnet-i gayri müekkede ise Peygamberimizin ibadet maksadıyla ara sıra yaptıkları şeylerdir. İkindi namazının sünneti, yatsı namazının ilk sünneti gibi. Bunlara devam etmenin sevabı da pek büyüktür.
Aslında Peygamberimizin (sav) her hareketi O’nun sünneti sayılır. Yolu, âdeti davranışı bir sünnettir. Onların hepsini örnek almak samimi bir müslüman olmak için şarttır.