Ezan okuyan kişiye Müezzin denilir. Müezzin, namaz vakitlerinde ezanı adabına uygun bir şekilde okumakla görevli kimse demektir. Bunun sevabı çok büyüktür. Müezzinlerin vasıfları, Resûl-i Ekrem’in [sallallahu aleyhi vesellem) sünnetini iyi bilmeleri ve takvalı olmaları müstehaptır. Cahillerin, fâsıkların, abdestsiz kimselerin okumaları mekruhtur. Sarhoş, mecnun ve mümeyyiz olmayan (yedi yaşından küçük) çocuğun okuyacağı ezanın iade edilmesi vâciptir. Kadınların okuyacakları ezanı iade etmek ise menduptur.
Müezzinlerde şu vasıflar bulunmalıdır
Müezzinin, müslüman ve akıllı olması şarttır. Büluğ şart değildir. Mümeyyiz çocuklar da ezan okuyabilirler. Sarhoşun, büyük günah işleyenin, kadının, oturanın, cünübün ezan okuması mekruhtur.
Müezzinin haramdan sakınması, güvenilir takva sahibi ve ihlaslı olması, namaz vakitlerini bilmesi, abdestli olması, cemaati kaçırabilecek kişileri ikaz etmesi, ezanı yüksek bir yerde ve kıbleye yönelerek usûlüne uygun bir şekilde okuması, güzel ve yüksek sesli olması müstehaptır.
Müezzin “Hayye ale’s-salah” derken sağa; “Hayye ale’l-felah” derken sola döner. Minarede okuyorsa kıbleye yönelerek ezana başlar ve sağ tarafa doğru şerefeyi dolaşır. Kıbleyi arkasına almamaya dikkat eder.
Müezzin, ezan okurken basit söz, konuşma ve hareketlerden sakınmalı, vakar ve ciddiyet sahibi olmalıdır.
Ezan ne zaman dinimizde meşru olmuştur ve Peygamberimiz’in (sav) kaç müezzini vardır?
Ezan, Medine-i Münevvere’de hicretin birinci senesinde meşru kılınmıştır. Resûl-i Ekrem’in [sallallahu aleyhi vesellem] dört müezzini vardır: Bilâl-i Habeşî, İbn Ümmü Mektûm, Ebû Mahzûre ve Sa’d el-Kurazî [radıyallahu anhüm] İdi.
Hz Peygamber zamanında Bilâl-i Habeşî, ilk zamanlar ezanları nerede okumuştur?
İlk zamanlarda Mescid-i Nebevî’nin yakınındaki Benî Neccâr’dan bir kadının evinin üzerinde okumuş, daha sonra da Mescid-i Nebevî’nin üstünde yapılan bir yerde okumaya devam etmiştir.