Kesret; çokluk, çok olma durumu, fazlalık, bolluk, ziyadelik anlamına gelip, vahdetin zıddı, kalabalık manasına gelmektedir.
KESRET İLE İLGİLİ ÖRNEK CÜMLELER
– Tasavvufun telkin ettiği kesrette vahdeti yaşayabilmek, kalabalıklar içinde dahî kalben Cenâb-ı Hak’la beraber olabilmektir.
– Şâh-ı Nakşibend Hazretleri de bu düstûru; “halvet der-encümen” yani “halk içinde Hak ile olmak” şeklinde hülâsa etmiştir. Diğer bir ifâdeyle “kesrette vahdet”, yani kalabalıklar arasında ve hayatın binbir telâşı içindeyken bile kalbin Allah ile beraber olması, mü’minin ömrü boyunca riâyet etmesi gereken bir kulluk edebidir.
– Allâh Teâlâ için zaman ve mekân düşünülemez. O, zaman ve mekân kayıtlarından münezzehtir. Ezelde yalnız kendisi var olan ve var olmak için başka bir var ediciye muhtaç olmayan Cenâb-ı Hak, bilinmeyi ve bu bilinmenin îcâbı olarak ibâdetlerle tekrîm olunmayı murâd ettiğinden, “âlem-i kesret” (çokluk âlemi yâni
kâinât) denilen mâsivallâhı yaratmıştır. Bu yaratışta, ilk önce husûle gelen, bir “nûr”dur. O nûr da, “Hakîkat-i Muhammediye”nin özü, aslı ve mayasıdır.