Kıyas, sözlükte “takdir, ölçmek ve eşitlemek” anlamına gelir. Istılahta ise kıyas, asıldaki şer’î bir hükmü aralarındaki ortak bir içtihadı illetten dolayı fer’e de göstermek demektir. Diğer bir ifade ile Kıyas, arapça bir kelime olup, lügatta “Ölçmek” anlamına gelir. Şeriatta “iki şeyden birinin hükmünün mislini (gibisini) aralarındaki illet benzerliğinden dolayı izhar ve isbat etmektir.” Kıyas, bir hükmü dinde zaten var olan bir başka hükme benzeterek karar vermektir. Böyle bir karar ancak büyük alimler tarafından verilebilir.
Kıyasa ihtiyaç vardır. Çünkü medenî ve toplumsal olaylar sonsuzdur ve hepsi hakkında açık bir nas olamaz. Birçok olayın hükmü de kıyas yoluyla ortaya çıkarılır.
Kıyas, şer’î delillerden (edille-i şer’iyyeden) midir?
Kıyas şer’î delillerdendir. Yüce Rabbimiz Kuranı Kerim’de;
“Ey akıl sahipleri! İbret alın” (Haşr 59/2) âyet-i kerimesi bunu göstermektedir. Sahâbe-i kirâmdan ve seleften birçokları kıyas ile amel etmişlerdir.
Mesela, buğdayın buğday karşılığında fazlalıkla değiş tokuşu haramdır. Bu, hadis ile sabittir. Pirinç, darı gibi diğer tahıllar hakkında ise açık bir nas yoktur. O halde bunların da fazlalıkla değiş tokuşu haram mıdır? Buğday hakkındaki fazlalığın haram olduğu konusunda sebep ve illet, cins birliği ile tartılabilmesidir. Bu sebep ve illet ise pirinç ile darıda da vardır. Aynı illetten dolayı aynı haramlılık, kıyas yoluyla bunlar için de geçerli olmaktadır.
Kıyasın rüknü nelerdir?
Kıyasın rüknü, yani kıyası ayakta tutan şey; asıl, fer’, aslın hükmü ve ortak illet adıyla dört tanedir.
Mesela, pirincin fazlalıkla değiş tokuşu buğdaya kıyas edilince buğday asıl, pirinç fer’, buğdaydaki fazlalığın haram olması aslın hükmü, tartılabilir ve aynı cinsten olması özelliğinin her ikisinde de var olması ise ortak illettir.
Kıyasta asıla ‘makisun aleyh’, ‘müşebbehün bih’ denir. Fer’e de ‘makis’ ve ‘müşebbeh’ denir.