Gerçi insanoğlu batı rüzgârlarının yağmur, kuzey rüzgârlarının scğuk getirdiğini deneyleriyle öğrenmiş, ayva ağaçları bol meyve verdiğinde kışın sert geçeceği halk arasında yayılmıştır ama, tarımcılara, denizcilere, havacılara ve araba sürücülerine güvenilir bilgiyi yalnız ulusal meteoroloji kuruluşları verebilir ve kırk sekiz saat içinde havanın nasıl olacağını daha büyük bir kesinlikle tahmin edebilir.
Meteoroloji uzmanı hava tahmini yapabilmek için havanın sıcaklığı, basıncı, nemlilik derecesi, rüzgârların yönü ve kuvveti, düşen yağmur miktarı üstüne yapılmış kesin gözlemlere dayanmak zorundadır. Bu iş için gerekli araçlar uzun zamandır meteorolojinin hizmetindedir: termometre, barometre, higrometre, anemometre, plüviyometre. Ayrıca bulutların nerede oluştuğunu, türlerinin ne olduğunu, rüzgârın bu bulutları kaç kilometre hızla ve ne yöne doğru sürükleyeceğini de bilmesi gerekir.
1873’ten bu yana dünyanın büyük ülkeleri elektrikli telgraf sayesinde gözlemlerini birbirlerine İletebiliyorlar. Kara ve denizde olduğu kadar çöllerde, en sarp dağların tepelerinde bile gözlem istasyonları hızla çoğalıyor. Gözlem için artık sonda balonlarından, yapma uydulardan yararlanılıyor. Avrupa’nın büyük kentleri her gün, beşer rakamlık gruplar halinde kodlanmış beşyüz binin üstünde gözlem sonucu alır ve iletir. Ama bir yerde bu da yeterli değildir. Çünkü hava tahmini için yapılacak hesaplar, çizilecek haritalar büyük bilginlerin günlerce çalışmasını gerektiriyor ve sonuca çok geç ulaşılabiliyordu. İşte bu noktada bilgisayarlar meteorolojinin yardımına koştu. İngiltere’deki Avrupa Meteoroloji Merkezi’nin bilgisayarları en karmaşık işlemleri birkaç dakika içinde yapabiliyor.