Rüşd lügatta: “Doğru yolu bulmak, makul davranmak” demektir. Rüşd sözlükte ise “erginlik, reşitlik, olgunluk” gibi manalara gelir. Bununla bir insanın kendi malını idare ve muhafaza edebilmesi, bu gibi işlerde selahiyete sahip olması anlaşılır. Rüşd sahibi kimseye Reşid denilir. Buluğ çağına ermekle reşid olmak arasında fark vardır. Bazı kimseler buluğa ermeden de reşid olabilir ve malları kendilerine teslim edilebilir. Bir kısım kimseler de buluğ çağını geçtikleri halde mallarını güzelce kullanabilme olgunluğuna erişemez ve rüşdlerini isbat edemezler.
Rüşd kavramı ve türevleri Kur’ân’da 19 defa geçmiş ve îmân, hak ve hidâyet (Bakara, 2/250), fayda (Cin, 72/21), hayır (Cin, 72/10), doğru yol (Kehf, 18/66), çıkış ve kurtuluş yolu, doğru (Kehf, 18/10) akıl ve olgunluk (Nisâ, 4/6) anlamlarında kullanılmıştır.
Kur’ân, insanları doğruya (rüşde) iletir. (Cin, 72/2) Îmân edip Müslüman olan doğru yolu (rüşd) bulur (Bakara, 2/136; Cin, 72/14).
“Rüşd” kavramı, sırat-ı mustakim, sebîlü’r-reşâd, hüdâ ile eş, sebîlü’l-ğayy (sapıklık yolu) ile zıt anlamdadır. Doğru yol ile kasıt, Allah yolu olan İslâm Dini’dir.
Bir fıkıh terimi olarak rüşd, dinî vazifeleri yerine getirme ve malı kontrol edebilme çağını ifade etmektedir. Kişinin dinî vazifelerini yerine getirmekle sorumlu tutulacağı yaş, buluğ çağına erişmesidir. Akıllı olarak buluğ çağına ulaşan kişi, dinî görevleri açısından reşîttir; bunları yerine getirmesi gerekir. Malını kontrol edebilmesi ve mallarının kendisine teslim edilmesi anlamındaki rüşd konusunda da, bulûğ çağı ölçü olarak alınmıştır. Ancak bunda ayrıca, kârını ve zararını hesap edip akıllıca tasarrufta bulunacak şekilde olgunluğa erişmesi de aranır. Bu anlamdaki rüşd, fakihlere ve hukuk anlayışlarına göre değişmektedir. Kur’ân-ı Kerim’de, “Allah’ın geçiminize dayanak kıldığı mallarınızı aklı zayıf olup da saçıp savuranlara (reşit olmayanlara) vermeyin; o mallarla onları besleyin, giydirin ve onlara güzel söz söyleyin. Evlilik çağına gelinceye kadar yetimleri deneyin, eğer onlarda akılca bir rüşd görürseniz, hemen mallarını kendilerine verin.” buyurulmaktadır (Nisâ, 4/5-6).
Fakihlerin tamamı rüşdün alt sınırını bulûğ olarak kabul etmekle birlikte üst sınırı konusunda ihtilafa düşmüşlerdir. Bazı fakihler rüşdün üst sınırı için bir yaş belirlemezlerken, İmam-ı Azam, 25 yaşını en üst sınır olarak kabul etmiştir. Bu yaşa ulaştığında, tasarruflarında normal davranmasa da, rüşd çağına ulaştığı için malı kendisine teslim edilir ve tasarrufuna hacr konulmaz demiştir. Kanunlarda da rüşd yaşı, ülkelere göre 17 – 21 arasında farklı yaşlar belirlenmiştir.