Ayağının bastığı yerde ot bitmez
* Gittiği her yere sorun getirmek.
* Uğradığı her yere uğursuzluk getiren, kendisiyle birlikte kötülüklerin de beraber gelmesi.
* Uğursuz. Gittiği her yere uğursuzluk götürmek. Kötülük isteyen zulmeden.
Bastığı Yerde Ot Bitmez Deyiminin Hikayesi
Bir zamanlar, Konya”ya evliyalara, ermişlere saygısı büyük olan bir vali paşa atanır. Daha ilk gününden başlar yaşamakta olan ermişleri, velileri, din ulularını araştırmaya. Adamlarından birine sorar: “Burada yaşayan ermişlerden kimler vardır?” “Alâaddin Mahallesi”nde oturan bir ihtiyar vardır efendim, herkes bu adamı ermiş olarak kabûl eder ve sayar.”
“Öyleyse şimdi o zâtın evine gidelim!”
Vali arabasına kurulur ve bu ünlü ermişin evine varılır. Ermiş dede, evinin damını düzlemeye çalışmaktadır.
O zamanlar Konya”da evlerin damlarında kiremit bulunmazmış. Bütün damlar toprakmış. Ermiş dede de dama yaydığı toprağı, lotaşt denilen yuvarlak bir taşla bastırmaya, sıkıştırmaya çalışıyormuş. Aşağıdan kendisine seslenmişler:
“Dede, vali paşa seni görmek istiyor!”
“Af buyursunlar, yaşlı olduğum için aşağı inemeyeceğim.”
Vali paşa alçakgönüllülük gösterir:
“Estağfîrullah, müsaade ederseniz ben yanınıza geleyim.”
“Beni ihya edersiniz.”
Vali, duvarcı merdivenini tırmanır, dedenin yanına varır. Hâl hatır sualinden sonra, ermiş dede konuşmaya başlar:
“Bizim Konya”da damlar, direklerin üzerine döşenmiş dallardan ibarettir. Bu dalların ya da kamışların üzerine de toprak dökülerek bastırılır. Böylece, dam, su sızdırmayan bir örtü ile örtülmüş olur.”
Dede, hem konuşur, hem vali paşanın koluna girerek damda dolaşmaya başlarlar:
“Damları her yıl onarmak gerek. Gevşeyen yerleri, yazdan besleyip lotaşı ile bastırmazsak kışın yağmur, kar suları sızar aşağıya…”
Ermiş ve vali paşa kolkola damda durmadan dolaşmaktadırlar. İhtiyar, ara vermeden de anlatmaktadır: “Dama serdiğimiz toprağı ne kadar temizlersek yine aralarında ot tohumları kalıyor. Onlar da güneşi görünce köklenip filizleniyorlar..
Paşam, lütfen biraz da şu köşede dolaşalım.
Haa, ne diyordum? Kökler kalınlaşınca toprağı çatlatıyor, arkasından yağan yağmurlar şıp şıp odalara akıyor…
Aman paşam, biraz da şu baca tarafına şeref veriniz…”
Vali paşa, damda bir aşağı, bir yukarı dolaşmalarının nedenini bir türlü kavrayamaz. İhtiyar, dam da, valinin ayak basmadığı bir nokta bırakmamacasma dolaştırmaktadır. Vali, en sonunda dayanamaz, sorar: “Efendi hazretleri, anlattıklarınız iyi, güzel de, beni neden böyle dolaştırıp duruyorsunuz?”
Ermiş dede, hazır fırsatını bulmuşken, şöyle hükümetin icraatlarını bir eleştireyim demiş olacak ki, cevabı yapıştırır:
“Anlatayım efendim:
Hükümetin “ayağını bastığı yerde ot bitmez” de ondan. Siz de bir hükümet adamısınız. Damda ot bitmesin diye sizi dolaştırdım.”
DEYİM NEDİR?
Deyim, dil biliminde, kavramları, durumları hoşa giden bir anlatımla ya da özel bir yapı ya da söz dizimi içinde belirten ve çoğunlukla gerçek anlamlarından ayrı anlamlara gelen sözcüklerden oluşan kalıplaşmış sözcük topluluğu ya da cümledir. İki veya daha çok sözcükten kurulu bir çeşit dil ifadesi olan deyimler, duygu ve düşünceleri dikkati çekecek biçimde anlatan ad, önad, belirteç, yalın ve birleşik eylem görünüşlü dilsel yapılardır. Ya tam bir tümcedirler ya da bir söz öbeğidirler.
Diğer bir deyişle Deyim; Genellikle gerçek anlamından uzaklaşmış birden çok sözcükten oluşan, bir kavramı ya da durumu karşılayan kalıplaşmış sözcük gruplarına “deyim” denir.