Allahın 99 ismi (esmaül hüsna) Es Semi ne anlama geliyor? İşte Allah’ın güzel isimleri Esma ül Hüsna Es Semi anlamı.
Bismillahirrahmanirrahim.
ES SEMî’ : İsm-i şerifi ‘her şeyi hakkıyla işiten‘ anlamına gelir. Kelime manasıyla ‘Sem’ yani ‘işitmek’ kökünden türemiştir.
Cenab-ı Hakk Semi’dir. İşitilecek olan her şeyi işitir. O (CC) Sem’ sıfatına sahiptir. Diğer sübutî sıfatları gibi sem’ sıfatı da zatı ile kaim olup, ezeli ve ebedidir. Varlıkları yaratıp onları işitmeden önce de O (CC) bu sıfata sahipti; “Bugün mülk kimindir” (Mümin / 16) diye sorulacak günde de ve sonrasında da.
Sem’ sıfatı zati olduğundan sonsuzdur ve onun için ne bir azalma ve ne de bir artma düşünülemez. Her türlü kusurdan münezzeh olan yüce Rabbimizin işitme sıfatı, yaratılmış olanların sıfatına asla benzemez.
“O’nun benzeri olan hiçbir şey yoktur. O her şeyi işitir ve görür.” (Şura / 11)
Yaratılmış olanların sıfatları O’nun (CC) işitme sıfatının değil aynı veya misli, benzeri bile olamaz. Haşa işitmek için ne ses dalgalarına ne bir alete ne hava unsuruna ne de herhangi başka bir şeye muhtaçtır.
Sem’ sıfatı mutlaktır; hiçbir kayda, şarta bağlı değildir. Hiçbir hudut ile sınırlı olmayıp bütün sesleri ihata etmiştir. Bu ihata ile kullarına çok yakındır. Zaman ve mekândan münezzeh olan Cenab-ı Hakk zatıyla kullarından nihayetsiz uzak fakat sıfatlarının tecellisi ile nihayetsiz yakındır. Güneşin bizden mesafe olarak çok uzak olup ışık ve ısısıyla bize çok yakın olması gibi…
O (CC), yakın-uzak, açık-gizli veya akli-kalbi-nefsi bütün sesleri aynı eşitlikte işitir. Elektronlardan gezegenlere, mikroskobik varlıklardan balinalara kadar hepsinin sesini aynı işitir. Kâinatın ilahi bir musikiyi andıran hamd ile tesbihini; rüzgârın “hû hû” terennümünü, dalgaların çağlayışını, bulutların naralarını, seher vaktindeki kuşların cıvıltısını, yağmurun sesini, kavak ağacının kendinden geçerek bütün yapraklarıyla söylediği kasideyi, müminlerin günde birkaç defa “Rabbena we lekel-hamd” zikrini ve dahası Muhammed Mustafa (SAV)’nın sevgili sesini işitendir, işitmek isteyendir.
Sem’ sıfatı küllidir; aynı anda birçok şeyi görebildiği gibi birçok sesi de işitir. Fakat birini işitmek diğerlerini işitmeye mani olmadan, karıştırmadan, kaçırmadan, şaşırmadan net bir şekilde işitir. Her bir ferdi hususen işitir ve duasına icabet eder.
Nitekim “Kadının sözünü işitti” (Mücadele / 1) ayet-i celilesi “Duasını kabul etti” diye tefsir edilir. Semi’ olan Rabbimizin Hakk ismiyle en küçük bir sesi işittiğini söyleyen Üstad 25. Sözde şöyle der:
“Kâinatta Rab olan kâinat içinde mazlum küçük mahlûkların fertlerini görmek, feryatlarını işitmek gerektir. Dertlerini görmeyen, feryatlarını işitmeyen Rab olamaz.”
Evet! İdare ve terbiye, işitmeyi gerektirir. Rabbu’l-âleminin bu dünyadaki işlerine dikkatle bakıldığında görülür ki; bütün mevcudatın dertlerini dinleyen birisi var ki isteklerine cevap verir.
Karanlık gecede balığın karnındaki Yunus Peygamber (AS)’in sesini işitip duasına icabet eder. Bir bebeğin hal diliyle yaptığı duasını işitip annesini şefkatine vesile eder. Bir nergis tohumunun kabiliyet diliyle yaptığı duasını işitip onu açarak icabet eder. Bir hücrenin ıztırar lisanıyla yaptığı duasını işitir de levazımatını verir.
Demek mevcudatın yaşatılması, rızıklandırılması, idaresi, in’amı Semi’ ism-i şerifine işaret eder. Bu hakikat insanı yalnızlık hissinden, olayların başıboş meydana geldiği yanlışından ve günahlardan korur. Kadere rızayı, tevekkülü, istiazeyi, duayı ve sabrı netice verir.
Rabbimiz Semi’ isminin tecellisi ile insanlara işitme kabiliyeti ve kulak bahşetmiştir. Her canlıya münasip bir şekilde verilen bu kabiliyetin insanlar tarafından kullanılabilmesi belli şartlara bağlıdır. Hava unsuru, ses dalgaları, belli bir mesafe gibi… Ancak belli sınırlar içindeki sesleri işitebilir. Bu sınırların altındaki ve üstündeki sesleri işitemez. Eğer işitseydi kulluk için yaratılan ve zayıf olan insan için bu sadece zorluk olurdu.
Verilen bu kabiliyet ile Semi’ ismine ayinedârlık ve sem’ sıfatının varlığının ve sonsuzluğunun bilinmesi gibi hikmetler murad edilmiştir. İnsan bu mukaddes sıfatın bir gölgesi hükmünde olan ve kendinde numune olarak halk edilen işitmesini kıyas unsuru yapar. Sahip olduğu bu sıfatla Rabbi’nin sıfatının varlığını anlar, sesleri işitmesiyle Semi’ ismine ayine olur, bu kabiliyetinin sınırlı olduğunu görerek de Rabbi’nin sıfatının sonsuzluğunu anlar. Hakiki değil de mecaz ve gölge hükmündeki bu sıfat Allah’ın Sem’ sıfatını anlamada yani hakikate giden yolda bir kılavuz olur.
Her nimet gibi bu nimetin de şükrü; onu yaratılış gayesine uygun kullanmaktır. Bu da ancak Yüce Rabbimizin kelamı ve helal olan sesleri marifet için işitmekle olur. Ayrıca ona işittirilen her sesi, Rabbi’nden bir mesaj olduğu hakikatini unutmadan hikmet kulağı ile dinler. İşitme kabiliyeti iman nuru ile ışıklanan bu insan hamd ile tesbih eden varlıkların manevi nidalarını işitir. Hatta lisan-ı hal ile yapılan zikirleri dahi fehm eder. Mesela çağlayarak akan bir nehrin Allah’ın cömertliğini zikrettiğini duyar. Böyle doğru işitme ile o hakikatler kalbe geçer ve imanı ziyadeleşir. Şükrünü ifa ettiği için de işitmesinin dairesi genişler ve sesler âleminden şükrü oranında istifade eder.
Bu nimetin şükrünü eda etmeyen kâfirler şöyle haber verilir;
“Kulakları vardır, (ancak) onlarla işitmezler. İşte onlar hayvan gibidirler, hatta daha da aşağıdadırlar.” (A’raf / 179)
Dünyada küfürlerinde ısrar ettikleri için kulakları mühürlenip hayra kabiliyeti kalmayan bu insanlar ahirette de bu son ile karşılaşırlar.
“Nihayet oraya geldikleri zaman kulakları, gözleri ve derileri yapmış oldukları şeyler hakkında aleyhlerinde şahitlik ederler.” (Fussilet / 20)
El-hamdu lillahi rabbilalemin… / Nevin Yapıcıoğlu
Allahın 99 İsmi ve Anlamları Detaylı Bilgi İçin Tıklayın!