Umra, bir kimsenin, mülkiyeti kendinde kalmak kaydıyla, yaşadığı sürece ücretsiz olarak kullanmak üzere bir akarı diğerine vermesidir. Malikîlere göre sadaka, ihsan kabilinden olan bu işlem, bir nevi ariyet akdi olup, temlik ifade etmez. İkâmet edenin vefat etmesi üzerine ev, sahibine veya mirasçılarına geri döner. Ancak içerisinde Hanefîlerin de bulunduğu fakihlerin çoğunluğuna göre, “evimi sana umrâ yaptım” şeklinde sadece umrâ lafzının kullanılması halinde, bu bir hibedir, dolayısıyla ölümden sonra hibe edene geri gelmesi söz konusu değildir. Ancak, umrâ lafzını açıklayan bir kayıt getirilirse, sadece kullanımını veya evin ikâmetini verdiğini belirtirse geçerli olur ve ölümünden sonra geri döner.
Rukba nedir?
Sözlükte “beklemek, gözetlemek” anlamındaki rakb kökünden türeyen rukbâ kelimesi, fıkıh terimi olarak bir kimsenin, bağışta bulunulan tarafın (mevhûb leh) daha önce ölmesi halinde bağış konusu malın kendisine dönmesi şartıyla hibede bulunmasını ifade eder. Rukbâ Câhiliye devrinde bilinen bir muamele olup Araplar bunu, “Şu evimi ben senden önce ölürsem senin ve vârislerinin olması, sen benden önce ölürsen tekrar bana dönmesi şartıyla bağışladım” veya kısaca, “Şu evimi sana rukbâ (habîse) kıldım” gibi ifadeler kullanarak yapıyorlardı. Kaynaklarda âdeta taraflardan her biri diğerinin ölümünü beklediği için bu işleme rukbâ denildiği belirtilir. Konuyla ilgili açıklamalar ve başka kayıtlar taşıyan rukbâ uygulamaları dikkate alındığında bağışlayanın diğer tarafın ölümünü beklemesinin bağış konusu malın mülkiyetinin âkıbetiyle ilgisinin devam etmesi anlamında olduğu anlaşılır.
Umra Ve Rukba İle İlgili Hadisler
Resulullah (sav) buyurdular ki: “Kim bir başkasına hayat boyu ev bağışında bulunursa, artık bu ev onun ve varislerinin olur. Bu söz, o maldaki hakkını keser. Ev, kendine ömür boyu bağışlanana ve onun varislerine aittir.” [Sahiheyn’de gelen bir diğer hadiste: “Resulullah (sav) umra hakkında “kendisine bağışlananın lehinde hükmetti” şeklinde gelmiştir. Bir başka rivayette: “Umra caizdir” denmiştir. Müslim’in rivayetinde: “Umra onun ehline mirastır” denmiştir.]
Ravi: Cabir
Kaynak: Buhari, Hibe 32; Müslim, Hibat 21, (1625); Muvatta, Akdiye 43, (2, 752); Ebu Davud, Büyu 87, 88, 89,
Resulullah (sav) buyurdular ki: “Kim bir şeyi umra kılarsa o şey artık mu’mer’e (umre kılınan şahsa) aittir, hayatta iken de ölmüş iken de. Malı rukba kılmayın. Kimde rukba kılarsa [bu mal miras] yolundadır.”
Ravi: Zeyd İbnu Sabit
Kaynak: Ebu Davud, Büyu 89, (3559); Nesai, Rukba 1, (6, 269)
Resulullah (sav) buyurdular ki: “Mallarınızı rukba kılmayın. Kim rukba kılarsa mal artık rukba kılınan kimsenin olur.”
Ravi: İbnu Abbas
Kaynak: Nesai, Rukba 1-2, (6,269)
Bir başka rivayette: “Umra, umra kılınan şahıs için caizdir. Rukba da rukba kılınan kimse için caizdir. Hibesinden dönen, kusmuğuna dönen gibidir” buyurulmuştur.
Ravi: İbnu Abbas
Kaynak: Nesai, Rukba 1-2, (6,269)
Ne rukba ne de umra helal değildir. Kime bir şey umra kılınmışsa bu onundur, kime de bir şey rukba kılınmışsa o şey onundur.
Ravi: İbnu Abbas
Kaynak: Nesai, Rukba 1-2, (6,269)
İbnu Ömer (ra)’e, kız kardeşi Hafsa (ra)’dan bir ev tevarüs etti. Hafsa (ra), bu eve hayatı boyunca olmak kaydıyla Zeyd İbnu’l-Hattab’ın kızını oturtmuştu. Zeyd’in kızı ölünce İbnu Ömer (ra) meskeni kabzetti. O bu evin kendine ait olduğu reyinde idi.
Ravi: Nafi’
Kaynak: Muvatta, Akdiye 45, (2, 756)