Maslahat, uygun ve düzenli olmasına ve hayırlı bir halde bulunmasına sebep ve etken olan şey demektir. Diğer bir ifade ile maslahat; yerine göre îcâb eden iş, söz, davranış, iyilik, düzen, âsâyiş, barış yolu, uygun, kârlı iş anlamlarına gelir.
Faydalı olanı elde edip, zararlı olanı defetme anlamına gelen Maslahat; Maslahat-ı diniyye, maslahat-ı dünyeviyye, maslahat-ı zaruriyye, maslahat-ı hâcibe, maslahat-ı mutebere ve maslahat-ı merdûde gibi kısımlara ayrılmıştır.
Maslahat-ı dünyeviyye nedir?
Maslahat-ı dünyeviyye, dünya işlerini ıslah ve tamir etmeye yardımcı olan ve insan hayatı için zararlı olayların meydana gelmesine engel olan meşru ve makul şeylerdir.
Maslahat-ı zaruriyye nedir?
Maslahat-ı zaruriyye, insanın nefsini, dinini, aklını, neslini, malını, koruma ve savunmaya yardımcı olan şeylerdir.
Maslahat-ı hâdbe nedir?
Maslahat-ı hâdbe, insanların zaruret derecesinde olmayan ihtiyaçlarıyla alakalı bulunan maslahatlardır.
Maslahat-ı mu’tebere nedir?
Maslahat-ı mu’tebere bir şeyin dinen meşru veya yasak olduğu hususunda şer’-i şerifin itibar ettiği illet ve hikmettir. Zekâtın meşru ve sarhoşluk veren şeylerin yasak olmasındaki hikmet ve maslahat gibi.
Maslahat-ı merdûde nedir?
Maslahat-ı merdûde, şer’-i şerifin caiz görmeyip boşa çıkardığı, geçersiz kıldığı maslahattır. Faizden (ribâ) beklenen maslahat ve menfaat gibi. Çünkü bu tür maslahatların sonuçtaki zararları, umulan menfaatlerinden daha fazladır.
MASLAHAT KELİMESİ İLE İLGİLİ ÖRNEK CÜMLELER
Peygamber Efendimiz (sav), nübüvvetin ilk üç yılını gizli dâvetle geçirmişti. Dâvetin gizli yapılması, Varlık Nûru’nun herhangi bir eziyet ve meşakkate mâruz kalmak korkusundan değil, dînî maslahatı muhâfaza etmek içindi. Zîrâ henüz teblîğin açıkça îlân edilmesi yönünde bir emr-i ilâhî vâkî olmamıştı. Şâyet bu dönemde İslâm açıkça îlân edilseydi, henüz yeni îmân etmiş olan çoğu fakir ve zayıf müslümanlar tehlikeye düşer, onların helâki ise dînin başlamadan yok olmasına yol açabilirdi.
♦ ♦ ♦
İçki ve kumarın yasak edilmesinde, maslahat îcâbı bir tedrîcîliğe riâyet edilmesi, İslâm’da teblîğ, irşâd ve kötülüklerle mücâdele metodunun tespitinde esaslı bir mesned teşkîl eder. Allâh Teâlâ, ezelî ve küllî bir ilim sâhibi olmasına rağmen, İslâm hükümlerini tâyin ve tespit ederken, muhâtabı olan insanların tâkatlerini ve bu ahkâma intibaklarındaki gelişme seyrini göz önünde bulundurmuştur. Bunun en ehemmiyetli tezâhürü, îtikâda âit âyetlerin, Kur’ân-ı Kerîm’in bugünkü tertîbine zıt bir sûrette, Mekke devrinde ve öncelikle inzâl buyruluşudur. Kur’ân-ı Kerîm, nâzil olmaya başlamazdan evvel de Levh-i Mahfûz’da mevcûd olduğuna göre burada onun inzâlindeki takdîm ve te’hîrlerin maslahattan doğduğu kolayca anlaşılır.
Bu maslahat, beşerin, Kur’ân’a tâbî olma husûsundaki istîdâd ve iktidârını ve bundaki gelişmeyi gözetmekten ibârettir. Tıpkı bir çocuğa vâkî olacak mükellefiyetlerin, o büyüdükçe artırılması gibi…
♦ ♦ ♦
İslâm dünyası, ictimâî planda mağlub bir durumda ise bunun sebebi, müslümanların bertaraf etmeye muktedir olamadıkları bir zulme mâruz kalmış bulunmalarıdır. Bu kötü tâlihi değiştirmek için, onun güçlü olduğu zamanlardakinden daha fazla bir dînî ve vicdânî gayrete ihtiyaç olduğu hatırdan çıkarılmamalıdır.
“Her güçlükle berâber muhakkak bir kolaylık bulunduğu” yolundaki ilâhî beyânı düstûr edinerek silkinmeli ve bir kurtuluş çâresi bulmaya azmetmelidir. Bu, o derecede ehemmiyetli bir mesûliyettir ki, her zaman için meşrû olan meşgûliyetlerin bile meşrûluğu tehlikeye girer. Meselâ yavrusunu emzirmekte olan bir ana, evinde yangın çıktığı takdirde bu fiile devam ederse mes’ûl olur. Yangını söndürmek için yapması gereken işlerin âciliyeti sebebiyle çocuğunu emzirmek gibi meşrû ve makbul olan bir fiile devam etmesi, onu mes’ul bir mevkiye düşürür. Bu, İslâm’da “maslahat” denilen ehemmiyetli bir meseledir. Dolayısıyla günümüzün maslahatı da çok iyi tedkîk edilmeli ve onun gerektirdiği ölçüde ve îcâb ettirdiği şekilde gayret sâhibi olmalıdır. Bu lâyıkıyla yapılabildiği takdirde, bütün İslâm âlemi, içinde bulunduğu buhrandan kurtulma imkânı bulabilir.